Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâ ederiz.

        Efendimiz’e (sas) adetsiz ve hesapsız salât ü selâmlarımızı arz ederiz.

        Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti, selâmı, saadeti, bereketi üzerinize olsun ey Allah Teâlâ’nın güzel mü’min kulları!

        Hamd, salât ü selâm derken insan bambaşka bir ruh halinde yaşıyor bu güzellikleri. Çünkü Ramazan geldi; rahmetiyle, bereketiyle, bütün güzelliğiyle ve haşmetiyle.

        Anadolu’da birçok yerde yağmur yağdığında “Rahmet yağdı!” veya “Rahmet indi!” derler. Hatta bu tâbiri büyük şehirlerde yaşayan insanlarımızın da kullandığına sıklıkla şahit oluruz. Evet, yağmur rahmettir. Hesapsız, bizim plan ve programımızın dışında, göklerin yere inişi, yeryüzünün de gökyüzünden nasiplenmesidir. Bol bol ikram edildiği için rahmet deriz, rahmeti hatırlarız.

        Ramazan’ın ilk 10 günü de rahmettir. Bol bol sağanak yağdırır yüce Mevlâ bereket, feyiz ve hidâyetini. İlk 10 gün hesapsız, sınırsız, hudutsuz ikramların indiği günlerdir. İkinci 10 gün mağfiret günleri olarak bizi karşılar.

        Aslında ilk 10 günü nasıl karşılıyorsak ikinci 10 güne öyle çıkar, öyle nasipleniriz. Rahmette bizim bir eforumuz yoktur. Nasıl yağmur indiğinde kurdu, kuşu, yılanı, çıyanı hepsi nasiplenirse, aynen ilk 10 günün rahmet oluşu da böyledir. Herkesi içine alır, daha doğrusu herkesi kuşatacak şekilde bol bol ikram edilir ama ikinci 10 gün bizim kurt mu kuzu mu, çiçek mi diken mi, zehir mi şifa mı olduğumuzu, özetle rahmetten ne kadar istifade ettiğimizi ortaya koyan günlerdir.

        Son 10 gün cibilliyetimizin, ahlâkımızın, rahmetle inen, mağfiretle büyüyen ekin ve mahsullerimizin hasat mevsimidir. Oradan biçtiğimiz, topladığımız mahsulle ya cennetin meyvelerini devşiririz ya da bayram sabahı “İşte malın, cibilliyetin, mizacın ve yaptıkların budur” denircesine gayet acı, cehennemi dikenleri topladığımız gün olur.

        Evet kıymetli dostlar!

        7’den 70’e hepimiz Ramazan’ın 10 günleri hakkında onlarca söz bilir, duyar, kafayı kaldırıp fikirler yürütebiliriz. Hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken hakikat budur ki; Ramazan bize muhabbetle sarılır, selâm verir, kim ne olursak olalım bizi bir kere güzelce karşılar. Bu karşılamayı ganimet bilmeli, Ramazan’a sohbetle, ibadetle, şuurla karşılık vermeli. Son 10 günde de bu karşılığın bereketini görmeli insan.

        Ramazan dönüştürür, değiştirir ve her türlü değişim bu ayda yaşanabilir. Ramazan’ın güzelliğini fark edip yaşamak insanı bambaşka güzelliklerle buluşturduğu gibi Kuran-ı Kerim’in indirilmesi için seçilen bu ayın kadrini, kıymetini, bereketini bilmeyen adama da Ramazan’ın bayram sabahına erişmeden evvel iki çift söz söylenebilir:

        “İlacı kullanıp bırakmaktansa hiç kullanmamak daha iyi” diye söyleyen doktorlar var. Her işin yarım kalması, her nimetin kadrinin kıymetinin bilinmemesi aslında aynı neticeyi verir.

        Şimdi soruyorum güzel dostlar! Bir ağacın dalı, budağı, yaprağı ve meyvesi olur. Yenecek kısmı meyve, yanacak toprak olacak kısmı da dalları, budakları, yapraklarıdır. Bu güzel Ramazan’da yanacak tarafıyla uğraşacağımıza güzel güzel meyvelerinden yiyebileceğimiz kısmıyla bayram sabahına kavuşmaya ne dersiniz?

        Günümüz insanının çıkmazlarını anlatan illüstrasyonlar da her gün sayfamıza eşlik edecek.

        KILDIĞIN NAMAZI DA KAZA EDECEK MİSİN?’

        Bir kişi iftar dâvetinde bulunulduğu eve gitmiş. Vakit girip ezan okununca herkesle iftarını açıp sofraya oturmadan evvel namaz için müsaade istemiş. Ev sahipleri ve diğer misafirler sofrada yemeklerini yerken o kişi yavaş yavaş farz namazını kılmış, ardından da nâfile ibâdette bulunmuş. Tam sofra kaldırıacakken oturup bir-iki lokma yiyip “Ben az yerim, bu kadarı kâfi” demiş.

        Sofradakiler o kişi için “Ne kadar zâhid ve takvalı, ibâdet etmeyi dünya nimetlerine tercih ediyor” demişler. Meclis dağılıp herkes evine çekildiği zaman o kişi de hızla evinin yolunu tutmuş ve eve girer girmez hanımına “Bana acilen sofra kur! İnsanlar ‘Az yer, bol ibâdet eder’ desin diye bir lokma bir şey yedim, çok açım!” demiş. Bu sözü duyan çocuğu da babasına şöyle sormuş:

        “Peki babacığım, yiyemediğin yemeğin kazasını yapıyorsun da gösteriş için kıldığın namazı, ettiğin ibâdetleri de kaza edecek misin?”

        RAMAZANDA ORUÇ TUTMAK ÂDET DEĞİLDİR, FARZ OLAN İBÂDETTİR!

        “Ramazan geldi, oruç tutacağız, şöyle iftar edip şöyle şenlikler yapacağız” gibi sanki içinde yaşadığımız toplumun öylesine bir ay oruç tuttuğu, oruç denince de âdet hâlinde yaşanılan bir ritüel aklımıza gelmemeli. “Şimdi bu ayda oruç tutmazsak ayıp olur, herkes tutuyor” diyerek Allah Teâlâ’nın farz olan bu ibâdeti toplumsal bir hareket gibi de görülmemeli. Allah Teâlâ’ya inanan, O’nun (cc) meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ölümden sonra hayatın varlığına ve yaşanan her şeyin ilâhî programda kayıtlı olduğuna inanır. Bunlar öyle bir bölünmez bütünlükle birbirine bağlıdır ki bir meleği inkâr etmek, Allah’ın (cc) göndermiş olduğu bir peygambere saygısızlık etmek veya Kuran’ı Kerim’den bir ayetin hükmünü kabul etmemek kişiyi Allah’ı inkâr edenlerle aynı çizgiye düşürür. Oruç, binlerce hikmeti ve güzelliği içinde barındırır. Ama hepsinin ötesinde ve üstünde unutmamamız gereken en önemli unsur orucun iman edenlere farz olmasıdır. Bütün o güzellikler, hikmetler hep bu çerçevenin içerisinde kıymet kazanır. Orucu Allah’ın (cc) farzı olarak görmekle bizim için bütün o güzellikler var olur. Aksi takdirde Ramazan ayı bizim için güzellikleriyle, merasim ve özellikleriyle hayal olur, heba olur. Muhakkak ki din en saf muhabbetin yaşandığı sahanın adıdır. Ancak, saygı ve hürmet biterse muhabbetle sevgi de bitiverir.

        AYET-İ KERİME

        O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, Hakk ile batılı ayıracak olan, hidâyet rehberi ve deliller hâlinde bulunan Kuran onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta yâhut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah (cc) size kolaylık diler, zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı (cc) tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.

        Bakara - 185

        Kuran indiği için mi Ramazan bu kadar mübârek yoksa Allah Teâlâ Kuran-ı Kerim’i indireceği için mi bu ayı mübarek kıldı, bunun cevabını tam olarak veremeyiz. Çünkü Allah (cc) ezelî ve ebedî ilminde hikmet ve tecellileriyle bizi âciz bırakır. Ama kesin olan bilgi şudur ki “Oruçsuz ve Kuran’sız geçen bir Ramazan düşünülemez”. Peki ya namaz? Bunu söylemeye hâcet mi var? Namaz, her ayda ve günde en az beş vakit olarak Allah’ın (cc) emri, Cenâb-ı Mevlâ’yla sohbettir. Bu sohbete erişenler oruç ve Kuran’la Ramazan’da maneviyatın zirvesinde güzellikler yaşar.

        SORU VE CEVAP: ORUCUN ŞARTLARI NELERDİR?

        Oruçlamükellef olmak için İslâm dîninin muhatap kabul ettiği kişi yani akıl bâliğ olmak şartı vardır. Bu şarta sahip olmayan kişi oruç tutmakla mükellef değildir. Mükellef olmasalar da henüz buluğ çağına erişmemiş çocuklar oruç tutabilirler.

        Orucun yerine getirilmesinin farz olması için oruç tutmaya engel olacak derecede hastalık olmaması ve seferi olmama şartı da vardır. Hasta olana veya seferi olana bu durumları devam ettiği müddetçe oruç tutmak farz değildir ancak şartlar müsait olduğu takdirde oruçlarını tutabilirler.

        Bir orucun edâsının sahih olması için niyet etmek ve kadınlar için muayyen günlerinde olmamak şarttır. Niyet edilmeden tutulan oruç dinen geçerli değildir. Muayyen günleri dolayısıyla oruç tutamayan kadınlar tutamadıkları günleri daha sonra kaza ederler.

        HADİS-İ ŞERİFLER

        “Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip sevabını da Allah’tan (cc) bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.”

        Hadîs-i şerîf - Buhârî

        “Ramazan bereket ayıdır. Allah (cc) bu ayda günahları bağışlar, duâları kabul eder. Melekler bu aya değer verenlerle iftihar eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.”

        Hadîs-i şerîf - Taberânî

        MESNEVİ'DEN

        Orucasarıl, sabret, orucu terk etme, her an Hakk’tan rızkını bekle!

        Cihat ve oruç güçtür, çetindir. Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın (cc) kulu kendinden uzaklaştırmasından daha iyidir.

        Diğer Yazılar