Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “BİR saatli bombanın o kişi tarafından bir yere bırakıldığından eminsiniz, konuşturup birçok insanı kurtarmak için polis gözaltına alıp gerekirse kötü muamelede bulunamayacak mı?”

        Başbakan Davutoğlu’nun dün iç güvenlik paketini açıklamasının ardından TBMM kulisinde karşılaştığım eski AİHM Yargıcı, CHP Milletvekili Rıza Türmen’e paketi sorduğumda 13 yıl önce yapılan yukarıdaki tartışmayı anımsattı.

        11 Eylül olayları sonrası Bush döneminde ABD’de ve Avrupa’da polis, adı “ticking bomb (saatli bomba)” olarak kalan, bir yere bombanın konulduğu sanıyla polisin arama, sorgulama, gerekirse kötü muameleye başvurma hakkı istediği modeli anımsattı.

        O tarihte konunun çok tartışıldığının, ancak “Önü bir açılırsa nerede duracağı belli olmaz” diye bu talebin geri çevrildiğinin de altını çizdi.

        “Getirilmek istenen, AİHM’nin reddettiği, Türkiye’nin geçmişte başını çok ağrıtan uygulamaya dönüş” dedi.

        24 SAAT GÖZALTI

        Sözünü ettiği “makul şüphe bulunması halinde vali yardımcısı aracılığıyla polise 24 saat süreyle gözaltında tutma hakkı verilmesi”ne ilişkin düzenleme.

        Veya şüphe halinde ev, işyeri, otomobil ve üst aramasının yapılmasını savcının yetkisinden polise devredecek yasa...

        Benzer tepkiyi, AK Parti iktidarları döneminde ceza muhakemesi ve Türk ceza kanunlarının yenilenmesinde büyük emeği geçen Prof. Dr. Adem Sözüer de gösterdi:

        “Bu hükümet döneminde çıkarılan yasalarla uluslararası mahkemeler ve platformlarda temizlenen dosyalar bu düzenlemeler gelirse yeniden birikir...”

        Sözüer, alınmak istenen önlemlere ilişkin düzenlemelerin zaten mevcut yasalarda bulunduğunun da altını çizip ekledi:

        “Polis 10 yıldır bunu yapmak istedi, hükümet dayandı. Şimdi ise polisin dediğini yapıyor, Adalet Bakanlığı da İçişleri Bakanlığı’na bağlanıyor.”

        Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahit Bıçak da aynı noktaya işaret etti, getirilmek istenen düzenlemelerin TCK ve CMK’da zaten olduğunu anımsattı.

        “Eğer bir otomobilde uyuşturucu taşındığı şüphesi varsa onu durdurup aramamak suçtur” dedi.

        GÖLGELEDİ...

        Haksız da değiller...

        Örneğin, toplantı ve gösterilerde bir kişinin yüzünü kapatmasının bundan böyle suç sayılacağı belirtildi.

        Oysa Toplantı, Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 23’üncü maddesi zaten bunu düzenliyor.

        Bırakın yüz kapatmayı, üniforma tipinde giyinilmesini dahi yasaklıyor.

        Bunların “polisin izne gerek duymadan zor kullanmayla dağıtmasını” da zorunlu kılıyor.

        Yapanlar hakkında da 6 aydan başlayıp 5 yıla kadar uzayan cezaya hükmediyor.

        Benzer durum molotofun suç aleti kabul edilmesinde de var.

        TCK’nın 6’ncı maddesi silah tanımı yaparken, “patlayıcı ve yanıcı maddeleri” sıralıyor..

        Molotofu açıkça tarif ediyor, çatışma içinde kullanıldıysa Yargıtay şişeyi dahi öldürücü suç aleti olarak kabul ediyor.

        Hükümet, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nde, jandarma ve sahil güvenlikle ilgili düzenlemelerle önemli reformun adımını atarken, getirmek istediği yasal düzenlemelerle bunun önünü gölgeledi.

        Daha önemlisi, kendisi tarafından 2004’te geride bırakılan tartışmaların da kapısını araladı.

        Diğer Yazılar