Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kıymetli dostlar! Malum, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde milyonlarca insan Mekke’de ve kutsal topraklarda İslam’ın hac farzını yerine getirmek için cem olacaklar. İslam’ın 5 şartından biri olan bu çok önemli hac ibadetinin ayrıca insan tarihi ve manzarası açısından da muhteşem bir yeri var. Yüzlerce milletten, ırktan, ülkeden gelen insanlar, birlik ve beraberlik içerisinde Allah Teâlâ’ya kulluk ettiklerini bir defa daha gösterecekler.

        “Ben hacca gitmiyorum ki...” diyenlerle de bir küçük sohbetim var. Zira hac kafileleri yola çıktılar ve şu anda hac esnasında dikkat edilmesi gereken hususları konuşmak için artık çok geç. Ama gitmeyenler için bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

        Hac mevsiminde manevi heyecan duymak için sadece hacca gitmek gerekmez. Maneviyatın zirvede olduğu bu günlerde heyecanlı olmak için Müslüman, yani mümin olmak yeter.

        Nasıl heyecanlanmayalım ki? Ülkemizden 60-70 bin kişi adeta bizi temsil etmek ve elçilik yapmak için o mübarek günlerde hacda buluşacaklar, hepimiz için dua edecekler ve ismini, ırkını, devletini bilemeyeceğimiz binlerce insan tüm Müslümanlar için gözyaşı dökecek. Arafat sahrasında, arefe günü en az 4-5 milyon kişi “Ya Rabb’i! Beni, anne-babamı ve tüm Müslümanları affeyle, mağfiret eyle, cennetine dahil eyle, tüm Müslüman ülkelere dirlik, düzen nasip eyle, korktuklarımızdan emin eyle, evlatlarımızı, vatanlarımızı, cümle Müslümanları sen muhafaza eyle!” diyerek ağlayıp, yakarıp, Allah Teâlâ’ya dua edecek, duaâların reddolunmayacağı bir saatte, mekânda bunu ifa edecekler.

        Peki biz bu heyecanı hiç hissetmeyecek miyiz? Öylece kös kös oturacak mıyız? Kalbimiz bu duygularla hiç çarpmayacak mı? Olmaz... Olamaz... Çünkü biz elhamdülillah Müslüman’ız.

        NE YAPMALIYIZ?

        İlk önce bu günlerde kalbimizi yoklayalım. Bu günlerde ilk düşünmemiz gereken kendimizi manevi kontrole tabi tutmaktır. Bizler gerçekten de Allah Teâlâ’nın rızasını, mağfiretini istiyor muyuz? Acaba kalbimiz katı mı? Yani günahlardan hiç pişmanlık çekmiyor muyuz? Kalbimizde hacca giden mümin kardeşlerimizin sevgisi, onların orada duydukları heyecan var mı? Bu duyguyu kalben onlarla paylaşabiliyor muyuz?

        Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’de Fecr Suresi’nin ilk ayetlerinde, Kurban Bayramı olarak bildiğimiz o günün evvelindeki 10 geceye de işaret etmektedir. Hatta bazı hadis-i şeriflerde Fecr Suresi’nde yemin edilen bu 10 gecenin kıymetine dikkat çekilmiş, her gecenin Kadir Gecesi sevabına denk olabileceğine vurgu yapılmıştır.

        O halde bu gün ve geceleri sadece Kurban Bayramı telaşı ve tatil programları yapmakla uğraşarak geçirmeyip, gönlümüzü hacca gidenlerin haliyle buluşturarak bu vakitleri güzel ameller için fırsat bilmeliyiz. Bu mübarek günlerin farkına vararak yapacağımız amellerin yani iyi işlerin bereketini muhakkak göreceğimizden de emin olmalıyız.

        “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

        “Sübhânallâhi ve bihamdihî sübhânallâhil’azîm.”

        “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahu vallahu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azim.”

        Bu dualar 5 vakit namazla beraber bu günlerde dilimizde zikir olarak hep bulunmalı.

        “Nasıl olsa şu anda bana hac farz değil” veya “Şu an üzerime farz olan haccı hayatımı şöyle bir düzelttikten sonra yaparım” gibi düşünce ve sözlerle hem bu günlerimizi hem de ömür sermayemizi boşa harcamamak lazım.

        Ramazan’da oruç ibadetiyle buluşan tüm müminler Zilhicce (Hicri takvime göre hac vazifesinin yapıldığı 12. ay) ayında kalben birleşmeli ve bu birlik ve beraberliğin sırrına kafa ve gönül yormalı. Sonrasında bu manevi kardeşliğin tüm hayatımıza nasıl yansıyacağı hakkında da fikirler üretmeli, kendi hayatına da çekidüzen vermelidir.

        Hac sadece hacca gidenleri alakadar etmez. Hac; her Müslüman’ın fikren, ruhen, kalben ve hayatın tüm enstrümanlarıyla hazır bulunması gereken, hepimizi alakadar eden çok önemli bir kulluk alametidir.

        Cenâb-ı Hakk hepimizin hayır dualarını kabul eylesin! Mevlâ’m gönlü Allah (CC) ile beraber olanları, Peygamber Efendimiz’in (SAS) has ümmeti eyleyerek rızasına nail eylesin.

        AYET-İ KERİME

        “Bir zamanlar Kâbe’nin yerini İbrahim’e (AS) hazırlamış ve şöyle demiştik:

        Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, rükû edenler ve secdeye varanlar için beytimi tertemiz et. İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait birtakım yararları yakinen görmeleri, Allah’ın (CC) kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları (kurban kesmeleri) için Kâbe’ye gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin.”

        Hac - 26/28

        HADİS-İ ŞERİFLER

        “Kim hac yapar, bu esnada cinsi temastan korunur, çirkin söz ve davranışlardan uzak durursa; annesinden doğduğu gündeki gibi günahlarından arınmış olarak vatanına döner.”

        Hadis-i Şerif -

        Buhârî, Nesaî, İbn-i Mâce, Dârimî,

        Müsned (Ahmed b. Hanbel)

        “Allah (CC) yolunda savaşa giden mücahid ve Beytullah’a hac ve umre yapmak için giden kimseler, Allah’ın (CC) elçileridir.”

        Hadis-i Şerif - Nesaî, İbn-i Mâce

        Diğer Yazılar