Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNSAN; yaşadığı toplumda nereye ait olduğunu, ne kadar sevildiğini, hangi noktada bulunduğunu anlamak için bazı ölçülere, kıstaslara ihtiyaç duyar. Dert ortaklığı bunlardan biridir. İnsanların birbiriyle olan hakiki ilişkilerini ve samimiyetini; hemdert olmak yani aynı dert etrafında toplanmak, aynı hüznü paylaşmak belirler. Bir Mehmetçik şehit olduğunda nasıl bir toplumda yaşadığınızı anlamak istiyorsanız; onun derdiyle dertlenen insanları görür, gözetirsiniz. Ülkemizin kan kaybettiği herhangi bir mevzuda endişe hissetmeyen fertlerin ve toplulukların genel görünümüne şöyle bir baktığınızda; nereye ait olduğunuzu ve kimlerle oturup kalkmanız gerektiğini anlarsınız ve bu tahlilleriniz de çoğu zaman isabetli çıkar.

        15 Temmuz akşamı yollardaydım. İnsanların tavrından ve durumundan kendi aidiyet noktamı ve kimin nereye ait olduğunu çok iyi anlamıştım. O günlerde birlik ve beraberlik duygusu içerisinde, kendimi güvende hissettiğim toplumum ve yaşadığım sosyal çevrem hakkında ciddi kaygılarım oluşmaya başladı ve size işaret ettiğim ölçüyü hep kendi kendime ve başkalarına sorar hale geldim.

        Bu çekememezlik niye? İyiliği ve güzelliği paylaşamamanın sebebi ne? İyi bir şeyler yapmaya çalışan insanları, kötüler, dinsizler, imansızlar değil imanlı, hoşgörü sahibi hatta tasavvuf neşesinde olduğunu söyleyenlerin bu kadar rencide etmesi acaba neyin sevkiyle olabilir? Burada bizler kendi kendimizi yiyip bitirmekle meşgulken hepimizin haremi sayılan Kudüs ve Kudüs’e yapılan saldırılar niye bir plan, bir çözüm üretme çerçevesinde bir türlü toplanamaz? Dedikodu, gıybet ve birbirine düşmanlık için bu kadar organize olurken düşmanlara bile parmak ısırtan bu içinde yaşadığımız yapı niye hak ve hakikati savunma noktasında bir türlü beraberce bir tepki veremeyecek durumda?

        İşte geldiğimiz noktada bu soruyu sormak icap ediyor. Sizin derdiniz ne? Siz dert diye neleri kafanıza takıyor, hangi meselelerle kalbinizi meşgul ediyorsunuz? Derdi iman, İslam olanın bu çekişmelere vakti var mı?

        KUDÜS’Ü DERT EDİNEN KAÇ KİŞİ VAR?

        Türlü türlü sözüm ona “inanç” mensuplarıyla kucaklaşan insanların, Müslümanların derdiyle dertleşecek hiç mi takati yok?

        Allah Teâlâ’nın haremi Mekke-i Mükerreme, Efendimiz’in (SAS) haremi Medine-i Münevvere, ümmetin haremi Kudüs’tür.

        Cenab-ı Hakk, Mekke ve Medine’yi korumayı tabiri caizse bize bırakmayacaktır. Hatırlayınız Efendimiz’in (SAS) pak ceddi Hazret-i Abdülmuttalib’i. Ebrehe; ordusuyla Kâbe’ye saldırmak istediği vakit o herife “Gasp ettiğin develerimi iade et, zira ben sürümden mesulüm. Kâbe’nin sahibi Allah (CC) onu zaten koruyacaktır” demişti.

        İşte bu hakikat inkâr edilemez şekilde “Fil vakası” olarak Kur’an-ı Kerim’de yerini almıştı. Ama Mescid-i Aksa böyle değildir. Mescid-i Aksa bizim iffetimiz, bizim evimiz, bizim mülkümüz, yani korumakla ve orayı dert edinmiş Müslümanları sevmekle mecbur olduğumuz bir mübarek belde. Kudüs derdi olmayan bir insanın İslâm toplumunda yeri yoktur. Yani hem kendine yer bulamamıştır hem de dini duyguları artık körelmiş, imani heyecanını besleyen damarlar bitmiştir.

        Mescid-i Aksa’yı neyle koruyacaksınız? Taş atarak mı? İntifada yaparak mı? Siz onu burada yapamazsınız, onu yapanlar kendi bulundukları alanda belki de tek seçenek olarak zaten bunu icra ediyorlar.

        Peki siz ne yapabilirsiniz? İlk önce sizin Mescid-i Aksa derdiniz var mı düşünün? Etrafınızdaki müminlere hangi gözle baktığınızı şöyle bir muhasebe edin. Birleştiren, barıştıran, muhabbetle muamele eden güzel Müslümanlarla beraber iseniz sizin bu muhabbetinizle Mescid-i Aksa’daki muvaffakiyet ve muzafferiyet birbirini dengeler biçimde yürüyecektir.

        ORTAK HEDEFİMİZ OLMALI

        Bir diğer safha ise organize olma kabiliyetidir. Bu kadar STK, “aktivist”, sosyal medyayı kullanan ve kendi lansmanını iyi yapan insan var. Her biri işin bir tarafından tutup Kudüs’le alakalı ne kadar bilinçli olduklarını parça parça bugünlerde güya gösteriyorlar.

        Peki arkadaşlar siz hiç bir araya gelemez misiniz? Sizin de ortak hedefiniz olamaz mı? Beş, on, on beş yıllık bir Kudüs planı yaptınız mı ey sivil toplum kuruluşları? Ve siyasiler, her biriniz tek başınıza açıklamalar yapıyorsunuz. Yahu bunu eline telefon alan herkes yapıyor. Bu kadar teşkilat niye ortaya düzgün bir şey koyamıyor? O adamı beğenme, bunun üstünü çiz derken gördünüz mü getirdiler, sözüm ona milletlerin birleştiği platformda bile başkent kabul edilmeyen bir yere konsolosluklarını taşıdılar.

        Bendeniz yine ümidimi kaybetmiyorum, hatta bu hareketin çok güzel bir noktaya doğru gidebileceğini umuyorum. Öncelikle artık Kudüs meselesinin tüm dünya Müslümanlarının derdi olduğu ayan beyan ortaya çıkacak. Sonrasında ise İslâm toplumunu oluşturan milletler aslında nereye ait olduklarını, kimin hangi dertle hemdert olduğunu görecek, belki bir uyanışa ve planlama hareketine doğru adım atılacak. Müminlerin birbirini ne kadar sevdiği, münafıklık, dedikodu ve gıybetin bizi nasıl bitirdiği Kudüs meselesi üzerinden tek tek ortaya çıkacak. Ümit ediyorum, belki de parça parça olan ümmet-i Muhammed’in (SAS) faaliyetleri bir Kudüs masası etrafında toplanacak.

        Muhakkak ki Allah (CC) nurunu tamamlayacaktır. Bizler şunu düşünmeliyiz. Cenab-ı Hakk bu nuru tamamlarken bu hizmete kimi kabul edecek? Allah’ın (CC) askerleri de kulları da çok ama biz nasıl hesap vereceğiz ve bu nurun neresindeyiz onu düşünme zamandır.

        Derdi; insanları birleştirmek, muhabbet etmek ve Mescid-i Aksa haremine namahrem eli uzatmamak olanlara selam ederim.

        Diğer Yazılar