Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Vampirlerin modası geçmiyor... “Vampir Cehennemi: İstila” (The Stakelander) filminin gösterime girdiği hafta biz de iki binli yılların vampir filmlerini yeniden gözden geçirdik. Vampirliğe farklı gözle bakmayı deneyen, kendi vampir mitolojisini oluşturan ya da türe yeni bir soluk getiren filmler arasından bir seçki yaptık

        1- Gir Kanıma 2008 (Lat den ratte komma in)

        Yönetmen: Tomas Alfredson

        Vampir Eli, sarışın İskandinavların arasında, sonsuz bir ergenlik çağına mahkûm esmer bir kız. Bütün vampirler gibi, içinde beslemek zorunda olduğu yırtıcı bir hayvan var. Kendisi gibi mutsuz ve yalnız Oskar’a ilk karşılaşmalarında “Arkadaş olamayız” diyor ama aralarındaki sevgi giderek derinleşiyor. Oskar, Eli’de aradığı yakınlığı ve koruyucu meleği bulurken, Eli de onda her şeyiyle kabullenilmeyi ve sevgiyi buluyor. Karlar altındaki Stockholm banliyösünde geçen hüzünlü bir aşk hikâyesi.

        2- Sadece Âşıklar Hayatta Kalır 2013

        (Only Lovers Left Alive) Yönetmen: Jim Jarmusch

        Yüzyıllardır birbirlerine âşık olan vampir çift Eve ve Adam (Havva ile Adem), yeniden buluşur ama Eve’in şımarık kız kardeşi çıkagelip işleri karıştırır... Vampirler daha önce hiç bu kadar entelektüel, vicdanlı, romantik ve duyarlı olmamışlardı. İnsan öldürmeden yaşamanın yollarını arayan, kan peşinde koşarken içgüdülerine karşı savaşan sanatçı vampirlerin hüzünlü hikâyesi, ince bir mizah duygusu ve zarif bir sinema diliyle anlatılıyor.

        3- Kan Arzusu 2009

        (Bakjwi) Yönetmen: Chan-wook Park

        Émile Zola’nın ünlü romanı “Thérèse Raquin”den yapılan bu Güney Kore uyarlaması, son derece orijinal bir vampir filmi. Katolik bir rahip, gönüllü olarak katıldığı tıbbi deneyin sonunda vampire dönüşür... Ahlaki dram gibi başlayan, “şifacı peygamber” öyküsü kıvamında gelişen filmin finali hüzünlü bir kara komedi havasında... Rahibin orta sınıf ailenin evinde açlık, seks, şiddet gibi içgüdülerine karşı verdiği mücadele görmeye değer tuhaflıkta... Ama sadece yeniliklere açık olanlara...

        4- What We Do in the Shadows 2014

        Yönetmenler: Jemaine Clement, Taika Waititi

        Yeni Zelanda’nın Wellington kentinde banliyöde yaşayan dört vampir üzerine çekilmiş sahte bir belgesel... Vampirlerin günlük ve sosyal hayatlarına yoğunlaşan ilk bölüm çok eğlenceli. Bulaşık yıkama tartışmaları, gece eğlenceleri, beslenme sırasında çıkan teknik problemler, kurbanın altına serilen gazete kâğıtları gibi ayrıntılar harika. Aralarına katılan çaylak vampir Nick’le birlikte hikâye farklı bir yön kazanıyor. En komik vampir filmlerinden biri.

        5- Kanıma Gir 2010

        (Let Me In) Yönetmen: Matt Reeves

        Listemizin ilk sırasındaki İsveç filmi “Gir Kanıma”nın Amerikan uyarlaması, bu seçkiden uzak tutulamayacak kadar iyi. Öyküyü ABD’ye uyarlayan yönetmen Matt Reeves, John Ajvide Lindqvist’in kendi romanından sinemaya adapte ettiği orijinal senaryoya sadık kalırken görsel atmosferde de ilk filmin tonunu ve duygusunu koruyor. Taklide düşmeden, aynı temayı aynı derinlikte işlemesini başarıyor. Alıştığımız vampirlere pek benzemeyen Abby’de Chloe Grace Moretz çok iyi.

        6- Shadow of the Vampire 2000

        Yönetmen: E. Elias Merhige

        Sinema tarihinin en iyi vampir filmlerinden olan “Nosferatu”nun (1922) çekim hikâyesi... Film, Nosferatu’yu canlandıran Alman aktör Max Shreck’in gerçek bir vampir olduğu düşüncesinden yola çıkıyor... Yönetmen Murnau, hiper gerçekçilik uğruna ekibini tehlikeye atarak vampir-oyuncu Shreck ile anlaşırken “ücret” olarak da başroldeki Greta Schröder’i sunuyor. Bir başyapıtı saygıyla anarken mizahı ihmal etmeyen bir film.

        7- Van Helsing 2004

        Yönetmen: Stephen Sommers

        Eleştirmenlerin çoğu yerden yere vursa da bence seyirlik açıdan son 17 yılın en eğlenceli vampir filmlerinden biri. Gerçi işin içinde Frankenstein da var ama Dracula ve vampir klanı öyküde önemli bir yere sahip. Vampir avcısı Van Helsing’in, bir “19. yüzyıl James Bond’u” edasıyla Vatikan’dan görevini ve “ileri teknoloji” silahlarını alıp Transilvanya’ya gittiği film, 1930’lu yılların korku filmlerinin görsel atmosferini çağdaş aksiyon sinemasıyla harmanlıyor.

        8- Bir Vampir Hikâyesi 2012

        (Byzantium) Yönetmen: Neil Jordan

        Aksiyon ve şiddetten ziyade karakterlerin psikolojisine odaklanan bir vampir filmi... Moira Buffini’nin kendi oyunundan sinemaya uyarladığı film, bildiğimizin dışında bir vampirler dünyası sunuyor. Vampir anne kız, erkekler tarafından yönetilen bir vampir cemiyetinden kaçmak için bir kıyı kasabasına sığınıyor. Feminist dokunuşlar taşıyan öykü, melankolik atmosferi, iyi oyunculukları ve içerdiği dramatik derinlikle öne çıkıyor.

        9- Gece Nöbeti 2004

        (Nochnoy dozor) Yönetmen: Timur Bekmambetov

        Sergey Lukyanenko’nun aynı adlı romanından esinlenen Kazak yönetmen Bekmambetov, kökleri eski çağlara kadar uzanan bir savaşı getiriyor karşımıza. “Diğerleri” adı verilen varlıklar, Aydınlık ve Karanlık güçler olarak ikiye ayrılmış ve Ortaçağ’da barış yapmışlardır. Ancak dengeler bozulur ve savaş yeniden başlar. Hikâyede derinlik yok ama film, vampirlerin Moskova’da geçen savaşından unutulmaz görsel imgeler çıkarabiliyor.

        10- Vampir Cehennemi 2010

        (Stake Land) Yönetmen: Jim Mickle

        Vampirler kıyamet sonrasında yaşamlarını sürdüren varlıklar olarak çıkıyor karşımıza. Olaylar, kan emici canavarların “uygarlığın fişini çektiği” bir dünyada geçiyor ve biri usta, diğeri çırak iki vampir avcısının, yaşanacak temiz bir bölge bulmak umuduyla çıktığı yolculuğu anlatıyor. Kıyamet sonrası öyküleriyle vampir türünü birleştiren karamsar bir film.

        Diğer Yazılar