Kredi aldı diye Beşiktaş bankanın kölesi mi olacak?
Kimi fanatikler “Türkiye’de tek derbi var, o da F.Bahçe-G.Saray” derler ya; bu gidişle Beşiktaş-F.Bahçe derbileri bunların fikirlerini bile değiştirecek. Öyle bir nefret oluşmaya başladı ki iki taraf arasında. Daha dün ülkemize gelmiş yabancılar dahi bu ortama kendini kaptırmış durumda. Düşünün ki futbol ilahı Robin van Persie..
Tek bir yanlışı, ayıbı olmamış. Düzgün adam, efendi adam. Yani benim gördüğüm öyle. Son derbideki tahriklerine bakıyorum, ‘O centilmen adam bu mu?’ diye sormadan edemiyorum. Tabii tek başına RvP’yi günah keçisi ilan etmeyelim, Oğuzhan’ın kışkırtmalarını es geçmeyelim. Menajerleri aynı olan bu ikilinin arasının neden açıldığı bilinmese de Oğuzhan’ın “Sen git veteran takımında oyna” dediği net bilgi.
Diliydi, şortunun içindeki eliydi, tribünlere ettiği küfürlerdi, tahrik edici gol sevinciydi derken RvP turu Beşiktaş’tan alıverdi. Belki çoğunluk ayıplıyor da ayıp mı kalmış artık futbolda? İbrahimovic’in Kadıköy’de yaptıklarını hatırlıyorum da çok mu farklıydı sanki? Yani futbolun içinde bunlar var. Oyuna gelmeyeceksin, tuzağa düşmeyeceksin. Saha içinde sana küfür ettiyse sen de et. Kuralına göre oynayacaksın. Büyük takım olmayı öğreneceksin. Futbolcuların da öğrenecek, taraftarın da..
Kadıköy’de F.Bahçe’nin taktiği TosicMarcelo ikilisine ve hemen önlerindeki Atiba’ya baskı yapmak, oyun kurdurmamak üzerineydi, başarılı oldular. Belki bu kez de sinirlerine hakim olamadığı artık kanıtlanan Tosic’in bu zayıf yönünü keşfetmiş, kullanmak istemiş olabilirler. Eğer öyleyse planları yine tuttu. Yadırgamıyorum.
Bugünlerde ise bakıyorum herkeste bir sağduyu çağrısı. Kırıyoruz, döküyoruz sonra da sağduyu! Ortada özür dilenecek bir olay da yok. Derbi dediğin böyle olur. Önemli olan pazar gününün pazar gününde kalması. Olaylara takılıp kalırsan kaybetmeye devam edersin.
Özür dediğim Fikret Orman’ın dilediği özür. “Süt Kupası” ifadesi sponsor bankayı, yayıncı kuruluşu rahatsız etmiştir, doğrudur. O ifade maksadını aşmıştır, kabul. Ama hiçbiri bu kupanın büyük kulüpler için külfet olduğu gerçeğini değiştirmez. Başkan da sanırım bu noktaya işaret etmek istedi ama derdini yanlış anlattı. İsmi üzerinde Türkiye ifadesi var, herkes saygı duymak zorunda. Maddi getirisini de bir kenara koyalım. Tatminkar olmasa da her şey para pul değil. Büyük kulüpler, statüsü nedeniyle bu kupaya karşılar ve haklılar. Sıkıntı gruplarda. Yıllardır aynı dertten muzdaripler. Bugün Orman’ın söylediklerini geçmiş yıllarda diğer kulüpler dillendiriyordu. Ne çabuk unuttuk!
Neymiş; bankanın genel müdürü Beşiktaşlı imiş. Banka başka bir kulübe kredi vermemişmiş. Beşiktaş Ziraat Bankası’ndan 100 milyon lira kredi almışmış. O iş başka bu iş başka. Kredi alındıysa da faiziyle geri ödeniyor. Kredi aldı diye kölesi mi olacak?
TOSİC'İ KURTARAN MADDE 95/1
Disiplin Kurulu öyle bir iş yaptı ki federasyonun da ayağına sıktı! Hukukçulara göre büyük bir skandal var ortada. Konuyu işlerine geldiği noktadan ele aldılar. Bakarsanız da kural kitabında yazanın dışına çıkmadılar.
Bizim sorunumuz koyduğumuz kuralların ucunu çok fazla açık bırakmamız. Bir kuralı koyarken kitabın bir başka maddesine o kuralı bertaraf edebilecek başka bir kural daha iliştirmemiz.
Tosic’i kurtaran madde 95/1. “Müsabakadan men cezası” başlıklı madde aynen şöyle diyor: “Cezalı olmasına rağmen akredite alanlara giren futbolculara 5.000 TL’den 60.000 TL’ye kadar para cezası verilir.”
Kurul aynı kitabın 50. maddesini de işletebilirdi. İşte o zaman Tosic yanmıştı. Cezası en az 8 maçtı. “Cezaya ve tedbire uyulmaması” başlıklı 50. madde aynen şunu yazıyor:
“Cezaların infaz rejimine ve idari tedbir kararlarına uymayanlar veya bu nitelikteki ihlallere herhangi bir şekilde iştirak eden futbolculara 4 ila 12 müsabakadan men cezası.”
“Takdir hakkımızı kullandık” da diyebilirler ama yanlış yaptılar. Ki aynı kurul Robin van Persie’de takdir hakkını kullanmadı.
