Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YASALARIN yasaklaması dolayısıyla parti kimliğiyle olmasa da bugüne kadar birçok parti, örtülü ittifaka girdi.

        Bunu bazen “liderler ittifakı” olarak gerçekleştirdi; bazen de liste ittifakı yaptı.

        Bazı ittifaklar işe yaradı, bazıları ise toplumsal tabanda kan uyuşmazlığı yaratıp büyük partiyi aşağı çekti.

        Yeniden normal siyasi hayatın başladığı 1983’ten bugüne alırsak.

        Siyasi yasakların kalkması sonrası 1987’de istedikleri sonucu alamayınca, Alparslan Türkeş’in MÇP’si ile Aykut Edibali’nin IDP’si RP çatısı altında ittifak yaptı.

        RP 62 sandalye kazanırken, Türkeş ve Edibali de TBMM’ye girdi.

        Ancak partilerinin kurumsal yapıları devam ettiği için ittifak da bu kapsamda kaldı; RP kimliği altında devam edemedi.

        Sağda bunlar olurken, solda da kurumsal olmayan bir başka ittifak gerçekleşti.

        SHP Lideri İnönü, 1991 seçimlerine Kürt siyasetinin önemli isimlerini kadrosuna katarak gitti.

        Ancak 1989 mahalli seçiminde elde ettiği başarıya ulaşamadı, seçimin ikinci partisi çıktı.

        Zaten seçim sonrası ittifak da bozuldu, Ahmet Türk, Leyla Zana’nın da arasında bulunduğu milletvekilleri HEP’i kurdu.

        Ardından gelen 1995 seçiminde de ittifak yaşandı; BBP, ANAP çatısı altında seçime girdi.

        ANAP sandalye sayısını artırmakla birlikte oylarında % 4 düşüş yaşadı; ittifakın kazananı 7 sandalye alan BBP oldu.

        Özetle kurumsal kimliği yaşayan partilerle yapılan ittifakların kaybedeni, hep seçime giren büyük parti oldu.

        YENİ İTTİFAK MODELİ

        Belki bunu görmüş olacak ki Erdoğan, girdiği bütün seçimlerde parti kimliklerini terk edip gelmeleri halinde isimlere kapısını açtı.

        ANAP kökeninden gelen Erkan Mumcu bunun ilk örneğiydi.

        1987 seçiminde de benzer sürece tanıklık edildi.

        Erdoğan’ın 2005’teki Diyarbakır konuşması ve demokratikleşme alanında attığı adımlar hem Kürt, hem de liberal sol ile örtülü ittifakını yarattı.

        2007 seçimine girerken oluşturduğu doğal ittifak, AK Parti’nin yelkenini şişirmeye yetti.

        Benzer durum 2010 referandumu için de geçerliydi.

        “Yetmez ama evet” sloganı altında yapılan aslında örtülü ittifaktı; 2011 seçimlerinin de önemli motor gücüydü.

        DYP liderliği yapmış Süleyman Soylu ve Has Parti Lideri Numan Kurtulmuş’un partiye katılımı da bu ivmeyi tetikleyip zirveye ulaştırdı.

        ARAFTA KALANLAR

        AK Parti ilk kez bu seçime öteki toplumsal tabanla ittifaksız giriyor.

        2010 ve 2011’de destek veren liberal sol, bugün HDP ile dans ediyor.

        Benzer durum Doğu ve Güneydoğu’daki muhafazakârlarda da söz konusu.

        Dikkat çeken ise CHP de muhafazakâr soldan ilgi buluyor; milliyetçi solun da dikkatini çekiyor.

        Emekliye iki maaş açıklamalarının yanına eklediği, Kılıçdaroğlu’nun hayat hikâyesiyle orta direğin de duygusal teveccühünü coşturuyor.

        MHP de örtülü ittifakta en fazla teveccüh gören parti.

        “Hira Dağcılar” olarak tanımlanan Türk-İslamcı kesimin ilgisi ile BBP ve SP’nin ittifak arayışı da buna dayanıyor.

        Uzun bir aranın ardından uçlar arasında bu denli savrulan seçmen kitlesiyle karşılaşılıyor.

        Seçime 71 gün kala arafta bekleyenlerin tayin edeceği bir seçime doğru hızla yol alınıyor.

        Diğer Yazılar