Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İYİLİKSEVER, sevecen, güler yüzlü, iyi muamele etmeye çalışan ve bunu her fırsatta toplum, aile ve fert ilişkilerinde gösterebilen, etrafına, diğer canlılara duyarlı, problemleri çözerken geçimli, gayretli insanları gördüğümüzde veya bu kimseler konu edildiğinde hemen zihninizde “Bu davranışların arkasındaki fikri yapı, inanç ve amaç nedir?” düşüncesi bir şekilde canlanır. Öyle ya, her davranışın bir düşüncesi, hareket noktasını oluşturan sebepleri, beslendiği bir kaynağı illaki vardır. Zararsızsa, neticede kötülük ve kullanılma, suiistimal gibi şeyler görünmüyorsa işin sonunda ve önünde, fazla da sorgulamayız. İyilik ve güzelliğin bu kadar zor elde edildiği bir dünyada niye şikâyet edelim ki?

        Mal satmak, kazanç elde etmek yani özetle maddi menfaat ilişkisiyle izah edebileceğimiz, jest sayılabilecek güzel hizmet ve davranışları bir kenara koyarsak, insanı güzel ahlaka ne, nasıl bir düşünce, akıl ve ruh yapısı sevk eder acaba? Her şeye rağmen umutlu olmak, ümit beslemek, merhametli, affedici, geçimli olmak, başkasını düşünmek ve bunu fiilen göstermek; ucunda menfaat yoksa, maddi çıkarlar söz konusu değilse ve ilişkilendirmiyorsak bunun ardındaki güç, enerji nereden geliyordur sizce?

        Aslında bunun cevabını herkes üç aşağı beş yukarı verebilir... İnanç... Evet inanmak... Doğru, eğri, bozuk veya düzgün, işin o kısmını konuşmuyorum henüz. Yani insan her neye inanırsa inansın muhakkak davranış ve ahlakıyla bir şekilde karşılaşır, kesişir içindeki inancı.

        İNSANLARI İNANÇLARI ŞEKİLLENDİRİR

        İşin başka bir tarafı daha var... Şöyle ki: Kendine göre inanç, din mensubu olduğunu düşünen biri, bu inancın gereği olmasa da genel yapısı içinden bazı çıkarımlarda bulunarak, inancının menfaat ve üstünlüğünü sağlayabilmek için o inancı; yaşadığı toplum içinde ahlakını yapılandırma yoluna gidebilir. Mesela “İyi olmam lazım” der ve kendine göre de bazı iyilikler, güzellikler belirleyebilir. Ama bu davranışlar belki de o inanç sistemi içerisinde “olmazsa olmaz” veya kendi inancımızdan kıyaslayarak söyleyelim “farz, vacip” gibi ille de yapılması gereken, ifa edildiğinde sevap, derece; yapılmadığında da ceza, azap gerektiren şeyler de olmayabilir.

        Gene de şu gerçektir ki, insanları inançları şekillendirir ve bir şekilde ahlakı ve davranışları biçimlendirir.

        Dinimiz İslam’ın; kanun hükmündeki haram, helal, farz, vacip ve diğer sorumluluklarla alakalı hayat ve inanç yapılanmasının yanında, ahlaki noktaları da belirleyen hatta en az bu hükümler kadar net şekilde ortaya koyan; “insanı ve tüm yaratılmışlık âlemini en güzel şekilde görmemizi sağlayan bir inanç manzumesi” ve “güzel insan metni” vardır. Yani “genel manada şöyle düzgün işini yap, teferruat sayılabilecek hayatının diğer kısımlarını bu çerçevede, aklının erdiği ölçülerde toparla” gibi bir anlayışı asla İslam dininin bütünlüğü içerisinde göremezsiniz. Bunun aksini düşünmek bile İslam dini hususunda cahilliğin göstergesi sayılmaya yeter.

        DİN, GÜZEL AHLAKTIR

        Dünya üzerinde insanların inanç ve din olarak inandığı yapılara baktığımızda hemen hemen hepsi iyi ahlaklı olmayı tavsiye eder ama bu ahlaki güzelliğin “insan ve Allah” ilişkisini doğrudan ve temelden etkileyecek şekildeki yapının ancak “İslam”da veya İslam dininin etkisiyle, diğer inanç yapılarına tesiriyle olduğunu tespit etmek lazımdır. Defaatle hatırlattığımız ve birçok kere sizlerle paylaştığımız üzere “İslam Hz. Âdem’den (AS) Efendimiz’e (SAS) kadar gelen ve en mükemmel şekliyle insanlık için tamamlanmış olan dindir”. Dinimizin zirvesini teşkil eden de en güzel ahlakın tamamlanmasıdır.

        Özetlersek, sevdiğini başkası için de istemek, güler yüz göstermek, dertlere deva sıkıntılara çare olmak, vatanını, ailesini, nefsini, ırzını, aklını, dinini, insanların haklarını korumak, gözetmek hatta birbirimizi Allah (CC) için sevmek gibi hepsinin, kendi sahasında önem arz eden her şeyin dinimiz ve inancımız içerisinde bir bütün olarak bulunduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.

        Rabb’imizin hayatımızın her anı ve safhasında güzel insan olmamız için bahşettiği bu inanç yapımızı çok iyi görmeli ve ne kadar merhamet ve şefkatle bu dünya hayatının bize ikram edildiği fark edilmelidir.

        Şayet bizler bu hayatı böyle göremiyorsak bunun en azından dinimizin anlayış ve inanç yapısından uzak ve cahil olmanın getirdiği yanlış, hatalı bakıştan kaynaklandığını bilmemiz gerekir. Öyle ya... Her davranışın ve ahlaki yapının ardında muhakkak bir inanç, bir düşünce ve niyet bulunmuyor mu?

        ***********

        AYET-İ KERİME

        “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz.”

        (Âl-i İmrân-92)

        “Onlar birbirlerine günahkârların halleri hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: ‘Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?’ Onlar derler ki ‘Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula da yedirmezdik. Boş şeylere dalanlarla birlikte biz de dalardık. Ceza gününü de yalanlardık’.”

        (Müddessir-40, 46)

        “Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir.”

        (Hûd-114)

        Diğer Yazılar