Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mitlerin özelliği, nesiller boyu yaşamaları. Roma mitolojisine Herkül olarak geçen eski Yunan miti Heracles de insanüstü bir fiziksel gücün simgesi olarak asırlardır varlığını sürdürüyor. Mitlerin bir başka özelliği de, her çağda yeniden ele alınmaları, yeni anlamlarla karşımıza gelmeleri. Dolayısıyla mitin hangi çağda, nasıl yorumlandığına da bakmak gerekiyor. Ryan Condal ve Evan Spiliotopoulos’un Steve Moore’un resimli romanından esinlenerek senaryosunu yazdığı filmin başında Herkül’ün efsaneleri peş peşe sıralanıyor. Sonra bütün bu hikâyelerin Herkül’ün yeğeni tarafından kendisini esir alan kötü adamları korkutmak için anlatıldığını fark ediyoruz. Herkül, Dwayne Johnson’un kaslı bedeniyle daha ilk bakışta efsanenin hakkını verecek fiziksel bir güce sahip. Ama öte yandan bir paralı asker çetesinin lideri. Emekli olup Karadeniz’e yerleşmeyi düşünen sıradan bir ölümlü... Dolayısıyla film, efsane ile gerçek arasında bulanık bir bölgede başlıyor. Bir noktada efsane ile gerçeği birbirinden ayırmaya kadar vardırıyor işi. yor işi. Finalde ise tam da seyircinin beklediği gibi gerçeğin efsaneleştiği anı resmediyor.

        SAF KAHRAMAN HERKÜL

        Herkül’ün neyi simgelediğini, mitin nasıl yorumlandığını anlamak için de yine finale kadar sabretmek gerekiyor. Herkül’ü paralı asker olmaya iten nedenler ortaya çıktıkça öykünün asıl olarak iktidar kahraman ilişkisine odaklandığını fark ediyoruz. Film iktidarın; kahramanı ve efsaneleri kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullandığının altını çiziyor. “İnsan başlı at” örneğinde olduğu gibi mitler, iktidarın elinde halkı kandırmak, korku yaratmak için kullanılabiliyor. Dolayısıyla, Herkül’ün de çok rahat askeri ve siyasi propagandanın hizmetine girebilecek bir mit olabileceğinin altı çizili askeri zekâsına ve savaştaki lider özelliklerine karşı siyasi açıdan hayli saf bir karakter. Buna karşılık, iktidar ise kumpası ve yalanı temsil ediyor. Öykünün anlamlı bir çerçevesi olduğu kesin ama bunun ilginç ve yaratıcı bir biçimde geliştirildiğini söylemek mümkün değil. Sonuçta, iyilerin iyi, kötülerin kötü olduğu bir masal dünyasındayız ve her şey eski moda bir kahramanlık öyküsüne bağlanıyor. Filmin en eğlenceli karakteri ise hiç kuşkusuz kâhin Amphiaraus’ta Ian McShane. Sert aksiyon kadını Atalanta rolünde Norveçli oyuncu Ingrid Bolso Berdal, İsveçli Rebecca Ferguson (Ergenia) ve Rufus Sewell (Autolycus) de filme renk getiren isimler. Brett Ratner, yönetmen olarak üstüne düşeni yerine getiriyor. Savaş sahnelerindeki geniş ölçekli planlar ve kuş bakışı çekimleri dikkat çekici. Bu planlar bilgisayarda şekillendirilmiş bile olsa ekranda gayet gerçekçi görünüyor. 3D formatının da hakkıyla kullanıldığını söyleyebiliriz.

        'CİN'Lİ FİLM

        Güney Asyalı Müslüman bir ailenin çocuğu olarak Detroit’te büyüyen Ajmal Zaheer Ahmad’ın ikinci uzun metrajlı filmi “Cin” (Jinn), İslami motifleri kullanan bir korku gerilim öyküsü anlatıyor. Film, 1901 yılında Hindistan’da cinlere “Euzu besmele” ile meydan okuyan cesur Cihangir’in öyküsüyle başlıyor. Daha sonra günümüz ABD’sine geçiyor ve Cihangir’in soyundan gelen otomotiv tasarımcısı Shawn’ı (Dominic Rains) tanıyoruz. Cinler bir önceki asırdan kalan hesabı kapatmak üzere Shawn’ın ve eşi Jasmine’in (Serinda Swan) peşine düşüyorlar. Film, belli ki Batılı seyirciye bir korku figürü olarak cinleri tanıtmayı amaçlıyor. Ama filmdeki cinlerin, Batılı seyircinin tanıdığı diğer şeytansı figürlerden çok da farklı gelebilecek bir yanı olduğu söylenemez. “Cin”, öyküsü itibarıyla bizim yerli korku filmlerini andırıyor. Prodüksiyon kalitesi ve teknik olarak yerli korku filmlerinden önde ama özellikle oyuncu yönetimi, diyaloglar ve senaryo açısından vasat bir iş var ortada. Video klip yönetmenliğinden gelen Ajmal Zaheer Ahmad, görüntü, kurgu ve özel efekt açısından temiz bir iş çıkarsa da, korku gerilim klişelerini tekrar etmekten öteye geçemiyor. Karşı apartmandaki modelin gölgesinin hareket etmesi dışında filmde yaratıcı bir gerilim fikrine rastlamak çok zor. Sonuç olarak, belki yerli korku filmlerine rakip olabilir ama Hollywood’daki benzerlerinin gerisinde kalacağı kesin.

        Diğer Yazılar