Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir dizüstü bilgisayardaki “pencereler”den seyrettiğimiz “Açık Pencereler” (Open Windows), sürprizlerle ilerleyen bir gerilim. Nacho Vigalondo’nun yazıp yönettiği filmde başrolleri Elijah Wood ile Sasha Grey oynuyor

        SON yıllarda kameranın varlığının ve kaynağının belli olduğu filmlerin sayısında ciddi bir artış var. Bu alanda, “Blair Cadısı” gibi “sözde amatör kamera”yla çekilen “sözde buluntu filmler”den cep telefonları ve güvenlik kamerası kayıtlarına kadar uzanan geniş bir yelpaze söz konusu. “Açık Pencereler”, bu yelpazeye “web kameraları”nı eklemekle kalmıyor, baştan sona dizüstü bilgisayar ekranında seyredilen bir film olma iddiasını da taşıyor.

        KAMERALAR ÖYKÜNÜN İÇİNDE

        Film adını bilgisayar ekranındaki “açık pencereler”den alıyor ve büyük bölümünde “çoklu ekran” tekniğini kullanıyor. İspanyol yönetmen Nacho Vigalondo, ara sıra bilgisayar ekranında pencereler arasında dolaşan kamerayı saymazsak, öyküyü tümüyle “öykünün içindeki kameralar” la anlatıyor; her şeyi onların gözünden görmemizi istiyor. Bilgisayar ile cep telefonunun yanı sıra güvenlik ve casus kameralarını kullanıyor. Senaryoyu da yazan Vigalondo öyküyü zaten bu “sınırlandırma” üzerine kuruyor.

        Bir otel odasında, hayran olduğu film yıldızı Jill Goddard (Sasha Grey) ile buluşmayı bekleyen blogger Nick Chambers (Elijah Wood), telefon ve internet üzerinden iletişim kurduğu Chord (Neil Maskell) adında bir hacker tarafından büyük bir belaya doğru sürükleniyor. Chord, bilgisayarının başında internet üzerindeki her görüntüye bağlanan, casus yazılımları ve kameralarıyla insanları takip edebilen biri. Öyküye daha sonra, üç “hacker” daha ekleniyor ve “Açık Pencereler” “hacker”lar arasında geçen “online” bir oyuna dönüşüyor. Ama oyunun dekoru bu kez gerçek dünya. Birisi Jill Goddard’ı yakalamaya, diğerleri ise kurtarmaya çalışıyorlar. Oyuna polisler, otomobil takipleri, silahlı çatışmalar, yumruklu, bıçaklı kapışmalar eklense dahi biz yine her şeyi dizüstü bilgisayardaki açık pencerelerden seyrediyoruz.

        Dolayısıyla filmin öyküsünden ziyade öyküleme tekniği ön plana çıkıyor. Vigalondo, bu öyküleme tekniği sayesinde sinemaya daha önce pek benzerini görmediğimiz bir “bilgisayar ekranı estetiği” getiriyor. Ekranın her yanından yazıların, görüntülerin aktığı, seyirciyi yoran bir anlatım bu. Ama hayatının büyük bölümünü ekran başında geçiren seyircileri kendileriyle yüzleştiren bir yanı da var. Aslına bakarsanız film, karakterlerden ziyade kendimiz için endişelenmemizi sağlıyor. Özel zannettiğimiz birçok şeyin, online olduğumuz sürece “hacker”ların parmağının ucunda olduğunu anlıyoruz. “Açık Pencereler”in en etkili yanı “hepimizin her an gözetlenebileceği” hissini yaratabilmesi.

        KARAKTERLER İYİ GELİŞTİRİLEMİYOR

        Öykü ise filmin en zayıf yanı. Sürpriz içinde sürprizlerle ilerleyen, finale doğru artık iyice kafa karıştıran ve filmden sonra düşündüğünüzde “mantıksal sağlama” yapmanın zor olduğu bir öyküsü var. Karakterlerin iyi işlenememiş olması da ayrı bir sorun. Vigalondo, anlatım tekniğini de açıkçası gerilim malzemesi haline pek getiremiyor. Birkaç sahne hariç, filmi bilgisayardan izliyor olmanın ekstra bir gerilim yarattığını söylemek zor. Tam aksine, her şeye biraz mesafeli bakıyoruz galiba. Ama yine de ilgiye değer ve orijinal bir deneme.

        Filmin notu:6

        Diğer Yazılar