Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İKTİDAR, ödevlerini sürekli ötelemiş hiperaktif öğrenci davranışıyla bugüne geldi.

        Dönem sonuna yaklaştı.

        Ötelediği üç ödevini nasıl tamamlayacağına ilişkin de henüz bir veri yok.

        Daha önemlisi, final tarihinin yaklaşmış olması dolayısıyla, bu üç eşiği sıkışmış bir takvimde aşması gerekiyor.

        Sözünü ettiğim üç eşik, nisanda 100’üncü yılı anılacak olan 1915’te yaşananlar; özetle Ermeni sorunu.

        İkincisi, yol haritası üzerinde uzlaşması bile aylardır süren mart ayındaki Nevruz ile coşmaya hazır bekleyen Kürt sorunu.

        Diğeri de gelecek yılın ilk 6 ayında önümüze konulacak Kıbrıs sorunu ve AB süreci.

        Bütün bunları sıkıştıran final ise hazirandaki milletvekili genel seçimi...

        GÜL’ÜN ÖNGÖRÜSÜ

        Baştan alırsak...

        Ermenistan’ın öncülük ettiği, Avrupa ve ABD’de yaşayan Ermeni diasporasının destek verdiği “Ermeni soykırımı” iddiası gelecek yıl ciddi anlamda Türkiye’yi bunaltacağa benziyor.

        Nitekim, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de yaşanacakları öngörüp bu yıl başında herkesi uyarmıştı.

        Bunlardan biri de bir Avrupa ülkesine yaptığı seyahat sırasında caddede karşılaşmamız üzerine gerçekleşmişti.

        Kitapçıdan gelmekte olduğumu söylediğimde, “Ben de gittim bugün” dedikten sonra eklemişti:

        “Gördün mü 1915 üzerine ne kadar çok kitap var. Biz olayların içinde olmuşuz, kaderini tayin etmişiz, ama konu üzerinde ciddi bir eserimiz yok...”

        Gül’ün anımsatması üzerine görsel hafızamın canlanmış olması karşısında utanmış, bir kitaba odaklanıp diğer tereklere bakmamış olduğumu o an fark etmiştim.

        Bu noktada durmamış, bir başka seyahatinde de yine aynı noktaya dikkat çekip şöyle demişti:

        “Birinci Dünya Harbi’nin 100. yıldönümünü yaşayacağız. Aylarca sürecek tartışmalara tanıklık edeceğiz. Bu merkezlerde Türkiye’nin negatif şekilde gündeme getirilmesi ihtimali yüksek. Hazırlıklı olmalıyız. Türkiye’nin tekrar içinin parlaması ve dışarıya pozitif mesaj veren ülke haline gelmesi lazım. Yoksa sıkışırız.”

        Şimdi şu iki soruya yanıt arayalım...

        Gül’ün beklentileri doğrultusunda bir hazırlık yapıldığını söylemek olası mı?

        Ankara, üzerine gelecek baskıyı Rusya yakınlaşmasıyla atlatabilir mi?

        RASYONELLEŞME

        Gelelim diğerine, Kürt sorununa.

        Yoluna konulduğu söylenmekle birlikte, en azından taraflardan HDP gelinen tablodan hoşnutsuzluğunu her platformda söylüyor.

        Kobani’de yaşananlar sonrası öngörülen beklentilere ulaşmanın o kadar kolay olmadığının farkına varmış olsalar da aktörlerin irrasyonel davranışı da sürüyor.

        Bölgede gittikçe lümpenleşen toplumsal tabanın baskısı da eklendiğinde çözüm daha da sıkışıyor.

        Buna hükümetin batıda yükselen milliyetçilik karşısında çözüm için çekingen tutumu eklendiğinde, süreç arafta kalmış olmanın sıkıntısını çekiyor.

        Meydanlara nasıl yansıyacağı da öngörülemiyor. AB ve Kıbrıs konusunda ise fazla söze gerek yok.

        Son dönem demokratikleşme konusunda Batı’dan yükselen tepkiler ile Türkiye’den verilen yanıtlar meseleyi yeterince özetler.

        Özetle, hazirandaki seçim öncesi meydanlar için üç konu bugünden hazır.

        Diğer Yazılar