Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye olarak, 2002’den itibaren yaptığımız atakla Çin’le büyük bir yarışa girdik ve çoğunu da kazandık. Çin, sporun gücünü biliyor ve projelerini devam ettiriyor, bizim ‘‘spora bakanlarımız’’ ise ya kendi insanıyla kavga ediyor ya da uyuyor... İyi ninniler... Çin’deki gelişimi, transferiyle yeniden gündeme getirdiği için de Burak’a teşekkürler...

        Burak Yılmaz sağolsun, bu ülkeye büyük hizmetleri var... Önce Trabzonspor’a, sonra Galatasaray’a ve tabii ki Milli Takım’a... İçerde, dışarda attığı gollerle milletçe gururumuz oldu... Tabii görevi bitmedi...

        Şimdi de Çin’de ülkemizin futbol elçisi olacak, tanıtımımızı yapacak, o büyük pazardan pay almamızı sağlayacak... Şansını iyi kullanarak diğer oyuncularımızın ve hocalarımızın da yolunu açacak....

        Bir de bakacaksınız, bizim kulüplerimizin 70’li yıllarda Yugoslavya’ya, 80’li yıllardan itibaren de özellikle Brezilya’ya akıttığı milyon, yüz milyon dolarları Türkiye’ye kazandırmaya çalışacak...

        Orada kendisini sevdirmesi, gönüllerde taht kurması, başarılı ve uzun ömürlü olması; sadece Burak Yılmaz’ın çok kazanması anlamı taşımayacak, bir vatandaşlık görevi ve dolayısıyla milli bir mesele olacak...

        Haydi Burak, eline ayağına, yüreğine, bileğine sağlık... Gollerin bol, tuttuğun altın olsun...

        ***

        Burak Yılmaz’ın en büyük iyiliği de galiba bize... Sporda Çin’in 30 yıldır farkına varamayan, Türkiye’nin de 2002 sürecinden itibaren spordaki hamlelerini anlayamayan ülkemiz insanının bu konulara ilgi duymasını sağladı... Bunun için de ne kadar teşekkür etsek azdır...

        Medyamız çarşaf çarşaf yayınlarla Çin devletinin, spora ayırdığı bütçeleri, sadece futbola aktardığı milyar dolarları yazıp çiziyor, televizyonlar, internet siteleri tartışıyor...

        Halbuki Çin, bunu 30-35 yıldır yapıyor... Önce olimpiyatlar için bastırdı... 1993’te Sydney 2000’e, 1997 oylamasında da Atina 2004’e mağlup oldu... Fakat 2001’deki oylamada Pekin 2008’i söke söke aldı...

        ***

        Çin, olimpiyatlar için Pekin’in neredeyse yarısını yıktı ve yeniden yaptı, tam 44 milyar dolar harcadı... ‘Kuş Kafesi’ Olimpiyat Stadı dahil, en muhteşem tesisleri ve organizasyonu yaptı...

        Ülkesinin tanıtımı da müthiş oldu... Büyük dünya yıldızlarını, ABD Basketbol Takımı’nı, şampiyonları, tenisçi Federer’i, bir sonraki olimpiyat Londra 2012’yi tanıtan İngiltere Kaptanı Beckham’ı gözyaşlarıyla, hayranlıkla ağırladı...

        Çin, kendi markalarını da tanıtma ve pazarlama imkanı buldu... Avustralya’dan Afrika’ya ve tabii ki ‘şımarık’ Avrupa’dan ‘kibirli’ Amerika’ya kadar bütün pazarları Çin ürünleri istila etti...

        Tabii ki Batı da boş durmadı... 1.5 milyarlık tüketici bir nüfusu, pazarlarına dahil etti... Olimpiyatlarla birlikte McDonalds’ı Coca Cola’yı Çin’e soktu... Komünist rejimi, kapitalizme çevirdi...

        En önemlisi de olimpiyatlar tarihinde ilk defa ABD ve Rusya’yı geride bırakarak 51 altın, 21 gümüş ve 28 bronz madalya kazanarak 1. sıraya oturdu... Bu büyük bir gövde gösterisiydi...

        Gerçi 2012 Londra’da ABD koltuğunu geri aldı ama bu Çin’in morallerini bozmadı...

        ***

        Biz Türkiye olarak, 2002’den itibaren yaptığımız atakla aslında Çin’le büyük bir yarış içine girdik... Talip olduğumuz organizasyonların büyük kısmında Çin’le yarıştık...

        Üniversite Yaz Oyunları’nı 2005’te önce biz İzmir’de yaptık. Çin 2011’de Shenzhen şehrinde organize etti... Onlar Üniversite Kış Oyunları’nı 2009’da Harbin’de düzenledi, bizse 2011’de Erzurum’da gerçekleştirdik...

        Dünya Yüzme Şampiyonası’nı onlar 2005’te Şanghay’da, biz 2012’de İstanbul’da yaptık... Dünya Basketbol, Dünya Tenis, Formula 1 ve daha niceleri...

        Ayrıca Avrupalı olmanın avantajını kullanarak Çin’den fazlalık olarak İstanbul’da oynattığımız Şampiyonlar Ligi 2005 ve UEFA Kupası 2009 finalleri de cabası... Bir tek eksiğimiz olimpiyatları avucumuzun içinden kaçırdık, o da ‘bugünün kafası’...

        ***

        Daha pek çok organizasyon adaylığında sürekli kapıştık, dişe diş bir mücadele verdik ve çoğunu kazandık... Göğsümüzü gere gere, büyük milletimizle gurur duya duya...

        Dünyanın gıptayla izlediği ve alkışladığı bir ihtişama kavuşarak ‘‘Türkler’e neler oluyor’’ dedirterek...

        O gün bu büyük mücadelemizin farkına varamayan aydınlarımız, bugün Çin’i incelesinler ama Türkiye’nin 2003’ten 2013’e kadarki o muhteşem spor atağını da kavramış olsunlar...

        Aramızdaki fark şu... Çin sporun gücünü biliyor ve büyük projelerini bugün de devam ettiriyor, bizim ‘spora bakanlarımız’ ise ya kendi insanıyla kavga ediyor veya uyuyor...

        Atı alan Çin, Üsküdar’ı geçiyor, ‘küçük olsun, benim olsun dünyasına’ kendini hapseden, büyük düşünenleri de cezaya mahkum edenler, uyumaya ve milletimizi uyutmaya devam ediyor... İyi ninniler...

        Diğer Yazılar