Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANTALYA'DA yarışma filmlerinin kalitesi geçen yıllara göre çok iyi. Galalara, film sonrası söyleşilere katılım yüksek. Ama festival öncesi yaşanan sansür tartışmalarının travmasının atlatılabilmiş olduğunu söylemek imkânsız. Zaten kendi adıma son 4 gündür çevremdekilerle henüz başka bir konuya geçebilmiş değilim. Buna karşılık artık filmlerin de festivale ağırlığını koyduğunu ve sinema konuşulmaya başlandığını, özellikle ‘Oflu Hoca’yı Aramak’ filminin galasının sansüre karşı neredeyse bir terapi işlevi gördüğünü söyleyebilirim.

        Oflu Hoca’yı Aramak

        SEYİRCİLERİN bir kısmının ‘Bu filmin gösterilebildiği bir festivalde nasıl sansür olabilir?’ diye yorumlar yaptığı, bitiminde dakikalarca alkışladığı, hatta bir seyircinin dayanamayıp ‘Çarşı her şeye karşı’ sloganını attığı ‘Oflu Hoca’yı Aramak’, Türkiye’de daha önce benzeri çekilmemiş türde bir politik taşlama. Bir inşaat şirketinin sponsorluğunda Karadeniz’de belgesel çekmeye hazırlanan bir ekibin araştırma sürecini anlatan filmin en hoşuma giden yanı, komik olmaya hiç çalışmadan, ince bir durum komedisi yakalaması oldu. Festivaldeki galasında bazı seyircilerin gülme krizine girdiği, birçok bölümde alkışladığı filmin mizahındaki inceliği ben ne yazık ki politik tavrında pek bulamadım. Mesela tesettüre giren entelektüel kız bölümünü sevmedim ve komik bulmadım. Ama Levent Soyarslan’ın festivale ve sinemamıza renk getiren, cesaretli bir film yazıp yönettiğine inanıyorum. Bu arada özellikle ‘kamu görevlilerinin HES muhalifleriyle mantarlı kek yeyip hayallere daldığı ve Doğu Karadeniz’deki mega projeye doğru yürüdükleri sahnenin, festivaldeki sansür travmasına bir terapi gibi geldiğini düşünüyorum. Bu sahnede yaşanan toplu gülme krizine açıkçası daha önce başka hiçbir filmde şahit olmadım.

        Filmin notu:6

        Balık

        DERVİŞ Zaim’in sinemalarda önümüzdeki cuma günü gösterime girecek yeni filmi ‘Balık’ Altın Koza’dan sonra Altın Portakal için de yarışıyor. Zaim, hasta olan kızı için daha çok para kazanmak isterken göle zarar vermeyi göze alan bir balıkçının öyküsünü her zamanki yalın ve sembolik tarzıyla anlatıyor. ‘Balık’ bir yanıyla çevre – insan ilişkisi üzerine ‘mesajlı bir masal’, bir yanıyla da çocuğumuzun iyiliği için başkalarına zarar vermeyi göze alıp alamayacağımızı sorgulayan gerçekçi bir dram olmayı başarıyor. Anne herkesin fedakârlık yapmasını ve göle bir canlı gibi davranılmasını isterken babanın kısa vadeli kâr amacı için bireysel çıkarlarına göre hareket etmesi günümüzün çevre sorunlarındaki çelişkiyi de gayet iyi özetliyor. Son yıllarda jürilere nedense kendini beğendirmekte zorluk çeken Zaim, bakalım bu iddiasız, sade ama anlamlı filmiyle talihsizliğini kırabilecek mi?

        Filmin notu:6.5

        İtirazım var

        ÖDÜLLER için yarışan bir başka film de seyirci karşısına geçtiğimiz sezon çıkan ve muhalif alt metinleriyle dikkat çeken ‘İtirazım Var.’ Filmin dedektifi Selman Bulut, Cumhuriyet sonrasında hâlâ sancılarını çektiğimiz o meşhur siyasi/ kültürel kutuplaşmanın ortasında kalmış, entelektüel bir imam... Hiç kimsenin tam olarak anlayamadığı biri. Yönetmen Onur Ünlü, söylemek istediklerini öyküden bağımsız olarak Selman Bulut’un ağzından dile getiriyor sık sık. Hatta bir sahnede Bulut, sosyalist Müslüman olarak tanınan Prof. Dr. İhsan Eliaçık’ın vaazını dahi okuyor. Müslüm Gürses ile Mozart’ın yan yana geldiği; inançlı, dindar bir insanın ille de bildik muhafazakâr kodlara uygun bir kişi olması gerekmediğinin altını çizen; inandırıcı ve gerçekçi olma gibi dertlere sahip olmayan bir film bu. Jüri ne karar verir kestirmek zor ama bence eğlenceli, sürükleyici ve zihin açıcı.

        Filmin notu:7

        Diğer Yazılar