Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yemek ve lezzete dair güçlü geleneksel yönlerin yeni trendlerle harmanlandığı kozmopolit ve 24 saat yaşayan şehirler, Avrupalıların tüketim ve yeme-içme alışkanlıklarının ne yönde evrildiğini bize anlatıyor. Paha biçilmez keşifler için bu kez durak Milano...

        Milano’nun sembol meydanı Duomo’nun hemen yakınında Galleria Emmanuel’in arka kapısında, ünlü Teatro alla Scala’yı ve Duomo Katedrali’nin görkemli kubbesini gören bir çatıya cam bir mekân oturtmuşlar: “Priceless/Paha Biçilemez Milano Pop-up Restaurant”. Mekân, şehirde epey konuşuluyor. Zaten bir gece önce, Milano’nun en sevdiğim kokteyl barlarından Davai’nin barmeni olan arkadaşım Fabio, “Çok şanslısın, şehirde son zamanlardaki en iyi deneyim” diye beni bir sonraki güne hazırlamıştı. Doyumsuz Milano manzarasını Avrupa Genç Restorancılar Derneği’nin Slovenyalı üyelerinden şef Ana Ros’un hazırladığı mönü ile taçlandırdılar. Yemek öncesi konuşan JRE Başkanı Raul Dias ve Fransız yemek eleştirmeni ve Le Fooding Hareketi’nin kurucusu Alexandre Cammas tek bir noktaya özellikle vurgu yapıyor: “Yemek kültürünüze sahip çıkın, yenileyin ve geliştirin!”

        Ardından Şef Ana Ros ve Pazarlama Grup Başkanı Monica Biagiotti, Türk yemek kültüründen ne kadar etkilendiklerini anlattı. Özellikle Monica Biagiotti sadece popüler restoranlardan değil özellikle lokal lokantalarda inanılmaz keşifler yaptığından bahsetti.

        MasterCard’ın dünyanın birçok şehrinde devam eden “Paha Biçilemez Şehirler” projesi kapsamında yemek deneyimleri, ayrı bir öneme sahip. Yemek ve lezzete dair güçlü geleneksel yönlerin yeni trendlerle harmanlandığı bu kozmopolit ve 24 saat yaşayan şehirler, Avrupalıların tüketim ve yeme-içme alışkanlıklarının ne yönde evrildiğini bize anlatıyor.

        Bu kapsamda yaratıcı bir çalışma olan “Priceless/Paha Biçilemez Milano Restaurant”, pop-up olarak ortaya çıkan ve dünyanın önemli yemek oluşumlarından “Jeunes Restaurateurs d’Europe” ile tasarlanmış bir deneyim. Bu deneyimin İstanbul gibi onlarca farklı şehirde, şehrin dinamiklerine bağlı olarak yaratılması, önümüzdeki dönemde katılacağımız bir hareket olacak gibi.

        AVRUPA'DA YEME-İÇME TRENDLERİ

        -Avrupalıların yüzde 59’u gerçek anlamda yemek ve yemek pişirme tutkunu.

        -Yüzde 73’ü yavaşlamanın ve yemeğin tadını çıkarmanın önemli olduğuna inanıyor.

        -Yüzde 55’i başkaları için yemek hazırlamaktan zevk alıyor.

        -Yüzde 37’si ürün ve malzemelerin menşeinin (organik ve/veya yerel üretim) ne yiyeceğine veya içeceğine karar vermede önemli olduğunu belirtiyor.

        -Şehirli Avrupalılar, şehir içinde sosyalleşmeye ortalama 4.8 saat ayırıyor.

        -Yüzde 46’sı yeme-içme deneyimlerinde yeni bir şeyler olup olmadığını daima takip ediyor.

        -Yüzde 22’si ne yiyeceğine ya da içeceğine karar vermede “yeni ya da yenilikçi bir ürünün” önemli olduğunu belirtiyor.

        -Yüzde 35’le İtalyanlar, yüzde 34’le Türkler yiyecek-içecek konusunda açık fikirlilik ve yenilikçilikte başı çekiyor.

        -Almanya, Rusya, İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa, Türkiye ve İsveç’te yemek ve yemek pişirmek, en önemli beş deneyim sıralaması içinde yer alıyor.

        -Sosyalleşmeye en fazla vakit ayıran ülkeler Almanya ve İtalya, ardından İsveç ve İngiltere.

        -Dışarıda yemek yeme kültürünün başını İtalya ve İspanya çekiyor. Şehirli İtalyanların yüzde 69’u, İspanyolların yüzde 62’si kahvaltı, öğle ya da akşam yemeğini bir restoranda ya da yeme-içme mekânlarında oturarak yiyor.

        -Şehirde yaşayan Avrupalıların yüzde 47’si yeni yeme-içme deneyimlerini, yeni yiyecekleri ve yeni yemek pişirme metotlarını denemeyi seviyor. 20-29 yaş grubu ise bu deneyimlere en açık grup.

        -Yiyecek yeniliklerine karşı artan tutkunun ve yiyecek söz konusu olduğunda daima yeni şeylerin peşinde koşmanın başını şehirli Türkler, İtalyanlar ve İspanyollar çekiyor.

        Diğer Yazılar