Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hemmillet, hem insanlık olarak çok büyük imtihanlar yaşadığımız ortada. Hep mi böyleydi yoksa sorumluluk üzerimize bindikçe etrafımızda olanları daha mı net algılıyoruz onu bilemiyorum.

        Gerçi dünyada insan gibi yaşamak ne zaman kolay olmuş ki? Dünya bir gamhane... Keder, hüzün, korku ve endişelerle dopdolu. Dünyaya gelip de esas gideceği menzili gören ve idrak eden insanlar parmakla gösterilecek kadar azdır. Onların da devamlı çile çektiğini düşünürsek bu dünyanın gelip geçici olduğunu fark etmek zor olmayacaktır.

        Zorluklar, sıkıntılar, zulümler ve zalimler dünyayı kasıp kavursa da işte tam bu zamanda güzel insanlar ahlak ve şahsiyetleriyle ortaya çıkmışlardır. 15 Temmuz gecesi olmasaydı bizler milletimizin sergilediği bu muhteşem yüzü Çanakkale ve İstiklal Harbi’nde olmuş bitmiş zannedecektik. Allah Teâlâ bu güzellikleri keşfetmek için bize tekrar tekrar musibetler yaşatmasın.

        ZULMÜN ADI HEP AYNI

        Hemen yanı başımızda bir yangın var. İster adına “Halep” deyin, ister “Şam”, ister “Suriye”. Bu kahpece savaşın adına ister “Batılı materyalistlerin güç savaşı” deyin, isterseniz “Mezhep çatışması” diyerek kendinizi avutun. Zulmün adı hep aynı, çirkinliğin adının hep şeytan ve nefis olması gibi.

        Sâlihler, güzel insanlar ve güzelliklerse birçok koldan görenlere ve akıl sahiplerine işaret etmekte. Baş ağrısı ve ağrıması bir tane, devasıysa yüzlerce ilaç, yüzlerce reçete. Aslında görmeyi bilsek, Hakk ve hakikati temsil edenlerin daha çok olduğunu fark edeceğiz ama bir türlü ruh tarafımızdan bakamıyor, dolduruşa geliyoruz.

        Suriye’deki yangın demiştik... Kimimiz haberleri seyrederken sövüp saydırmayı hassasiyet olarak kabul etmiş, bazılarımızsa saatlerce haber ve tartışma programları seyretmeyi. İçimizden bazı abuk sabuk kişiler de, neredeyse bu savaşı bile doğru işler yapmaya çalışanlara ihale etmekte. Hepsini bir kenara bırakın, şu anda bir zulüm var ama hemen yanı başında da bir destan yazılıyor.

        İşte şimdi sizi ikaz etmek istediğim noktaya getirdiğimi düşünüyorum.

        SURİYE İÇİN NE YAPIYORUZ?

        Bırakınız söylenmeyi de ülkemizdeki Suriyeli kampları için düzenli bir bütçe ayırdınız mı? Sosyal etkinlikle bile olsa moral verecek, tebessüm ettirecek bir harekette bulundunuz mu?

        Kızılay şu anda hem dünyada hem Suriye’de destan yazıyor. Haberden habere koşacağımıza Kızılay’a bu hususta kaçımız yardım etti yahut düzenli, prensipli şekilde yardımcı olmaya devam ediyor? Keza İHH muhteşem bir çaba gösteriyor.

        Bırakın savaşa küfretmeyi, Esed’i lanetlemeyi. Allah Teâlâ, melekler ve daha nice sâlihler her an ona lanet etmekte. Cenâb-ı Hakk, şeytan gibi bir zâlimi dikmiş fakat bizim ne yapmamız gerektiği hususunda meleklerine zabıt tutturarak bizleri imtihan etmekte. Lenin, Stalin, Hitler, Esed, Mussolini... Daha niceleri gelip gider. Nemrut’ların, Ebû Cehil’lerin, Firavun’ların oturakları boş kalmıyor. Fakat bizden önce ahirete yürüyen, vakıflar, hayratlar bırakan güzel insanların tahtları acaba boş mu kalacak? Veya hakkıyla olmasa bile yeni nesiller ve kuşaklar birazcık olsun orada yer tutabilecek mi?

        Efendimiz (SAS) buyuruyor ki: “Allah’a (CC) en güzel gelen amel ve Allah’ın (CC) en sevdiği amel az da olsa devamlı olandır.”

        Çoluk çocuğumuzla, kendi bütçemizden ayırarak, az da olsa devamlı şekilde insanlığı kurtarmak ve kendi ahlakımızı ortaya koymak adına ısrarla hayır yapmaya devam edelim. Hepimizin oraya gidip bir şeyler yapması lazımken, Allah (CC) kendilerinden razı olsun, güzel müesseseler taşın altına hem ellerini koymuşlar, hem başlarını. Bırakın siyasi çekişmeleri, dedikoduları. Gören de zanneder ki her işinizi isabetli yapıyorsunuz. Lüzumsuz yerlere para harcayıp lüzumsuz ürünleri satın alırken aldanacağınıza gelin hayır yapmak hususunda riski göze alın. Çünkü şu anda hem insanlar, hem Allah Teâlâ’nın melekleri güzel insan görmek için adeta gözlem yapmakta.

        Şikâyeti bırakalım, şikâyetleri çözen insanlara katkıda bulunalım. Belki sizin hayrınız, yüzlerce defa yapmış olsanız bile şu an yapacağınız ve iyiliğe doğru attığınız şu son adımınız insanlığın “Ah!” sesinin dinmesine vesile olabilir. Olur veya olmaz orasını bilemeyiz ama şurası kesin; muhakkak ama muhakkak sizin yaptığınız zerre hayrın dahi karşılığı gerçektir ve gerçekleşecektir.

        Kıymetli dostlar! İkram; mecbur olunmadığı hâlde, daha istenmeden bir şeyi vermeye denilir. İstenildiğinde verilmesinin adı “ihsan”- dır. Allah Teâlâ’nın isimlerinden bir tanesi de “Kerîm”dir ki; ikram edenlerin en yücesi mânâsına gelir. Cömert kişi hem kendisinden istenileni vererek ihsan eder ve Allah Teâlâ’nın “Muhsin” ismiyle isimlenir, hem de karşısındakiler bir şey istemeden verir ve bu hareketiyle de Rabb’imizin “Kerîm” ismiyle isimlenir.

        Cenâb-ı Hakk sizleri ve bizleri hayır, hasenât hususunda bolca ikram eden kullarından eylesin. Önümüzdeki pazarı pazartesiye bağlayan gece idrakine gayret edeceğimiz Mevlid Kandili’ni ümmet-i Muhammed (SAS) için hayırlara vesile eylesin. Allah’a emanet olunuz. Vesselâm.

        Diğer Yazılar