Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RAMAZAN ayının manevi iklimi ve mutluluk atmosferi yurdumuzun her bir köşesini, şehirlerimizin tüm mahallelerini ve semtlerini çok güzel bir şekilde kuşatıyor. Evet bu sene Ramazan ayını fark etmeyen insanlar yahut bu mübarek ayın içinde bulunduğunu bildiği halde gereğini yerine getiremeyen insanlar hiç de az değil. Hatta cadde ve sokaklarda dolaşırken “Acaba Ramazan’ın geldiğini duymadı mı bu insanlar?” diye düşündüğümüz de oluyor. Fakat buna rağmen, birçok sıkıntı ve imtihandan geçiyor bulunmamıza karşın Ramazan’ın sulh ve sükûn ortamı herkesi çok güzel şekilde etkilemekte.

        Hani güzel bir yağmur, rahmet yağar, tatlı bir rüzgâr, hoş bir vaziyette yağmurun inmesiyle topraktan güzel kokular çıkarır da insanın gönlü yumuşar ve şöyle nefesini derin derin alarak yaşadığını fark eder ya... Aynen böyle Ramazan ayında indirilmiş olan Kur’an-ı Kerim’in rahmet ve bereketi; kalbinde zerre kadar imanı olan herkesi muhakkak olumlu şekilde etkilemekte, adını koyamasa, tam ifade edemese bile faklı bir ay, farklı bir mevsim yaşadığını kalbî duygularıyla tatmakta.

        Ramazan bizi bayrama taşıyor belki... Yazının başlığını gördüğünüzde “Destur, bismillah, daha mübarek ayın ortasındayız, bayram nereden çıktı?” diye düşünebilirsiniz. Ama zaten Ramazan’ın kendisi manevi dünyamız için ve ahlaki bedenimiz için bir elbise hazırlayarak, adeta bayramlığımızı giydirerek bizi mutluluk sahiline, kalp huzuruna taşır ve bayram ettirir. Hazret-i Ali (RA) bu hakikati ne güzel ifade etmiştir:

        “Bizim bayramımız, affolduğu zaman günahlarımız...”

        ALLAH (CC) BİZİ ‘HAZRET-İ İNSAN’ OLARAK YARATMIŞTIR

        Evet, mağfiret günlerinde Allah Teâlâ’ya kalben, ruhen; ahlak ve ibadetiyle yaklaşan her kimse Ramazan’ın müjdelerini aldıktan sonra ancak bayrama erişebilir. Yoksa bayram; ajandanızda kayıtlı takvim yapraklarında yazılı herhangi bir toplumsal ve sosyolojik faaliyetten ibaret değildir. Ramazan Bayramı daha doğrusu Ramazan’da yaşadığımız günlerin bizi bayrama çıkardığı o günler “Iyd’ul fıtr” yani “fıtır, fıtrat bayramı” olarak anılır. Buradaki fıtrat; Allah Teâlâ’nın bizi “Hazret-i İnsan” olarak yaratıp bu dünyaya insani yazılımla gönderdiği tüm manevi birikim ve donanımımızla ilgili bir kavramdır.

        Diğer canlılar da yiyip içip nesillerini devam ettirecek şekilde yaşıyorlar. İnsan diğer canlılardan farklı olan fıtratını Ramazan’da keşfetsin diye Cenab-ı Hakk oruç nimetini bahşederek adeta şöyle der:

        “Sen sadece yemek, içmek ve tenasül etmekle ömrünü harcayacak herhangi bir canlı değilsin. Sen Allah Teâlâ ile irtibatlı, onun muhatabı olan, hususi makam, mevki ve güzelliğe sahip canlılar içerisinden seçilmiş ‘Hazret-i İnsan’sın. Kendi fıtratını anla, oku, bil, bul ve bu mana ile ‘Hazret-i İnsan’ ol. İşte sana benimle o ilahi ve tertemiz olan bağı kurman için Kur’an-ı Kerim’i indirdim. Bu kitabın ve kelamın hayatında nasıl canlandırılması gerektiğini de güzeller güzeli olarak seçtiğim Hazret-i Muhammed (SAS) ile sana anlattım, yaşattım ve o Resul’ümü de Kur’an’ımda bizzat ben tanıttım. Artık bu rahmetten yüzünü çevirme, ben Rabb’ül-âlemin olan Allah (CC) sana kitabı gönderdim ve âlemlere rahmet ve merhamet olarak en güzel kulum ve Resul’üm Hazret-i Muhammed’i (SAS) gönderdim. Ramazan’da kendi fıtratını bul, bu bir ay manevi yaratılış kodlarını iyice anla, açığını, gediğini tespit edip, tedavi ile güzelliklerini ve emanetlerini de keşfederek onu muhafaza ile meşgul ol. Her sene Ramazan’dan Ramazan’a bu muhasebeyi yap, seneler seneleri takip etsin, ömrünü hep bu manevi iklimin güzelliğine uygun şekilde geçir. Sonra da aslını bulmak zevki ile “fıtr” bayramına kavuş. Hatta orada da kalma, hepsini Allah’a (CC) yani Allah (CC) için yaptığına iyice kani ol, Kurban Bayramı ile canından da geç cananınla ol.”

        RAMAZAN’IN MAĞFİRET GÜNLERİNDEYİZ

        Bu müjdeler; Ramazan ayı boyunca her vakit, her an bizleri bu çağrıya, davete uyandırmakta. Seher vakti, sahur vakti, sabah namazı, Allah (CC) için helal yoldan çalışmak, öğle namazı, gün içerisindeki koşuşturmanın içinde ikindi ile buluşulup bir muhasebe yapılması, oradan akşam namazı, iftar sofrası, helal ve haram muhasebesini sofrada iken yaptırtan bir buluşma ve sonrasında yatsı namazı, beraberindeki teravih ile tam bir arınma, melekleri bile kıskandıracak güzellikte geceye kavuşma ve tekrar seher ve sahur vaktinde ciddiyet ve muhabbetle Allah’ın (CC) emrine tabi olma, o gayret ve samimi telaşla buluşma... Böyle geçen bir ay insanı elbette hem dünyada hem ahirette bayram mevsimine ulaştırır.

        Ramazan’ın rahmetiyle bizi kuşattığı mağfiret günlerinin içinde bulunmaktayız. Hele bugün Cuma, hâlâ güzel işler için karar vermeye elimizde dakikalar ve fırsatlar var. Son on gün cehennem azabından kurtuluş müjdelerini alacağız, yani hakkın ve halkın kötü gördüğü fiillerden, zaaf, alışkanlık, kalbi hastalıklardan kurtulma ve arınmanın en güzel fırsat olarak verilmiş günlerini yaşayacağız. Bu mana; kalbiniz ve ruhunuza hitap ettiyse sadece âdeten değil ibadet şuuruyla Allah Teâlâ ile güzel bir bağ kurabildiysek Ramazan bizi bayramlara koşturuyor. Bu fırsatı hoşça, güzelce karşılayanlar için bayramınız mübarek olsun. Bugün şu an itibarıyla kalbinizle, ruhunuzla bu muhabbeti hissediyorsanız bugün sizin için bayram, böyle bir geceye kavuştuysanız o gece sizin için kadirdir.

        Bu sebepten şimdiden Ramazan’ın bereketiyle buluşanlara bayram tebriki yapmak çok yerinde bir hareket gibi geliyor bendenize.

        Allah’ın rahmet ve selamı üzerinize olsun kıymetli okurlarım.

        AYET-İ KERİME

        De ki “Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah (CC) bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”

        Zümer-53

        “Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür.”

        Hud-114

        Diğer Yazılar