Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cenâb-ı Hakk “Erhamurrâhimîn”dir. Yani merhamet olarak bildiğimiz tüm rahmet, merhamet, şefkatlerin menbaı, yegâne sahibi, merhametlilerin en merhametlisidir. O kadar merhametlidir ki kendisine kulluk etmemiz için bize fırsat bahşetmiş, cümle yaradılmışlar içerisinden bizi muhatabı olarak seçmiş ve bu faziletimizi, kadr ü kıymetimizi de gene kendisi bize bildirmiştir. Nice peygamberler göndermiş, en son Nebi’si ve Resûl’ü olarak gönderdiği Efendimiz’in (SAS) de “Rahmetenlilâlemîn” yani âlemlere rahmet olarak gönderilmiş peygamber olduğunu ilanıyla bizlere sonsuz ikramda bulunmuştur.

        Cenâb-ı Hakk o kadar merhametlidir ve kullarına merhametle o kadar ikram eylemiştir ki, O’nun (CC) rızasını düşünerek ve gene O’nun (CC) gösterdiği yolda hareket ederek yaptığımız her şeye rahmet ve bereketini indirmiştir. Kur’ân-ı Kerîm rahmettir. Sadaka, zekât, namaz, oruç rahmettir. Helali tercih etmek, haramdan kaçınmak, hatta bunları öğrenmeye çalışmak bile rahmettir.

        Ailene, çoluk çocuğuna ikramda bulunmak dahi bir rahmet ve sadaka fırsatı olarak bahşedilmiştir. O’nu (CC) tercih ederek, O’nun (CC) hükmüne uyarak yaptığımız her şey rahmete vesiledir. Anne rahmi diye ifade edilen söz dahi rahmete işarettir. Rahimden “Erhamurrâhimîn”e yolculuktan ibarettir insanın hayatı.

        Cenâb-ı Hakk o kadar merhametlidir ki onun merhameti yarattıklarının merhametiyle ölçülmez, kıyaslanamaz hatta belli şartlarda benzerliği bile düşünülemez.

        O’na (CC) yalvarış, yakarış, duâlarımız bile gene O’nun (CC) merhametiyle şekillenmiş, nasıl duâ edeceğimiz bile O’nun (CC) tarafından bizlere gösterilmiş ve Efendimiz (SAS) vesilesiyle bildirilmiştir. Dua ederken Kur’ân âyetleriyle ve “Rahmetenlilâlemîn” olan Efendimiz’in (SAS) lisanıyla yalvarmamız, O’na (CC) hep niyazda bulunmamız, duâların kabulü için gene bir rahmet eseri olarak bizlere lütfedilmiştir.

        DUA, KULUN ALLAH (CC) İLE KONUŞMASIDIR

        Ah, keşke Allah Teâlâ’ya dua ederken sadece ve sadece O’na (CC) niyaz etmenin zevkini alabilsek. Rabb’imize dua ederken bu güzelliğin, ihtişamın ve ulvi zevkin farkına varabilsek. Çünkü dua Cenâb-ı Hakk’la konuşmak, sohbet etmek ve her şeyimizle O’nunla (CC) buluşmak için büyük bir fırsattır. Allah Teâlâ’nın kullarıyla konuşmasına vahiy, kulların Mevlâ’sıyla konuşmasınaysa duâ denir.

        Ah, keşke Allah Teâlâ’nın isimleriyle dua etmenin zevkini, manevi feyzini iç dünyamızda ve kalbimizde tam olarak hissedebilsek.

        Esmâ’ül Hüsnâ olarak bilinen Cenâb-ı Hakk’ın her biri güzel isimlerini herhâlde hepimiz duymuşuzdur. Bu hususta yazılan nice kitaplar, bu isimlerin sırrı, hikmetleri ve nelere iyi geldiği hakkında nice makaleler, yazılar mevcuttur. Ama galiba biz esas noktayı gözden ve kalpten kaçırmaktayız.

        Evet, “Esmâ’ül Hüsnâ’dan herhangi bir ismi şu kadar çeksek, bu kadar okusak, şöyle şöyle olur” tarzındaki malumat kısmen doğrudur ve bu bilgiler havada uçuşmaktadır. Ama bu isimleri anmaktan murat bu mu olmalıydı? Esmâ’ül Hüsnâ yani Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimleri bir kişi tarafından muhabbetle zikredildiğinde, kalpten lisana dökülüverdiğinde, o esmanın sahibi olan Hazret-i Allah’ın (CC) kuluna muhabbet ve merhametle nazar kılması bizler için yeterli değil miydi?

        İVAZSIZ, GARAZSIZ CENÂB-I HAKK’I ZİKREDEBİLMEK

        Cenâb-ı Hakk’ın isimlerini öğrenmeye, hatta ezberlemeye çalışırken bu isimlerin zikre, fikre ve en önemlisi bu vesileyle muhabbete kavuşturacağı unutulmamalı. Tabii ki insanın kendi müşküllerinin hâl ve âsân olması için bazı isimleri hususi olarak duasına ilave etmesinin, daha doğrusu duayı o isimlerle yapmasının tesiri büyüktür. Fakat ilk başta, niyet olarak kişide bu Esmâ’ül Hüsnâ’yı zikrederek Allah’a (CC) yakınlaşma ve rızasını tahsil etme şuuru olmalıdır.

        Günümüzde hepimize bir şekilde bulaşmış, kronik hâle gelmiş acayip bir hastalık var. Hep menfaat, maslahat, gelir-gider dengesini kurma telaşı maalesef dini sahamıza ve inanç dünyamıza da olumsuz olarak tesir etmektedir. Dini kendi hayatımıza tatbik edip bu güzelliklerle hayat sürdüreceğimize, hayatımızı sürdürmek ve kendimize göre yaşamak için dini kendimize uydurmaya kalkıyoruz.

        İvazsız, garazsız Cenâb-ı Hakk’ı anmak, zikretmek, O’nun (CC) isimlerini tefekkür edip bu rızayı tahsil etmek yerine adeta sipariş verircesine Cenâb-ı Hakk’a dua etmeye yelteniyoruz.

        Mevlâ’sını hiç tanımayan bir adama göre belki bu hâl bile iyi gibi görünebilir. Ama Cenâb-ı Hakk bizi hiçbir menfaat gözetmeksizin, hiç ama hiçbir yarar beklemeksizin kulluk derecesine yükseltmişken, insanın Rabb’ini sadece ve sadece muhabbetle anmaması, zikrini ve duasını sadece Rabb’i ile kendi arasındaki alakanın devam etmesine sarf etmemesi çok acı bir durum değil mi?

        Kıymetli dostlar! Size naçizane tavsiyem Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin şifresi, nelere iyi geldiği, hangi belaları savdığı, hangi hâcetlere ulaşmak için kaç adet çekileceği yerine geliniz ilk önce “Erhamurrâhimîn” olan Allah Teâlâ’ya sığınmak ve O’nun (CC) kulu olmak şuuruyla bu isimleri duâlarımızda zikredelim.

        Şunu unutmayın ki Allah’ın (CC) rızası varsa her şeyimiz tamamdır, Cenâb-ı Hakk’ın rızası yoksa hiçbir işimiz tam ve doğru değildir.

        AYET-İ KERİME

        “En güzel isimler (Esmâ’ül Hüsnâ) Allah’ındır (CC). O halde O’na (CC) o güzel isimlerle dua edin. O’nun (CC) isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.”

        A’râf - 180

        HADİS-İ ŞERİF

        “Allah Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, mânâsını anlar ve şuuruna ererse) cennete gider.”

        Hadis-i Şerif - Buhârî

        Diğer Yazılar