Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hemen herkesin merak ettiği ya da bir şekilde konuşulan bir konudur “rızık” meselesi... “Ekmek parası, kazanç, gelir” gibi tabirler ile bazen rızıkla ilgili olduğunu düşündüğümüz ifadeler kullanırız. Yeri geldiğinde dindarın da, dinle pek ilgisi olmayan kişilerin de aklına takılan veya birbirlerine nasihat ve tavsiyelerinde hep konu edilen bir meseledir rızık...

        Bir kere şunu ayıralım. Rızık insana ezelden taksim edilmiş, istifade edebileceği tüm nimetleri içine alan geniş ve kapsamlı bir kavramdır. Burada dikkat edilmesi gereken; rızkın insana bizzat nasip olmasıdır. Mesela çok paranız, malınız olabilir ama bundan sizin “bizzat” nasibiniz ancak rızkınızdır. Başka bir örnek verirsek...

        Etrafınız, cümle âlem “hava” ile dopdolu olabilir ama nefes rızkınız sizin soluyabildiğiniz “hava” nasibi kadardır. Rızkın böyle bir yönü olduğu gibi bir başka yönü de “rızkın artmaması” yani ilâhî taksimatın değişmemesiyle alakalıdır. Çoğumuz “Emek artar ama rızık artmaz” sözünü duymuş ve hatta bu sözün ne kadar doğru olduğunu da merak etmişizdir. Peki bu hakikaten de böyle midir? Cevabı vermeden evvel bir güzel kıssa ile nefeslenelim...

        İNSAN ÇALIŞMASA DA RIZKI ONU BULUR, BULUR AMA HARAM OLUR

        Adamın biri elini eteğini işten güçten, yani çalışmaktan çekmiş, öylece nerede akşam orada sabah yaşamaktaymış. Âriflerden bir zat, bu adamın durumunu fark edince onunla sohbet edip hâl hatır bahanesiyle “Birader, senin herhangi bir işin, sanatın yok mu? Gücün kuvvetin yerinde ama gördüğüm kadarıyla çalışmıyor, rızkın için gayret etmiyorsun” diye sormuş.

        Adam da “Efendim ben bundan seneler evvel kendi tarlamda çalışırken ağaç dalında, uçamayan, sakat bir kuş gördüm. ‘Bu hayvancağız nasıl yaşar, hayatını nasıl idame ettirir acaba?’ diye düşünürken bir başka kuşun ağzında yiyecekle gelip o sakat kuşun yanına konarak gagasıyla bu kuşu beslediğini ve birkaç defa bunu tekrarladığını gördüm. İşte o günden beri ‘Ben niçin rızık uğruna bu kadar uğraşıyorum? Bu kuşun rızkını ayağına getiren Mevlâ beni de yedirir, içirir’ diyerek çalışmayı bıraktım” demiş.

        Bunun üzerine o ârif zat, “Yahu kardeşim, sen gördüğün şeyden ibret hisse alamamışsın. İnsan olarak bu hadiseyi görüp de ‘Ben bu sağlam kuş gibi olup düşkünlere, muhtaç olanlara yardımcı olayım’ diye düşünmek sana yakışmaz mıydı? Hem sen kendine bakmıyor musun? O kuş gibi sakat veya aciz değilsin. Niçin sıhhatli, sağlam kuş gibi olmayı düşünmedin?” buyurarak adamı bu yanlış anlayıştan uyandırmış.

        Biz şimdi gelelim sorumuzun cevabına... Evet; rızık çalışmakla artmaz ancak çok önemli bir gerçek yatmakta bu sözün ardında. İnsan çalışmasa da rızkı onu bulur, bulur ama haram olur. Ezelden taksim edilen o rızkın helal kısmından değil haramından yemiş olur. Bizler rızkımız helal olsun diye gayretle çaba gösteririz. Çünkü o emek çekilmeden gelen rızkın neticede başa bela ve musibet olacağını imanımız, Kur’ân-ı Kerîm ve Efendimiz’in (SASA) ikazıyla biliriz.

        HELAL RIZIK İÇİN ÇALIŞMANIN KENDİSİ BİZATİHİ İBADETTİR

        Efendimiz (SAS) “Helali talep ederek çalışmak, helali istemek Allah (CC) yolunda cihattır” buyurarak bunu ne güzel açıklamışlar ve hedefi ne güzel göstermişlerdir. Rızık endişesi, iman ve inancımızı perdelememeli. İnsan rızık korkusunun pençesinde kıvranıp inlememeli. Mademki bize düşen helal için çalışmaktır, o hâlde bunu yerine getirip esas işimiz olan ahlak ve insani güzelliği yaşayarak ömür sermayemizi değerlendirmeliyiz.

        “Peki tamam da bizler sıkça ‘Sadaka rızkı artırır’ sözünü de duyarız. Acaba bu doğru mu?” derseniz bunu da şöyle izah ediyorlar... İnsanın takdir edilen rızkı bazen bağlanır, gecikir, daralır. Bunu aşabilmek için güzel işler ve doğru davranışlarla kul imtihan olur. Sadaka verince bağlı rızık salınıverir.

        Anne-baba duası, yetimlerin, fukaranın, hastanın duaları aynı tesiri yapar. Namaz, dua ve bilhassa farz olan ibadetler adeta rızkın gelmesi için doğru adreste durmaya, bulunmaya benzetilebilir. Temiz olmak, evde, işyerinde temizliğe dikkat etmek de bu nevidendir. Hatta evlenmek de rızkı artırır. Çünkü helalinden böyle bir yolu tercih etmekle, Mevlâ; kulunun üzerinde yağmur bulutu gibi bekleyen rızkı evlilik vesilesiyle kuluna indiriverir. İnsan tek başına iken parası yetmez, evlenince para bile biriktirebilir. Bunu çoğumuz tecrübeyle yaşayıp görmüşüzdür.

        Çocuk; rızkı artıran bir berekettir. Buna benzer nice güzellikler hep rızkın genişlemesi için sebepler olarak Allah Teâlâ tarafından ikram edilmiştir. Hep rızık rızık deyip durduk... Peki rızkımızı veren “Rezzâk” Allah’ımızı (CC) zikredip hatırlıyor muyuz?

        Rızık endişesi çekmek yerine “Rezzâk” olan Mevlâ’mızı hiç unutmadan yaşasak ve öylece emekle, gayret ederek kendi sahalarımıza göre çalışsak güzel olmaz mı?

        Peki Rabb’imize dua ederken en çok “manevi rızkımız” için yalvarsak, Rabb’imizin yakınlığı ile “merzuk” yani rızıklananlardan olmayı kalben dilesek ne olur?

        Ne olur, elbet dualar kabul olur. Rabb’im bizleri güzelliklere talip olan ve onlara rağbet eden kulları olarak rızıklandırsın. Âmin.

        Hepinize dua ve selâm ederim kıymetli okurlarım.

        Diğer Yazılar