Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye Spor Yazarları Derneği her yıl bir meslek içi eğitim semineri düzenliyor. TSYD, Türkiye’nin her meslekte ayrıştığı, kavganın körüklendiği ortamların aksine hep birleştirici, bütünleştirici oldu... Fakat sadece bu çabalar yetmez. Devletin, özgürlüklere alabildiğine saygı duyarak ama mutlaka yalana bulaşmayan, şantaj yapmayan, iftira atmayan bir medya anlayışının yerleşmesi için yurt içi ve yurt dışında eğitim faaliyetleri düzenlemesi, düzenleyenleri desteklemesi gerekir...

        Türkiye Spor Yazarları Derneği her yıl bir meslek içi eğitim semineri düzenliyor. Bu yılki de hafta sonu yapılacak. Sağ olsunlar bizi de davet ettiler. Biz de icabet edeceğiz.

        Meslektaşlarını eğitme, yarınlara hazırlama ve duayen gazetecilerle sporun üst düzey yöneticilerini, şampiyon ve yıldız sporcuları buluşturma konusunda son derece başarılı TSYD...

        Ayrıca Türkiye’nin her meslekte ayrıştığı, kavganın körüklendiği ortamların aksine hep birleştirici, bütünleştirici oldu...

        Yeter ki gazeteci olsun; en sağdan en sola, en yüksek tirajlıdan en az satan gazeteye kadar her müesseseden temsilciyi ağırladı.

        Bu gelenek ve anlayış, her başkan döneminde devam ettirildi. Necmi Tanyolaç, Kahraman Bapçum, Togay Bayatlı, Nezih Alkış, Attila Gökçe, Onur Belge, Esat Yılmaer... Dün Naci Arkan, bugün Oğuz Tongsir...

        Ayrıca halef selef, eski yeni fark etmiyor. Ne kadar eski başkan ve yönetici, hatta muhalif varsa hepsini aynı seminerde bir arada, barış ve dayanışma içinde; aynı karede görebilirsiniz.

        Bu dayanışma sayesinde hiçbir kuruluşun başaramadığını başararak başkanlarından birini, Togay Bayatlı’yı dünya başkanlığına taşımış, Esat Yılmaer’i de sıraya koymuştur...

        Bizim en çok beğendiğimiz tarafı da bu. Paramparça Türk sporunda, kavgası eksik olmayan bir basın dünyasında bu tavır gerçekten cezbedici.

        Hangi görevde olursak olalım biz de mutlaka TSYD’nin bu anlamlı seminerlerinin takipçisi olduk. Tartışmalardan, açıklamalardan, fikir alışverişlerinden, diyaloglardan, fikir cimnastiğinden, özellikle de aralardaki ve akşamlardaki sohbetlerden çokça yararlandık.

        Fakat sadece bu çabalar yetmez. TSYD’nin gayretlerine; bütün meslek kuruluşlarının, özellikle de gazeteciler cemiyetlerinin, basın derneklerinin, foto muhabirleri ve televizyon habercileri ve kameramanları gibi daha fazla katkı vermesi lazım.

        Yetmez, devletin bütün basın yayın kuruluşlarıyla işin içinde olması lazım. Basın İlan Kurumu, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, RTÜK, TRT, Anadolu Ajansı da çok ciddi bütçeler ayırmalı.

        Biz gerek Gençlik ve Spor, ve gerekse Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğümüz esnasında bu derneklerle birebir işbirliği yaptık. Özellikle Basın İlan Kurumu’nun kuruluş kanununda gerek yerel, gerekse yaygın medyayı mutlaka eğitme mecburiyeti vardır.

        Gerek Anadolu’ya açılarak, cemiyet ve derneklere sürekli olacak şekilde kaynak aktararak ve TSYD’nin payını artırarak gerekse iletişim fakülteleriyle işbirliği yaparak destek verdik...

        Ancak biz ayrıldıktan sonra düzenleyici ve denetleyici vazifesinden kopan genel müdürlük; yine kabuğuna çekilmeye ve aslına rücu etmeye başladı.

        Koca devlet temsilcilerine ve birbirinden kıymetli genel kurul üyelerine rağmen küllerinden doğan, kendi cemiyetindeki yolsuzlukları sebebiyle yargılanan ve ceza alan Nazmi Bilgin’in tekerlekli sandalyede yönettiği bir kuruma dönüştü.

        Halbuki Sayın Bülent Arınç döneminde bütün kamu meslek kuruluşları dayanışma içinde el ele kol kola, kardeşçe hizmet yarışı içindeydi.

        Yalçın Akdoğan’ın bakanlık dönemi çözüm süreci sebebiyle basınla ilgilenemediği bir devir oldu. Şimdi Prof. Dr. Numan Kurtulmuş zamanı...

        İnşallah bu kuruluşların tepeden tırnağa reform sürecini tamamlayıp köhne yapılarını yıkarak statükoculardan kurtularak en verimli dönemi olur... Yoksa Numan Bey de neşter vuramazsa çok yazık olur...

        Devletin, özgürlüklere alabildiğine saygı duyarak ama mutlaka yalana bulaşmayan, şantaj yapmayan, iftira atmayan bir medya anlayışının yerleşmesi için yurt içi ve yurt dışında eğitim faaliyetleri düzenlemesi, düzenleyenlere destek vermesi gerekir...

        Gazete ve televizyonlar, genelde ‘Dört Büyük’ kulüp gibi hazır adam alıyor. Oysa internet medyasının, sosyal medyanın, vatandaş gazeteciliğinin gelişmesi için yeni kabiliyetlerin keşfedilmesi lazım.

        Seviyeli, ağırbaşlı ve hür birer birey olarak Anadolu’nun en ücra köşesinde Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında ülkemizin ortak menfaatlerinde göreve koşacak yetişkin gençlere ihtiyaç var.

        Bunları hiçbir medya kuruluşu tek başına başaramaz. 70’e varan iletişim fakültesi ile işbirliğini de ihmal etmemek üzere devletin mutlaka “eğitim”in içinde olması lazım...

        TSYD’yi tebrik ediyor, başarılar diliyoruz. Ancak başta adının değişmesi olmak üzere, sadece yazarlık değil saydığımız bütün meslekleri kapsayacak şekilde yeniden tanımlaması ve formatlarda daha radikal değişiklikler yapmasını bekliyoruz.

        Diğer Yazılar