Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Stockholm’e her gidişim, eski bir sevgiliyle buluşup yeniden birer kahve içmek gibi. Neler oluyor, hayatında yeni neler var, eskiler nasıl? Yeni mekânları ve eskileri konuşurken ortak tanıdık, arkadaşları sorar ve anlatırız birbirimize. Öyle ya, hayat hepimiz için devam ediyor. Artık mekânları insanlarla özdeşleştirdiğimizden sadece mekânları anlattığımız bir eski arkadaş muhabbeti değil bu. Riche’den bahsedip Anders’den, Surfers’dan bahsedip Ace of Base elemanı Ulf Ekberg’den, yeni keşfettiğim tapas bardan bahsedip Joel’den söz etmeden geçemiyorum anlayacağınız. İşte geçtiğimiz hafta Stockholm Design Week için gittiğim eski dostla üç gün boyuncu iki lafın belini kırdık. Gamla Stan ile Sodermalm’i birbirine bağlayan bölgede yıllardır süren düzenleme çalışmaları birkaç yıl daha sürecek.

        Şehrin tam merkezindeki bu çalışma, doğal olarak hayatı etkiliyor. Yerin üstünde ve altında hummalı bir çalışma var. Gamla Stan demişken Stockholm’lü eski dostlardan Joel sayesinde öğle sonrası şahane bir tapas bar keşfettim. Bu arada Joel ile birkaç hafta önceki İstanbul seyahatinde soğuktan titrediğini anlattı. Ben de “Öyledir, İstanbul’un havası belli olmaz, İsveçliyi bile dondurur” diye güldüm. Kışın en soğuk günlerinin yaşanması gereken şu günlerde Stockholm de çok soğuk değildi. Geçtiğimiz hafta bir kışlık montla üç gün şehri yürüyerek gezdim. Ben oradayken “Nasıl soğuk mu?” diye mesaj atan arkadaşlara söylüyorum: Eski dostumu kolay kolay yedirtmem.

        Ne yesek, ne içsek?

        Flippen Burger

        Bu gezideki en büyük keşiflerimden biri, daha önce de adını duyup gidemediğim Flippen Burger’di. İki hafta önce en iyi burgerciler yazımı okuyup “Anlaşılan daha Flippen Burger’de yememişsin” diye mesaj atan Stockholm’de yaşayan Mehmet Kalaycıoğlu’nun baskısıyla birinci günün akşamı soluğu Flippen Burger’de aldım. Öncelikle burası bir burgerciden çok, pub’ı andırıyor. Ortada yer alan irice barın içinde oldukça iyi draft biralar var, etrafındaki masaların hepsi dolu. Hamburger ve cheese burgerler nefis ama Flippen Burger yemelisiniz, kararında pişmiş burger köftesi, sos ve diğer katkı ürünlerle fazla tadı bozulmamış; yanında kızarmış patates ile sunuluyor. Basit ve son derece lezzetli... Ayıca servis çok iyi.

        Pascal Café

        Burası da Fredrica’nın favorilerinden biri. Daha önce onunla gitmiştik. Berlin kafelerini andıran bir yer. Loş, basit döşenmiş, yüksek tavanlı bir mekân. Günün çorbası, şahane kekler ve tatlılar ve güzel bir kahve tabii. Norrtullsgatan 4

        Akkurat

        Avrupa’nın en iyi bira mekânlarından biri. Kesinlikle daha önce hiç denemediğiniz biraları deneme şansınız olacak. Karanlık bir mekân daha ilk girişte İngiliz pub’larını andırıyor. Zaten Stockholm, bira konusunda zengin bir şehir. Gerek küçük şehir ve kasabalardan, adalardan gelen biralar; gerekse İngiliz, Belçika, Alman, Kanada ve Amerikan biralarıyla hemen her yerde karşılaşacağınız bir yer. Ancak Akkurat hem biraları hem de mekân olarak özel bir yer. Hornsgatan 18

        Soup

        Bu bar nispeten şehrin yenilerinden. Yılların en popüler barı Riche’ye yakınlığı sayesinde keşfetmiştim. Müzikleri bana göre değil, Justin Bieber dahi çalıyor. Alametifarikası, gece yarısından sonra bile bir hareketliliğin olması.

        Surfers

        Buraya ilk kez gittim. Ulf Ekberg ile hemen her seyahatte önceden sözleşir sonra spontan buluşuruz. “Ulf Ekberg kim” diyeceksiniz; 90’larda Happy Nation albümü ve “All That She Wants” şarkısıyla ortalığı kasıp kavuran, albüm satışlarıyla Billboard listelerinin tepesine yerleşen, birçok Grammy alan hatta Guinness Dünya Rekorları kitabına giren Ace of Base grubunun elemanlarından biri. Şimdi müzik işiyle sadece prodüktör olarak ilgileniyor. Ve bambaşka işler yapıyor. Onunla Surfers’da laflarken İsveç’in popüler müzik piyasasında halen dünya lideri olduğunu öğreniyorum. Son 15 yılda dünya müzik listelerinin ilk 20 sırasındaki şarkıların yüzde ellisinden fazlası İsveçli müzik prodüktörlerinin elinden çıkıyormuş. Kimlere beste vermiyorlar ki Rihanna, Beyonce dahil bu topraklardan beslenmeyen müzisyen yok gibi anlayacağınız. Tekrar Surfers’a dönecek olursak; girişteki bar ve hemen yanındaki sosyalleşme masası yemek öncesi takılmak ve birilerini beklemek için ideal. Asıl restoran alt katta. Bir şey yiyip muhabbet etmek için ideal.

        Riche

        Stockholm ve eski dost deyince Riche’yi en başa yazmak lazım. Burayı, İsveç’te doğup büyüyen İlhan Erşahin’den yıllar önce öğrenmiştim. İlhan’ın birlikte büyüdüğü Anders işletiyor. Son yıllarda Anders pek ortalarda yok, oldukça popüler bir radyo programcısı ve artık başka işlerle uğraşıyor. Bu mekânın alametifarikası işe bambaşka. Bir kere her zaman dolu, özellikle şehirde Design Week, Fashion Week gibi bir etkinlik var ise ayakta dahi yer bulmak imkânsız. Yaklaşık 40 yıldır şehrin en gözde mekânı.

        Fotografiska

        Fotografiska, Stockholm’de en sevdiğim mekân... Her daim iyi fotoğraf sergilerine orada rastladım. Sebastiao Salgado, David Lachapple gibi sergileri ilk orada izledim. Şimdi ise moda fotoğrafçılığı dünyasının efsanelerinden Guy Bourdin’in Avant-Garde sergisi vardı. Sergi tek kelime ile kışkırtıcı. Stadsgardshamnen 22

        Diğer Yazılar