Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Siz, eğer ödülü TFF gibi, ölçüsüz, usulsüz, ayarsız, duyarsız uygularsanız, ödül olmaktan çıkar, ceza olur... Milyonluk yıldızlarınızı, haftalık harçlıklarla oynayan on bin-yüz binlik oyuncularla kıyaslamış, profesyonel starlarınızı amatörlerin seviyesine indirgemiş olursunuz...

        Kiribati Cumhuriyeti, Liechtenstein, Faroe Adaları ve San Marino’yla birlikte yer aldığınız gruptan çıkmaları halinde ödül verirseniz, alçaltırsınız, küçümsersiniz ve hakaret edersiniz... İngiltere, İtalya, Almanya, Brezilya’yla yarışıp çıkmayı başarırlarsa, ödül verirsiniz, yüceltirsiniz...

        300 bin nüfuslu İzlanda bile sizin olduğunuz grubu birinci bitiriyor ve sporcularına 10 bin Euro’ları bile çok görüyor da, siz 80 milyonluk koca Türkiye, aynı grupta üçüncülüğe bile 250’şer bin Euro veriyorsanız, hem futbolcularınızı ve hocanızı aşağılıyorsunuz, hem de milletinize hakaret ediyorsunuz demektir...

        Nitekim de 2016 Avrupa Şampiyonası’nda yaşanan prim tartışmaları gerçek bir skandaldı ve ülkemizi baştan başa yaralamış, rencide etmiştir... Ve ülkemize kabus yaşatan, itibarımızı yerle bir eden, futbol tarihimizin en kaotik ortamına sebep olan bu hezimet ortamını yaşanmamış kabul ediyor, olması gerekeni söylüyoruz...

        Türkiye, ilk defa 1996 Avrupa Şampiyonası finallerine giderken gruptan çıkmaya, 2000’de çeyrek finale yükselmeye, 2008’de de yarı final oynamaya verdiği ödüller bir ilkin başarılmasıdır ve yerindedir... 2002 dünya üçüncülüğü için dağıtılan miktarlar, analarının ak sütü gibi helaldir ve alın terinin karşılığıdır...

        Ancak, bu tarihten sonraki her ödül, artık, ancak dünya şampiyonluğu veya final yapmaya verilebilir... Avrupa şampiyonluğu veya finali bile bu rakama ulaşmamalıdır...

        Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak 2003’te, amatör branşlarda ve takım sporlarında uluslararası organizasyonlarda devrim niteliğinde bir ödül yönetmeliği hazırlamıştık...

        2004 Atina Olimpiyatları’nda bir altın madalya kazanan bir sporcu 2 bin Cumhuriyet Altını ödül alıyordu, eğer olimpiyat rekoru kırarsa ekstradan bin altın daha, toplam 3 milyon TL alıyordu... Aynı yıl dünya şampiyonu olursa bin, rekor kırarsa 500 daha, Avrupa şampiyonu olursa 500 ve rekor kırarsa 250 daha derken, o yılı tam 5 milyon 250 bin TL ile tamamlayabiliyordu...

        Müsaade edin de 3’er kez Olimpiyat, defalarca dünya ve Avrupa şampiyonu olan, asrın en büyük sporcularından Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu ve diğerleri, en çok kazanan futbolcularımız kadar, olmadı ona yakın para kazansın...

        Madalya alamadığımız, almakta zorlandığımız, Üniversiade, Gençlik Oyunları, Okul Spor Oyunları, Akdeniz ve Karadeniz Oyunları’yla, Ümitler, Gençler, Yıldızlar, dünya ve Avrupa şampiyonalarına da ahenkli bir ödül sistemi getirdik...

        Madalya alan sporcunun hocalarına, kulüplerine, yetiştiren kulüpteki antrenörlerine, spor elemanlarına, emeği geçen herkese... Mutlak bir teşvik...

        Çünkü amatör branşları yapanlar, genelde dar gelirli aileler... Spora devam edebilmeleri için oturacakları daireleri olmalı, geçinebileceği parası ve elinde de malzemesi... Bilimin gerektirdiği biçimde beslenmeli, idmanlarına sorunsuz gidebilmeli, ailesinin desteğini alabilmeli ve devamlılığı sağlanabilmeli...

        Çokça ödül kazananların da paranın gücüyle sapıtmaması için devlet, federasyon, kulüp ve ailesinin işbirliğiyle sağlıklı bir şekilde korunması sağlanmalı...

        Ödül, ödüldür ve vazgeçilmezdir... Yeri, zamanı, zeminini yönetebilmeli... Yoksa beceremezseniz, paradan başka verecek bir şeyi olmayan, görgüsüz, şımarık bir babanın durumuna düşersiniz... Sporcuya ödül değil, ceza verirsiniz...

        Diğer Yazılar