Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kimse yanlış anlamasın, yüzme havuzundan bahsetmiyoruz... Türk futbolunu ihya eden ancak istismar olursa imha edecek havuzdan... Naklen yayın gelirlerini oluşturan havuzdan... Çok tartışıldı ancak Türk futbolunun geleceği oldu.

        70’li, 80’li yıllarda kulüplerimizin en büyük geliri Spor Toto’ydu... Naklen yayınlarda tek kanal TRT’ydi ve çok cüzi ücretle, çok nadir maç yayını yapardı, hiçbir kulübün de itiraz şansı yoktu...

        Bu sadece bizde değil Avrupa’da da böyleydi. İngiltere’de de BBC vardı ve 1982’de toplam ödemesi 5 milyon sterlindi... Ne zaman ki Murdoch’un özel kanalı piyasaya çıktı, gelir bir anda 191 milyon sterlin oldu... Almanya, İtalya, İspanya da aşağı yukarı aynı yollardan geçti...

        ***

        Türkiye’de de 90’da ‘Magic Box Star 1’ devreye girince piyasayı canlandırdı... Büyük kulüpler 4 milyonlarla anlaşmaya başladı... Anadolu kulüplerine ise sadaka bile denmeyecek bir ücret ödeniyordu... Ancak sahasında büyüklerle oynadıkları maçlarda pay alabiliyorlardı...

        1992’de Show TV, rekabeti alabildiğine kızıştırdı, kulüpler ciddi bir şekilde para kazanmaya başladı...

        Kulüpler arasında haksız rekabeti ortadan kaldırmak için, Türkiye Futbol Federasyonu, tarihi bir adım attı ve havuz sistemini hayata geçirdi... Anadolu kulüpleri birlikte hareket ederek pastayı, belli kriterlere göre daha adil paylaşmanın yolunu buldu.

        ***

        Türk futbolunda sahalar modernleşirken, iyi bir mekan ve o derecede de imkanlar gelişmeye başladı, mali kaynaklar çoğaldı yükseliş başladı... Çok ciddi adımlar atıldı. İlk ihale ile 50 milyonları gördük.

        2000’lerde de yüz milyonlar, 21 Kasım’daki ihaleden beklenen 600 milyonlar... Her yeni ihalede katlanan rakamlarla üretilen müthiş kaynaklar... Tabii bir taraftan da ‘İddaa oyunu’, sponsorluk, ürün pazarlama, stat isim hakkı, kombineler ve daha pek çok kalemde gelirler çoğaldı.

        Bugün, dünyada en çok yayın geliri olan ülke uluslararası mali denetim şirketi Deloitte’e göre İngiltere Premier Lig, yaklaşık 3 milyar Euro... Almanya 2 milyar, İspanya 1.800... İtalya, Fransa, Rusya’nın ardından Türkiye 444 milyonla 7. sırada.

        Belki ekonomisi büyük ülkelerle kıyaslarsanız, çok da iyi değiliz ama kendi ayarımızdakilere bakarsanız pek de fena değiliz...

        ***

        Türkiye’nin spordaki yeri, özellikle futboldaki büyük hamlesi, kulüplerimiz için gerçekten de para makinesi gibi... Normalde çok iyi yönetilen kulüpler için inanılmaz bir fırsat... Ancak, para geldiği kadar, önce gider planlanıyor...

        Bu sebeple de en kolay gider yolu olarak da transferler... 3 yıllık yayın gelirleri peşinen çekiliyor, para harcanıyor, sonra da kulüp iflasın eşiğine getiriliyor.

        Aslında federasyonun, kulüplere peşin ödeme konusunda daha ketum davranması, ödeme programının dışına çıkmaması gerekiyor... Bu belki kulüpleri o gün için rahatlatıyor gibi gözükse de uzun vadede aleyhine oluyor.

        UEFA’nın dayattığı kriterleri fırsat bilerek, federasyonun popülist politikaları terk ederek, kulüplere de benimseterek yeni bir sayfa açmak gerekiyor. İnşallah böyle bir miladı da hep beraber başlatmış olurlar.

        ***

        Kulüplerin mali vecibelere uyduğu ve bu imkanları istismar etmediği görülürse inanın ki, futbol ekonomisi de amatör branşların kaynakları da çok daha büyür...

        Gerek devlet kurumları ve gerekse özel teşebbüs, kesenin ağzını açar ve sponsorluk gelirleri de katlanarak artar.

        Bunun için de saha sonuçlarının artık Türkiye’yi coşturacak hale gelmesi elzem... Hem yeni mekanların ve yeni imkanların kapısı açılır, hem de marka değeri yükselerek bütçesi katlanır...

        Yoksa devlet desteği olmasaydı, Sayın Cumhurbaşkanımız devreye girip Telekom’u ihaleye sokmasaydı, pastanın bu kadar büyük olması mümkün değildi...

        Kulüplerin Şampiyonlar Ligi’nde ve UEFA’da, Milli Takım’ın da Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası’nda büyük bir başarı göstermesi, bunu da kalıcı hale getirmesi lazım...

        Tabii ki şike, şiddet ve hakem hatalarıyla mücadelenin başarılması, yönetim, taraftar ve diğer unsurların da artık Fair-Play’e uygun davranması gerekiyor... Güven veren, mutlu eden, eğlendiren bir şölene çevirebilmeli. Yoksa yılların birikimiyle inşa edilmiş havuzlar sporumuzu abad edeceğine, taşar ve bizi boğar...

        Diğer Yazılar