Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Evlilik terapistlerinin önerisiyle gittikleri kır evinde kendi benzerleriyle karşılaşan bir çiftin başına gelenleri anlatan “Tek Aşkım” (The One I Love) fantastik bir evlilik öyküsü. Orijinal, komik ve düşündürücü

        FİLMİN NOTU: 7

        EVLİLİK sorunları üzerine yeni şeyler söylemek pek kolay değil. Peki, farklı ve yeni bir öykü anlatmak? “Tek Aşkım” bu iddiayla yola çıkıyor. Ethan (Mark Duplass) ve Sophie’nin (Elisabeth Moss) evliliği eski heyecanını kaybetmiştir. Sorunun nerede olduğunu aslında ilk sahnede hissederiz. Tanıştıkları gece izinsizce girdikleri havuza yıllar sonra yeniden atladıklarında evin sahibi çıkıp onları uyarmayınca hayal kırıklığı yaşarlar. Birliktelik belli ki onlar için önemini yitirmiştir. İkisi de aşkın ilk devresindeki duyguları yaşamanın hayalini kurmaktadır. Biz bu isteğin ne kadar akılcı olduğunu düşünürken, evlilik terapistleri (Ted Danson) onları bir kır evine gönderir. Ancak orada âşık oldukları günlerdeki tutkuyu değil, “kendilerini” bulurlar. Karşı evde ikisinin de tıpatıp aynısı olan iki insan yaşamaktadır. Kimdir bu insanlar, oraya nasıl gelmişlerdir? Bir çeşit “alacakaranlık kuşağı”nda geçen film bu soruların cevaplarıyla değil, ortaya çıkan durumlarla ilgileniyor.

        KENDİNİ KISKANAN ADAM

        Öyküyü ateşleyen dinamit, Sophie’nin karşılaştığı “yeni Ethan”ı daha çok sevmesi oluyor. Kocasıyla aynı insan olsa da, yeni Ethan rahat, havalı, sevecen ve arzulu biri. Ethan gibi dırdır edeceğine iyi vakit geçirmek için elinden geleni yapıyor; Sophie’yi yeniden keşfediyor. Ethan ise “yeni Sophie” ile ilgilenmek yerine kopyasıyla karısı arasında başlayan ilişkiyi engellemeye çalışıyor. Kıskançlığının yarattığı durumlar yer yer çok eğlenceli olsa da film giderek ciddileşiyor... “Tek Aşkım”ın alışageldiğimiz fantastik Hollywood hikâyelerinden ayrılan yanı, seyirciye net bir mesaj vermekten, ahlakçı ve klişe bir romantizme sapmaktan kaçınması. Sizden istenen, her şeyi yeni baştan düşünmeniz ve sorgulamanız.

        KADIN ROMANTİZM PEŞİNDE

        Özellikle final bölümü, soru işaretleriyle dolu olsa da Justin Lader’in yazdığı senaryonun parlak yanları olduğunu düşünüyorum. Film, aslında evliliğe iki farklı yaklaşımı karşı karşıya getiriyor. Bir yanda, yeniliğe açık bir romantik olan ve Ethan’ın değişmesini isteyen Sophie var. Diğer yanda ise aşktan ziyade çoğu erkek gibi sadece karısını sahiplenmeye odaklanan Ethan... Sophie aşkı, yeni baştan yaşanabilecek bir heyecan olarak görüyor. Ethan ise karşı evin vaat ettikleriyle ilgilenmiyor. Kıskançlık krizlerine girmese, yeni Sophie’yle iyi zaman geçireceği o kadar belli ki... Ama Ethan evlilikte heyecan, duygu değil, sadakat ve düzen arıyor. İlişkinin tıkanmasında asıl sorunun Sophie’de değil Ethan’da olduğu daha iyi anlaşılıyor. Erkek bağlılık, kadın ise heyecan istiyor.

        OYUNCULAR ZORU BAŞARIYOR

        Fikirler iyi, final sahnesi hoş ama bizi oraya doğru sürükleyen son 10-15 dakikanın pek iyi yazılamadığını ve çekilemediğini de söylemek zorundayım. Yine de evlilik üzerine bildik şeyleri farklı bir biçimde söylemeyi başaran, seyre değer, ilginç bir film olduğuna inanıyorum. Yönetmen Charlie McDowell, ilk uzun filminde senaryonun hakkını veren bir iş çıkarırken Mark Duplass ve Elisabeth Moss, iki farklı karakteri canlandırmak gibi zor bir işin altından başarıyla kalkıyor.

        KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE

        FİLMİN NOTU: 7

        KOYUN Shaun (Shaun the Sheep), Aardman Stüdyoları’nın 1995 yapımı “A Close Shave” adlı kısa filmiyle başladığı kariyerini önce “Wallace ve Gromit” serisinde, daha sonra da kendi adını taşıyan bir TV dizisinde sürdürdü. Şimdi ise bir sinema filmiyle geliyor karşımıza. “Kuzular Firarda” (Shaun the Sheep Movie) stop-motion animasyon tekniğiyle çektikleri yapımlarla tanınan İngiliz Aardman Stüdyoları’nın kendine özgü, yaratıcı tarzını yansıtan bir film. Daha ilk andan itibaren Amerikan ve Japon ekolünden çok farklı bir görsel dünyaya adım atıyorsunuz. Başta Shaun olmak üzere özellikle havyan karakterler çok şirin ve komikler. Aardman filmlerinin çoğunda olduğu gibi yetişkinleri de, çocukları da yakalayabilecek kaliteli bir mizah duygusu bütün filme hâkim. Shaun’un bir günlük tatil aşkı uğruna başlattığı isyanın ardından çiftliğin dağılmasını ve koyunların şehre gitmesini anlatan öykü, sessiz filmlerdeki harekete dayalı “slapstick komedisi”ni hatırlatan çok hoş sahnelere sahip. Özellikle koyunların, şehir hayatına uyum sağlamak için insanları taklit ettikleri bölümler çok eğlenceli. Restoran sahnesi filmin mizahının zirveye çıktığı yerlerden biri. Diyalogsuz bir film olan “Kuzular Firarda”yı her yaştan çocuğa ve onlarla birlikte gülüp eğlenmek isteyen ebeveynlere gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar