Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Milli Takımımız’ın, Dünya Kupası grup elemelerine, deplasmanda aldığı beraberlikle başlaması, gerçekten sevindirici... En güçlü rakiple oynadık çünkü... Ancak bizim için en tehlikelisi, bize her zaman ters gelen İzlanda...

        Bir o kadar da, içerde ve dışarda defalarca kaybettiğimiz Finlandiya... En çok alkışı hak eden de ilk defa vizyona çıkan Kosova... Hiç şakası olmayacak bir takım da, Dinamo Kiev’in, Shakhtar Donetsk’in ülkesi Ukrayna...

        Kuşkusuz hiçbiri İspanya, İtalya, Almanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere değil... Bu sebeple de olabilecek en iyi gruptayız ama unutulmamalı ki, yıllarca en büyük çelmeyi, en zayıf rakiplerden yemiş, kahraman bir milletin ahfadıyız...

        Büyüklere kök söktürmüşüz ama belki küçümsediğimiz için, dişimize göre dediğimiz takımlardan çokça darbe yemişiz... Lüksemburg, Malta, San Marino, Letonya, Estonya, Moldova gibi..

        ***

        İyi başladık, böyle devam ettirelim ve komşumuz Rusya’da yapılacak Dünya Kupası finallerine katılalım ve de 2002’de üçüncü olarak tarihimizin en büyük başarısını yaşadığımız Kore-Japonya’dan sonra kaldığımız yerden devam edelim...

        Çok yetenekli, iyi bir jenerasyonumuz var... Kadroda veya kadro dışı, tecrübeli starlarımız var... Fatih Terim, zaman içinde cezalandırdıklarıyla da barış ortamı sağlayıp alternatifi bol bir kadroyla yoluna devam edecektir...

        Hırvatistan karşısında ışıl ışıl parlayan gençlerimiz ile ileride fırsatını bekleyen sayısız yıldız, Türkiye’yi yıllarca taşıyacaktır... Bundan eminiz... Ancak, bu ülkeye büyük başarılar yaşatan Fatih Terim gibi, Türkiye’nin gururu olmuş, hala verecek çok şeyi olan starlarımızın, sabıkalı gibi sistem dışı tutulmasını kabul edemeyiz...

        ***

        Biz, herkesin el ele verip birlik beraberlik içinde kenetleneceği bir dönemde, küslüğü, Türkiye’ye yakıştıramıyoruz... Dolayısıyla, bir an önce barış ortamının sağlanmasını bekliyoruz... Başka bir ricaya gerek bırakmadan hoca ustalığı ve tecrübesiyle çözüm bekliyoruz...

        Türkiye, siyaseten, gerilimden kurtulmak için 15 Temmuz’u beklememeliydi, ancak o kara gece, bütün bir ülkeyi kenetledi... Neticede yönetici-hoca ve futbolcuların sorumluluklarının aynı olduğu, Avrupa Şampiyonası hezimeti sonrası faturanın 5-6 futbolcuya kesilmesi gerekmiyor...

        Kötü günlerde de birbirimizi kırmadan, soğukkanlılığımızı muhafaza ederek, belki de sevgi bağlarını daha da kuvvetlendirerek toparlanabilir, daha da güçlenerek yolumuza devam edebiliriz...

        ***

        Olimpiyatlar’daki başarısızlıktan sonra da, Bakan Kılıç ve spor teşkilatının tavrından anladığımız, sorumluluğun federasyonlara atılarak ve suçlu başkası ilan edilerek racon kesilmeye çalışılacağı... Yani, “Ben yapmadım, o yaptı”, kolaycılığı... Eskimiş ve bayatlamış, tozlu raflara kaldırılmış bir yöntem... Suçu başkasına at, sen kurtul e mi?..

        Hiçbir lidere ve makama yakışmayacak ve de kendilerine bir fayda sağlamayacak bu tavır, çok yanlış olmuştur... Başarı olunca sahiplen, başarısızlıkolunca kaç, işte bu olmaz...

        Biz, sporun gidişatına bakarak, uygulamalardaki aksaklığı görerek ve de bakanlığı ve federasyonları liyakatsizleştirme çabalarını görerek uyarmıştık... Yanlış yolda olduğunuzu da söylemiştik...

        Onca şampiyon sporcu, deneyimli antrenör, yönetici ve spor adamı dururken, sporu sevmeyen, spor ve sporcu düşmanı insanlarla, yani yanlış kadroyla doğru işler yapamayacağınızı söylemiş, defalarca dile getirmiştik...

        Siz oralı bile olmadınız... Olimpiyatlar’da 20 madalya alsaydık bile, yanlış yapmıştınız... Bazen doğru işler yapıp yanlış sonuç da alabilirsiniz... Ama aklın yolu bir, spor bir bilimdir ve bilen, seven, birikimi olan, deneyimli insanlarla icra edilir...

        ***

        Yapılması gereken şu, Bakan Bey dahil, herkes sorumluluğu sahiplenecek, şapkasını önüne koyarak düşünecek, “Nerede hata yaptık?” diyecek... Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2008 sonrası, Başbakan’ken bile sorumluluğu üzerine alması gibi davranacak...

        Baştakiler, komplekse kapılmadan, sporun akil adamları dahil, verecek bir şeyleri olan herkesle diyaloğa girecek... Uzaydan adam aramaya gerek yok, teşkilatın hala içinde olan, dışlanmış ama devletten maaş almaya devam eden ne kadar uzman varsa hepsi...

        Bütün gücüyle teşkilata yön verecek eski şampiyon ve milli sporcular göreve çağrılacak, üniversilelerimizdeki birbirinden değerli bilim adamları yeniden devreye sokulacak, teknoloji sporun alabildiğine içine sokulacak, sağlıkla iç içe olunacak...

        Federasyon ve kulüplerle tam bir barış havası sağlanacak, bütçeler günü gününe tahsis edilecek, kampların zamanında yapılması sağlanacak...

        Başkalarının tavsiye ettiği gibi “Fırsat bu fırsat, federasyonların kaldıysa, özerkliğini de elinden alalım” derseniz, yeniden kömünist düzene dönmüş olursunuz... Ancak sürekli denetleme hak ve yetkinizi de kullanın tabii...

        ***

        Bütün dünyada olduğu gibi amatör branşların bütçelerinin büyük kısmını da siz vereceksiniz, bu asla özekliğe engel değildir...

        O federasyon başkanları da, yöneticiler de, hocalar da, teşkilatın gizli kahramanları da kolay yetişmiyor... Başarısızlıkta kendilerini topun ağzına koyan ve milletin önüne atan bir bakan, müsteşar veya genel müdüre güven kaybolur, çalıştıracak insan bulamazsınız...

        Bakan ve ekibinin çalışmadığı bir ortamda federasyonları da, ülkenin en ucra köşesindeki teşkilatınızı da çalıştıramazsınız... Sonra spora kapatılmış salonlar eker, öğrencilere yasak havuzlar biçersiniz... Bir dört yılı daha da böyle gidersiniz...

        En çok sporun, birliğe, beraberliğe, barışa, kenetlenmeye ihtiyacı var... Yeni Türkiye’nin sporu da ancak böyle kalkınır..

        Diğer Yazılar