Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtimiz hafta Datça Belediyesi’nin resmi Twitter hesabından yaptığı paylaşım, sosyal medyada büyük ilgi gördü. Belediye, kente gelip Can Yücel “türbesi”ni soranlardan bıktıklarını ima ederek, “Hiç olmazsa Google’dan Can Yücel kimdir diye bir sorun” mesajını yayınladı.

        Tesadüf bu ya Datça Belediyesi’nin tweet’ini okurken Eski Datça’da bir kahvede oturuyordum. Datça yıllardır şair Can Yücel ile anılıyor. Ancak Datça’yı Datça yapan değerler çok fazla. Hangi birini anlatmalı... Huzurlu atmosferi, modern ve samimi köylüleri ve tabii ki muhteşem koyları... Beldeyi geçerken eski seyahatlerimi hatırladım. Eskiden Anadolu köylerinde daha mutlu ve huzurlu hissederdim kendimi. Datça eskiden kalma, aynı eskisi gibi. Sadece Eski Datça’dan söz etmiyorum; Sıngı, Mesudiye, Karaköy gibi çevredeki onlarca köyün hepsi öyle. Tipik Ege köylerinin mirası... Kıvrıla kıvrıla gittiğiniz yolların ucunda hep bir köye ulaşıyorsunuz. Meydanda bir cami karşısında bir ya da iki kahvehanesi, bu köylerin olmazsa olmazı... Mahalleye girişteki selamlaşmalar da bu bölgenin ritüeli.

        Orhan Abi’yi dinleyelim

        Orhan Abi, “Eski Datça” ya da “Can Yücel” dendiğinde akla gelen ilk isim... “Nasıl tanıştınız Can Baba ile?” sorumla başlayan sohbetimiz tam 33 dakika sürdü. Orhan Abi bunu yüzlerce kez anlattığından ya da o günleri tekrar konuşmayı sevdiğinden ardı ardına yuvarlıyor kelimeleri. Onun Egeli şivesi bazen Can Yücel’in “ulanlı”, küfürlü konuşmalarına kayıyor ister istemez. Öyle ya yıllar yılı Can Yücel’le hemen her akşam aynı rakı masasında laflamışlar. Gerisini Orhan Abi’den dinleyelim: “Aslında onunla o beni tanımadan tanıştım. Kasımpa- şa’da askerlik yapıyordum. Bir albay vardı, her gün aynı kitabı okurdu. Merak ettim, ‘Efendim aynı kitabı her gün okuyorsunuz, kimdir bu adam’ diye sordum. Albay, ‘Şair Can Yücel’ dedi, ‘Babası Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’dir’.”

        Yücel ile ilk karşılaşmalarını ise şöyle anlatıyor Orhan Abi: “Dede Pansiyon’u Almancılar almıştı. Bir gün beni davet ettiler. İçeride saç sakal birbirine karışmış bir adam oturuyor. ‘Şair Can Yücel’ dediler ve ben o an askerlik günlerime albay ile yaptı- ğım konuşmaları hatırladım. Bu ilk tanışmamız ve ilk karşılıklı rakı içişimiz oldu. Bir gün bana ‘Sen muhtarsın beni Dat- çalı yapar mısın?’ dedi. “Yaparım tabii” dedim ve ona bir ev buldum. Sonrasında yıllarca hemen her gün birlikte aynı ritüeller yaşandı. Masalar kuruldu ve masaların etrafında sabaha kadar süren sohbetlere dönüştü.”

        Beni kuzum Datça’ya gömün (...)

        Burası nispeten ucuzluk, (...)

        Dediğim gibi beni Datça’ya gömün,

        Şu deniz gören mezarlığın orda,

        Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!

        Bal, balık, badem hikâyesi

        Datça’da yeni hayatlarını kuran bir başka ikili de Köksalar çifti. Turgay emekli gazeteci ve grafiker, eşi Buket ise felsefeci. Kurdukları Eski Datça Atelye, mistik öyküsü ve felsefesi olan ürünler satıyor. Datçâya özgü bal, balık, badem hikâyesi özellikle çok güzel bir seri.

        İpek dokumacılığı yaşıyor

        Müberra ve Yaşar Aydoğan bankacılık kariyerini bırakıp Datça’da yeni bir hayata başlamış. Anadolu’nun en eski uygarlığı olan Karya’da ipek üretilirmiş, 30 yıl öncesine kadar da devam etmiş. Köylerdeki yaşlı teyzelerden ipekböceği yetiştiriciliği ve dokumacılığı öğrenmişler. Onlarla ipekböceği yetiştirip, Anadolu’nun farklı bölgelerindeki ustalardan işin inceliklerini edinmişler. Şimdi Caria Silk markası altında üretim ve tasarımlarını sunuyorlar.

        Datça’da bir lüks otel

        Kendi yerel duygusundan kopmamış, şehir merkezine yürüme mesafesinde, önünde kendine ait özel plajı olan Uslu Otel Royal Yachting’in odaları da çok şık. Hikâyesi eski. 1978’de yarımadada “Seheryeli Teknesi” ile mavi yolculuğu başlatan Sadık Uslu, 1996’da Uslu Otel’i açıyor. Ailenin ikinci kuşak temsilcisi Yiğit Uslu ile iç mimar eşi Cansu 2014’te yepyeni bir otel yaratıyor.

        Diğer Yazılar