Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIYMETLİ dostlar! Hicrî takvime göre Safer ayı nihayete ermekte, “Mevlid Kandili” olarak da bilinen geceyi içerisinde barındıran Rebî’ul-evvel ayı yaklaşmakta. Gelin bu güzel geceye sayılı günler kala Efendimiz’e (SAS) muhabbetimizi tazeleyelim.

        Birlik’te sohbet ederken sizlerle paylaştığımız, iman, İslam ve ihsan bahislerini anlatan “Cibril hadisi”ni hatırlarsınız. İman; itikattır, anlayıştır, idraktir. O idrak ve anlayış sağlam olmadan yaptığınız fiiller bir anlam kazanmaz, temeli boş bir yerin üzerine çıkılan duvarlar gibi kalır.

        İşte bunun gibi, siyer-i nebî okumaktan, Efendimiz’e (SAS) bir tek salât ü selâm etmekten tutun da en ehemmiyet verdiği sünnetlerini ihya ve ifa etmeye kadar bütün bu yapılanların hepsinin temelinde Efendimiz’i (SAS); O’nun (SAS) ve Hazret-i Allah’ın razı olduğu şekilde, onların muradı üzere anlamaya çalışmak vardır. Eğer kişi bu rızaya uygun bir şekilde iman etmez ise inşa etmeye çalıştığı şeylerin hepsi taklitten, kuru davadan ibaret olur.

        Günümüzde sünnet ile Kur’ân-ı Kerîm’i birbirinden ayrı göstermeye çalışan, türlü türlü unvanlara sahip kimseler var. Bu kimseleri televizyonlarda, çeşitli medya organlarında gören izleyiciler, “Bu kadar mevzuyu okumuş da Efendimiz (SAS) hakkında nasıl böyle konuşabiliyor? Sünneti nasıl inkâr edebiliyor?” diye şaşırabilirler. İşte Efendimiz’i (SAS) anlamamak; bu nev’î insan tiplerini ortaya çıkartır.

        Benim rahmetli hocam, “Allah ibret alanlardan eylesin, ibret olanlardan eylemesin” derdi. Cenab-ı Hak bizleri de ibretlik eylemesin, ibret alanlardan eylesin. Her haliyle tüm insanlığa örnek olan Efendimiz’i (SAS) tam olarak anlamamız mümkün değil belki ama en azından O’nun (SAS) razı olduğu şekliyle, “Böyle anlaşılması lazım” denilen ölçüye riayet edersek pek çok şeyin değiştiğini göreceğiz.

        ‘ANAM BABAM SANA FEDA OLSUN’

        Şöyle bir misalle açalım. Bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz (SAS), “Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz” (Hadis-i şerif-Buhârî) buyurmuşlardır. Birçok sahabenin de Efendimiz’e (SAS) “Anam babam sana feda olsun” dediklerini kaynaklardan okuyoruz.

        Peki şöyle bir düşünelim. Bizler Müslüman ve mü’minler olarak acaba hadis-i şerifte beyan edilen ölçünün neresindeyiz? Canımızdan, her şeyimizden çok Efendimiz’i (SAS) seviyor muyuz? Efendimiz’in (SAS) muhabbetiyle irfan sahibi olmadıysak, bizde Peygamberi’i idrakte bir problem var demektir.

        Fakat hemen burada bir noktalı virgül koyalım; şöyle dört beş paragraf atlayarak size şunu arz edeyim. Efendimiz’in (SAS) sünnetinden bahsetmek, muhabbetinden konuşmak ekstra bir halmiş gibi, “Olsa da olur, olmasa da olur” gibi bir anlayış türedi. “Ben Kur’an’a bakarım, Kur’an’dan bir şeyler bulurum, hadiste uydurmalar var...” gibi laflar söyleyen, sünnet-i seniyyeyi ve hadis-i şerifleri hafife alan, neredeyse mevzuyu Efendimiz’in (SAS) hayat-ı saadetiyle istihza edecek boyuta getirenler var. Bunların haricinde “Allah (CC) isminin yanına Muhammed (SAS) ismini koymayın, şirke düşersiniz, tevhid sadece ‘Lailaheillallah’tan ibarettir” diyen cahiller var. Bir de “Peygamber için gözyaşı dökmek, O’nun (SAS) adını, O’nun (SAS) methini, O’nun (SAS) ehl-i beytini anmak bidattir” diyenler mevcut. Yani sizin anlayacağınız türlü türlü sapkınlıklar zuhur etti.

        EFENDİMİZ’İ (SAS) ÇOK SEVDİĞİ İÇİN YOLDAN ÇIKAN YOKTUR

        Allah (CC) ömür verdiği, nefesimiz yettiği müddetçe tekrar tekrar söyleyeceğiz. Tarihe şöyle bir bakın. Hazret-i Peygamber’i (SAS) çok sevdiği için sapıtan, yoldan çıkan, dalalete düşen hiçbir ekol göremezsiniz. Bu durum diğer şahıslar için ortaya çıkabilir, filancayı çok sevdiği için ayrılan, sapıtan, hakikatten uzaklaşanlar vardır ancak Efendimiz’i (SAS) çok sevdiği için bu durumda olan yoktur.

        Peki niçin? Evvelki kitapların muhafazası ümmetlere verildi ve tahrif oldu, fakat Kur’ân-ı Kerim’in muhafaza edileceği bizzat Allah Teâlâ tarafından ilan edildi ve Kur’ân bozulmadan, aynı şekliyle korundu. Cenab-ı Hakk aynı bunun gibi Efendimiz’in (SAS) muhabbetini öyle bir muhafaza içinde tutuyor ki; kim oraya kadem basarsa, dahil olursa o kişinin sapıtma ihtimali ortadan kalkmış oluyor.

        Dünyanın neresinde olursa olsun, tarihin hangi sahnesinde olursa olsun, i’la-yı kelimetullah bayrağını taşıyanları, insanların fevc fevc imana girme vesilelerini şöyle bir araştırdığınızda; Allah (CC) ve Resul’ünü (SAS) canından çok seven insanlar, âlimler, mücahidler görürsünüz.

        Efendimiz’in (SAS) muhabbetini ikinci derecede, üçüncü derecede hatta bir derece bile vermeyerek sözüm ona zikreden ve âlim geçinen kişilere bakın; bu kimselerin İslâm’a hiçbir hizmetleri yoktur, tefrikadan, ayrılıktan başka bir şey getirmemişlerdir, topluma, cemiyete faydalı insan yetiştirememişlerdir.

        Fakat Efendimiz’in (SAS) muhabbetini içinde barındıranlar öyle midir? Muhammedî nûr ile insanda bir uyanış hali zuhur eder ki; o insanı dalalete sevk etmeniz, o insanı parayla kandırmanız, o insanı malla, karşı cinsin zevkiyle kandırmanız mümkün değildir.

        İmam Malik Hazretleri’ne hadis sormaya gelen birileri olduğunda İmam Malik Hazretleri yanındaki hizmetlilerine dermiş ki: “Misafirimizi güzelce ağırlayın, ben birazdan geliyorum.” Gusleder, en güzel elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürer, o Peygamber (SAS) muhabbetiyle evin en güzel köşesine geçer ve “Hoş geldiniz, şimdi sorun soracağınızı” dermiş. “Efendim bu kadar süslenmek caiz midir?” diyen olursa cevaben deriz ki: “İşte böyle düşünüldüğü için bir İmam Malik yetişmiyor.”

        Mesele kitap yazmak, 30 bin, 40 bin baskı yapmak, sosyal medyada gündem oluşturmak değildir; insana muhabbetle hizmet etmektir. Bir insan size Allah (CC) rızası için müracaat ettiğinde Efendimiz’in (SAS) muhabbetini işitemiyorsa, siz ona bir şey veremiyorsanız sizin hizmetten bahsetmenizin veya o sahada hizmetten konuşmanızın hiçbir manası yoktur. O manayı insanların kalbine işleyen insanlar; Efendimiz’in (SAS) muhabbetinde ifna olmuş ve elinden geldiği kadar bu muhabbetin peşinden koşmuş kişilerdir.

        Diğer Yazılar