Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hırvatistan yenilgisinden sonra yine bildik eleştiri yağmuru geldi... Sanki biz yenilgiyle başladığımız şampiyonalarda, daha sonra toparlanıp damgamızı vurmamışız gibi... Muhtemeldir ki her birine mağlubiyetle başladığımız 2000’de çeyrek final, 2008’de yarı final oynamış Türkiye, burada da derlenip toparlanarak yoluna devam edecek... Kenetlenelim, destek olalım, moral verelim... Başka Türkiye yok, Milli Takım yok...

        Hırvatistan yenilgisinden sonra yine bildik eleştiri yağmuru geldi... Sanki biz yenilgiyle başladığımız şampiyonalarda, daha sonra toparlanıp damgamızı vurmamışız gibi...

        Alt tarafı bir diğer maça kadar, yani 4-5 gün sabredeceğiz, bir sonraki maçla beraber en fazla 10 gün içinde üç maçımızı tamamlamayı bekleyeceğiz... Muhtemeldir ki her birine mağlubiyetle başladığımız 2000’de çeyrek final, 2008’de yarı final oynamış Türkiye, burada da derlenip toparlanarak yoluna devam edecek...

        Belki gittikçe açılacak, açıldıkça da finale kadar gidebilecek... Çünkü daha önceki üç büyük turnuvada da bunu başarmıştık... Milli Takım’a da, hocası ve futbolcusuna da bu opsiyonu tanımak lazım... Aksini yapanların çok mahcup olduklarını da biliyoruz...

        ★ ★ ★

        Yapıcı eleştiriler ve yorumlar her zaman olacak, bilimsel analizler tabii ki yapılacak ancak ölçüyü kaçırıp rencide eden, moral bozan, psikolojik baskıya sebep olan haber ve yorumların kimseye, hele de Türkiye’ye bir faydası yok...

        Hoca, yönetici ve futbolculara ümit vermek, cesaret aşılamak varken, onları topun ağzına atmak, milletin hedefine koymak hiç de normal değil...

        Aslında Federasyon’un da, hocanın da, futbolcuların da eleştirilebilecek çok tarafları olabilir; bunları da ölçülü yapan, yol gösterenlere saygılı olmalı. Ama şimdilik sabır ve sonuna kadar destek gerekiyor...

        Arda, Hakan, Ozan ve diğerleri, hiçbirini toplumun önüne atmamalı ve yıprattırmamalıyız... Çünkü hepsi bize lazım, moral takviyesi yapmamız, bir sonraki maça çıkarmamız lazım... Bazen özel kin, nefret ve intikam hırsı fırsatçılığa dönüşebiliyor ve objektif kriterlerin önüne geçebiliyor... Buna fırsat vermemek lazım...

        ★ ★ ★

        Biz, bugüne kadar Milli Takımımız’ın 2000 ve 2008 Avrupa Şampiyonası ile 2002 Dünya Kupası’nda bulunduk...

        Her üçüne de yenilgiyle başladık ve aşağı yukarı benzer yorumlara şahit olduk... Demek ki bir arpa boyu yol alamamışız... Olduğumuz yerde patinaj yapmaya devam ediyoruz...

        İşte size yaşadıklarımızdan birkaç örnek...

        2000 Avrupa Şampiyonası, Hollanda’dayız, ilk maçımız İtalya’yla... 2-1 mağlup oluyoruz... Başkan Haluk Ulusoy ve teknik direktör Mustafa Denizli... Ağızlarını bıçak açmıyor... Biz de oradayız ve moral vermeye çalışıyoruz...

        Soyunma odası cenaze evi gibi... Sanki futbol oynamamışlar da yüz kızartıcı bir suç işlemişler... Sanki yenildiğimiz takım 3 kere Dünya, 2 kere Avrupa Şampiyonu olmuş İtalya değil de San Marino... Üstelik de 2-1...

        Halbuki tek rauntluk maç değil, yani elenmedik... Turnuva devam ediyor... Ama hoca da, başkan da, futbolcular da mağlubiyetten ziyade gelecek eleştirileri göğüslemekten korkuyor...

        Ancak hemen peşinden 0-0 biten İsveç ve 2-0 kazandığımız Belçika maçından sonra tarihimizde ilk defa çeyrek final oynuyoruz... Portekiz’le oynadığımız maçı, biraz da hakem hatalarıyla 2-0 kaybettik ama ilk 8’de yer alarak ülkemize döndük...

        ★ ★ ★

        Yıl 2008, İsviçre’de, yine Avrupa Şampiyonası’ndayız... Yine ilk maç ve yine yenilgi... Portekiz’e 2-0 kaybediyoruz... Protokol tribününde başkan Hasan Doğan, olduğu yerde çökmüş kalmış, Bakan Murat Başesgioğlu da orada... Hoca Fatih Terim’di...

        Biz de oradayız ve rahmetliyi ‘‘Kalkın, bir sonraki maç için soyunma odasına inin ve takıma moral verin’’ diye teselli ediyoruz. Rahmetli Hasan Doğan, son derece ümitsizdi ve güç farkından yakınıyordu...

        Netice itibariyle geriden gelerek İsviçre’yi 2-1, Çek Cumhuriyeti’ni de 3-2 yenerek gruptan çıktık. Hırvatlar’ı eleyerek ilk defa yarı finale çıktık... Almanya’ya 3-2 kaybettik ama müthiş bir sükse yaptık...

        ★ ★ ★

        Yıl 2002, Dünya Kupası finallerindeyiz. Başkan Haluk Ulusoy, teknik direktör Şenol Güneş... İlk maç tarihin en büyük takımı Brezilya ile muhteşem oynuyoruz, 1-0 öne geçiyoruz...

        Kırmızı kartlı, penaltılı hakem katliamıyla 2-1 kaybediyoruz... Kıyamet kopuyor, özellikle hocaya inanılmaz bir linç kampanyası yapılıyor... Hem de herkes bizi alkışlarken...

        Biz yine oradayız... Birileri elenip döneceğimizi hesap ederken, biz yarı finalde yine Brezilya ile karşılaşacağımızı söylüyoruz...

        Sonra 1-1’lik Kosta Rika beraberliği ve 3-0’lık Çin galibiyetiyle gruptan çıkıyoruz... Ev sahibi Japonya’yı yenerek çeyrek finale, bütün Avrupa takımlarını temizleyen Senegal’i 1-0’la geçerek yarı finale çıkıyoruz...

        Brezilya’ya 1-0 kaybediyor ve finale çıkamıyoruz ama bu sefer ikinci ev sahibi Güney Kore’yi 3-2 yenerek dünya üçüncüsü oluyoruz...

        Futbol tarihimizin en büyük başarısını getiren ekip, en çok yıpratılan ekip... Toplam 64 maçın 63.’sünü oynayarak ve sadece Dünya Şampiyonu Brezilya’ya yenilerek dönüyoruz...

        Aslında, bütün bu hikayeler ibretlik tecrübelerle dolu ama ders almasını bilene...

        Şimdi diyoruz ki, sadece kaybedilmiş bir maç var... Yönetime, Terim’e ve futbolculara eleştiri hakkınızı erteleyin, destek olun... Avrupa Şampiyonası’nda, bir futbol şölenindeyiz, keyfini çıkarın... Ne zaman nasıl parlayacağımız belli olmaz...

        Belki de Dünya Şampiyonu İspanya’yı, Çek Cumhuriyeti’ni yenip çıkacağız... Kenetlenelim, destek olalım, moral verelim... Başka Türkiye yok, Milli Takım yok...

        Diğer Yazılar