Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ünlü polisiye yazarı Lawrence Block’un romanından uyarlanan “Kanunun Ötesinde” (A Walk Among the Tombstones) seri cinayetler işleyen iki sadist katilin peşine düşen özel dedektif Matthew Scudder’ın (Liam Neeson) serüvenlerini anlatıyor

        AMERİKALI polisiye yazarı Lawrence Block, romanlarında çözümü zor entrikalar yerine karakterlere, insan ilişkilerine ve atmosfere odaklanır. New York şehri, fonda melankolik bir dekor oluşturur. Şehrin sokaklarını arşınlayan lisanssız özel dedektif, eski polis Matthew Scudder da bu melankolinin bir parçasıdır. Boş vakitlerinde Adsız Alkolikler’in toplantılarına katılır, barlarda sürekli kahve içer. Kendi ve dünyayla ilgili bir umudu yoktur ama yine de insanlara yardımcı olmaya çalışır. Her işe gönüllü değildir. Scott Frank’in uyarlayıp yönettiği “Kanunun Ötesinde”de Kenny Kristo’nun (Dan Stevens) teklifini önce reddeder. Uyuşturucudan para kazanan birinin intikam planına dahil olmak istemez. Ama ne zaman ki kadına yönelik şiddetin boyutlarını fark eder, o zaman sadist katillerin peşine düşer.

        AKSİYON İHMAL EDİLMİYOR

        Matthew Scudder’ın en sevdiğim yanlarından biri kahraman ya da sert erkek havalarını sevmemesidir. Filmde olduğu gibi sıkı bir dayak yedikten sonra dahi serinkanlılıkla istediği bilgiyi elde etmeye bakar. Olayları daha çok sezgilerine güvenerek çözer. Serüvenlerini okurken, kötülüklerle dolu berbat bir dünyada yaşasak dahi, iyi olmanın hâlâ anlamlı bir şey olduğunu düşünürüz. Lawrence Block’un yapıtlarının özü tam da bu gibi gelir bana.

        “Out of Sight”, “Azınlık Raporu” gibi başarılı edebiyat uyarlamalarının senaryo yazarı olarak tanıdığımız Scott Frank’in, Matthew Scudder serisinin özünü yakaladığını düşünüyorum. Liam Neeson da daha ilk andan itibaren Scudder için doğru seçim olduğunu kanıtlıyor. Neeson, bezgin, bıkkın Scudder’ın içindeki merhamet duygusunu doğallıkla yansıtıyor. Kendisine silah doğrultulduğu sahnede “İşte Scudder tam da böyle biri” diyorsunuz. Korkusuzluğunun sebebi yiğitlik değil, yaşamaya karşı duyduğu gönülsüzlük sadece...

        Bir Matt Scudder serüveninin daha ağır ve daha melankolik olması gerektiği kesin ama Scott Frank ticari düşünerek hikâyeye aksiyon getirmiş, çatışma ve kavga sahnelerini köpürtmüş, romanda da bazı değişiklikler yapmış. Lawrence Block’un dünyasını tam yakalayamasa da ruhunu belirli ölçülerde korumayı başarmış. Milenyum öncesindeki “bilgisayar kıyameti” beklentisini belli ki huzursuzluk duygusunu artırmak için öne çıkarmış. Öte yandan, filmin kadın düşmanı soğukkanlı katilleri öylesine kötü ruhlu ki, öykünün başka bir huzursuzluk öğesine ihtiyacı yok aslında. Bunda özellikle Ray’de David Harbour’un yorumunun büyük katkısı var. İki katilin sessizce kahvaltı ettiği sahne sakin ama akılda kalıcı.

        EN İYİ BLOCK UYARLAMASI

        Bizi Lawrence Block’un ilk Matthew Scudder romanına götüren açılıştaki silahlı çatışma sahnesinin yönetmenliği de gayet iyi. Ayrıca yan karakterlerin iyi işlendiğini de düşünüyorum. “Kanunun Ötesinde”, 1986’da Hal Ashby’nin yönettiği “8 Million Ways to Die” adlı filme oranla daha tatmin edici bir Lawrence Block uyarlaması. Polisiyelerden hoşlananlar kaçırmasın. Finalde Nouela’nın, Soundgarden’ın “Black Hole Sun” şarkısına getirdiği minimalist yorumu dinlemeyi de ihmal etmeyin.

        Filmin notu: 6.5

        Diğer Yazılar