Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biri sıcak, diğeri soğuk algısını üretir.

        Tıpkı Türkiye’nin güneyindeki iki ülke Irak ve Suriye’nin kuzeyi gibi.

        İçleri güneye özgü sıcaklıkta, dışları ise kuzeye has nitelikte.

        Yani Türkiye’ye yansıması soğuk.

        Irak’tan başlarsam...

        Bir süredir iç çatışmalarına, iç politik gerilimi de ekleyen Kuzey Irak’taki gelişmenin odağında muhalefet hareketinin ittifakı bulunuyor.

        Barzani’nin partisi KDP’ye karşı Goran Hareketi ile Talabani’nin partisi KYB’nin 17 Mayıs’ta anlaşma imzalayarak ittifak içine girdiklerini duyurdu.

        Türkiye’ye benzer, “Başkanlık mı, parlamenter sistem mi?” tartışması yaşayan K.Irak’taki bu ittifak dengeleri de altüst etmeye yetti.

        Tam da Sykes-Picot Antlaşması’nın 100. yıl tarihine denk düşen 17 Mayıs’taki ittifak anlaşması parlamentoda sıkıntılı durumda bulunan Barzani’yi daha da sıkıştırdı.

        İster İran atağı denilsin, ister bölgenin yeni düzeni olarak bakılsın, PKK’nın da desteğindeki Goran Hareketi’nin geldiği bu nokta Türkiye açısından arzu edilen bir durum değil.

        Kürdistan İslami Birliği’nin son kongresinden çıkan sonuç da buna eklendiğinde Türkiye açısından can sıkıcı bir hal aldığı da kesin.

        FELLUCE’NİN GÖSTERDİĞİ

        Bu siyasi zeminin bir de bölgede IŞİD’e karşı yürütülen mücadele ayağı var.

        Peşmerge güçleri de iç siyasi gelişmeleri lehine döndürmek veya Rojava’da PYD’nin desteklenmesini içine sindirememenin verdiği ruh haliyle davranıyor.

        Felluce ve Musul bölgesinde IŞİD’e karşı mücadeleyi yükselttiği algısını yayıyor.

        Hatta Felluce’nin düşmek üzere olduğunu ileri sürdü.

        Bölgeyi iyi bilen ve gözlemleyen Doç. Dr. Serhat Erkmen’in de dün vurguladığı gibi aşiretlerin kontrolündeki Felluce’nin bugünden yarına düşmesini kimse beklemesin.

        Ayrıca günlerdir adından söz edilen ancak bir türlü gerisi gelmeyen, havaların ısınmasıyla iyice soğumaya başlayan Musul operasyonu konusundaki durum da bundan farklı değil.

        Gelecek yıl seçim yapılacak Bağdat’taki siyasi durum da ele alındığında Irak hem kuzeyde, hem de güneyde Türkiye’nin istemediği bir zemine hızla kayıyor.

        RAKKA MI, AZEZ Mİ?

        Suriye açısından da benzer bir durum söz konusu.

        ABD’nin başı çektiği koalisyon güçlerinin PYD’ye dolayısıyla YPG’ye desteği artık gizli değil.

        Şam’ın sıkıntılarını aşıp IŞİD’in geriletildiği bölgede dikkatler Rakka üzerine çevrilmek istense de asıl hedefin Azez olduğu görülüyor.

        Nitekim IŞİD de Rakka’daki gücüne YPG’nin etkisinin fazla olmayacağını bildiği için Azez’e saldırdı.

        Çünkü Azez-Menbiç hattı, IŞİD’in Cerablus’u elinde tutması en önemli nefes alanı.

        O nedenle YPG’nin de en zayıf olduğu Azez’e saldırdı ve beklediğini de elde etti.

        Şimdi ortada iki yol var.

        Birincisi, ABD’nin ve koalisyonun terör örgütü olarak ilan ettiği El Nusra’nın İdlib-Halep hattını kendisine devlet olarak ilan edip etmeyeceği...

        İkincisi ise Azez’i geri almak için koalisyon güçlerinin Rusya ve İran ile işbirliğine ne kadar yaklaşacağı.

        Çünkü her iki durum da bölgedeki kartları yeniden karacak, Türkiye’ye yeni bir göçün de habercisi olacak.

        Her ne kadar Rusya’nın teklifini ABD geri çevirmiş olsa da bölgedeki gelişmeler Türkiye’nin değil, ötekilerin kontrolünde gidiyor.

        Bu da işi daha da zora sokuyor.

        Diğer Yazılar