Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Vakalar alıp başını gitmişken özellikle büyük şehirlerde toplu ulaşımda aşı şartı getirilmemesini aklım almıyor.

        İBB’ye bağlı İstanbul Kart’ı kullanabilmek için HES kodunuzun karta yüklenmiş olması gerekiyor ama bunun da ciddi bir etkisi yok çünkü semptomları olan biri hastaneye gidip test yaptırmamışsa elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor. Dahası tek kullanımlık kartlarda HES kodu istenmiyor. Covid pozitifseniz alırsınız tek seferlik 'kullan at' kartları, istediğiniz metroya binersiniz.

        Sadece toplu ulaşımda değil, taksilerde de ne aşı ne HES kodu soruluyor.

        Salgına yakalanan bir taksi şoförü günde kaç kişiye hastalık bulaştırabilir bir düşünün.

        Aynı şekilde binen müşteri de şoför için tehlikeli…

        Eğer salgınla mücadelede samimiyseniz aşı kartı olmayanı toplu ulaşıma sokmayın.

        Efendim, “Temel insan haklarına aykırı olur” diyorlar.

        Aylarca evden çıkamayan 65 yaş üstü bireylerin temel insan hakkı yok muydu?

        Madem “Benim bedenim, benim kararım” diyerek aşı olmuyorlar, özel araçlarına binsin veya yürüsünler bir zahmet.

        2 milyon 235 bin çocuğa günde 2 öğün yemek ciddi bir vaattir

        2 milyon 235 bin çocuğa günde 2 öğün yemek ciddi bir vaattir
        0:00 / 0:00

        “Muhalefetin ekonomik kalkınmaya ilişkin yeterli projesi yok” eleştirime bu sefer de İYİ Parti’den yanıt geldi.

        İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale ve Teknolojik Dönüşümden Sorumlu Başkan Yardımcısı Yiğit Karakış, benimle iletişime geçerek Artagan ve Rüzgâr Gülü projelerinden bahsettiler.

        Artagan, İYİ Parti’nin bugüne kadar açıkladığı ilk büyük çaplı ekonomik projeydi. Kayıt dışı ekonomi ve finansal sistem dışındaki paraları devletin kasasına kazandırarak 300 milyar liranın üzerinde gelir elde etmeyi hedefleyen bu plan, halktan pek ilgi görmemişti açıkçası.

        İstihdam ve kalkınma odaklı olmaması, Artagan’ı ancak yapılsa iyi olur ama asıl dertlere çare üretmeyecek bir vaat kategorisine sokmuştu.

        İsminin tuhaflığı ve yeterince duyurulamaması da projeyi zayıflatmıştı.

        Meral Akşener’in bu haftaki grup toplantısında açıkladığı Rüzgâr Gülü ise daha iddialı ve kapsamlı bir vaat. Okul öncesinden liseye tüm öğrencilere günde 2 öğün ücretsiz yemek dağıtılmasını öngören projenin yerel üretime ve istihdama da katkı sağlaması hedefleniyor.

        Eğer gerçekten tüm devlet okullarında proteinden zengin düzgün yemekler verilecekse, çocuklar günde 2 öğün şeker bombası olan beyaz ekmekten sandviçe muhtaç edilmeyecekse gerçekten faydalı olur.

        REKLAM

        Akşener, Rüzgâr Gülü’nün sağlayacağı katkılardan söz ederken “Projeyle birlikte; matematikte yüzde 10, dilbilgisinde ve fen bilgisinde ise yüzde 9’a varan bir eğitim kalitesi artışını yakalayabileceğiz. Biz bu artışı yakaladığımızda, ülkemiz PISA skorlarında, matematikte 35’inci sıradan 17’nci sıraya, dilbilgisinde ve fen bilgisinde ise 33’üncü sıradan 7’nci sıraya yükselecek” dedi.

        Bu kısmı bana biraz bol keseden atılmış bir çıkarım gibi geldi doğrusu…

        2 milyon 235 bin çocuğa günde 2 öğün yemek servisi yapmak, çok ciddi bir maliyet ve organizasyon gerektirir. Rant değil de gerçek manada yerel kalkınma sağlaması için projenin üretim ve dağıtım zincirinin nasıl olacağı daha detaylı anlatılmalı.

        Eğer başarılabilirse hem gençlerimiz hem de çocuk okutmak için zorlanan dar gelirli vatandaşlarımız için büyük faydası olur.

        Hukukun yerini önyargılar aldığında...

        Hukukun yerini önyargılar aldığında...
        0:00 / 0:00

        İsmail Küçükkaya, Fox TV’de Başak Demirtaş’ı programına davet ettiği için 2 gündür tefe konuluyor.

        Selahattin Demirtaş’ın hapishanede bulunma nedenleri veya AİHM kararlarının uygulanmaması üzerine uzun uzun konuşabiliriz fakat Başak Demirtaş’ı eşi üzerinden suçlu ilan etmek akıl alır şey değildir.

        Canlı yayında terör örgütü propagandası yapan bir siyasetçiden değil, bir eş ve anneden söz ediyoruz.

        Hukukun yerini önyargılar, varsayımlar ve politik temelli intikam duygusu alacaksa bu ülkede bir arada huzur içinde yaşayamayız.

        Fatih Altaylı dün meseleyi 'sippenhaftung' kavramı üzerinden güzel özetlemişti. Kocası mevcut yasalara göre suçlu bulundu diye, bir kadına suçlu muamelesi yapmak, ne vicdana ne de hukuk devletinin temel ilkelerine sığar.

        Diğer Yazılar