Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’nin hafta sonu Taksim’de yaptığı mitinginde darbe girişiminde kimin bulunduğuna dönük tek satır edilmemesine dikkat çekmiştim.

        FETÖ’den en çok çeken kadroya ve tabana sahip CHP yöneticilerinin, darbe girişiminde bulunanların geçmişte kendilerine neler yaptığını ekranlarda anlattığı dönemde bu örgütün adından miting sırasında söz edilmemesine anlam veremediğimi belirtmiştim.

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun duruşunu, konuya yaklaşımlarını bilen birisi olarak yadırgadığımı vurgulamıştım.

        CHP yönetiminden bazı isimler arayıp hak verdi; bazıları ise “Bu konuda ne düşündüğümüzü biliyorsunuz; toplum da biliyor. Darbe girişiminin FETÖ terör örgütü tarafından yapıldığını sürekli söylememiz mi gerekiyor?” sitemini iletti.

        Haklı olabilirler ama, manifestoda yer almasa bile hiç değilse konuşmada bir kez olsun darbe girişiminde bulunanların kimliği kayda geçirilmeliydi.

        İADE ÇAĞRISI

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün bunu yaparken çok daha ileri bir adım attı.

        15 Temmuz gecesinin en acı yaşandığı yerlerden biri olan Polis Özel Harekât’ı ziyaretinde, saldırıda hayatını kaybeden 50 polisi, “Demokrasi şehidi” ilan etti.

        CHP’nin duruşunu sergiledi. Darbe girişiminde bulunanların adını “FETÖ terör örgütü” diye kamuoyu önünde kayda geçirirken önemli bir adım attı.

        Gülen’in ABD’den iadesini şu sözlerle istedi:

        “Bu kadar büyük olayların sorumlusu olarak görülüyorsa ve Fethullah Gülen, ‘Ben aklanmak istiyorum’ diyorsa, gelip Türkiye’de bağımsız mahkemelerde yargılanmalıdır. Bu konuda iade talebinde bulunulması, bakanların oraya gitmesi, bizim açımızdan son derece olumlu. Fethullah Gülen’in Türkiye’ye teslim edilmesi gerekiyor...”

        Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri çok önemli.

        Çünkü partiler darbeye karşı duruşlarında sergiledikleri birlikteliği Gülen’in iadesi konusunda da gösterdi.

        AK Parti ve MHP’nin geçmişten gelen yaklaşımlarını bilen Washington yönetimi onlardan gelen çağrılara farklı yaklaşabilirdi.

        Ancak CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bu tavrından sonra ABD’nin iadeyi dikkate almaması olanaksız...

        ‘DİNDEKİ KAYITDIŞI’

        Teşhisi ve çözümünü Nisan 2007’de koyar ve bakan olarak hazırladığı reçeteyi kabineye sunar.

        Yetinmez, Ahmet Hakan Coşkun ile sabah kahvaltısında buluşup olabilecekleri sıralar; o da Nisan 2007’de Hürriyet’teki köşesinde adını vermeden sözlerini aktarınca ortalık karışır.

        Kimliği de “Adalet Bakanlığı’nın terör örgütlerini silahlı ve silahsız olarak ikiye ayıran yasa tasarısı hazırlığı” yaptığını duyuran haberle ortaya çıkar.

        Adalet Bakanlığı sırasında Cemil Çiçek, “Cemaat’in” ağır saldırısı karşısında adım atamaz, tasarısını TBMM’ye sunamaz hale gelir.

        Sonrası da malum kabine değişir Çiçek, Başbakan Yardımcılığı’na getirilir.

        ÜÇ KAYITDIŞI

        Yaşanan olayların ardından dün Çiçek ile sohbet ederken, kitaplara da konu olan olayı anımsattım.

        Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında üç siyasi parti başkanının bir araya gelmesinin önemine dikkat çekerek söze girdi:

        “14-15 yıldır yapılamayan, devlet kurumlarının çürümüşlüğüne rağmen siyaset kurumu herkesi şaşırtacak tarzda en sağlam yapının kendisi olduğunu gösterdi. Bu devam etmeli. Bir bayram fotoğrafı gibi kalmamalı. Hep Batı’dan örnek verirdik, derin acıdan bir tarih çıkardık.”

        Devletin check-up’tan geçmesi gerektiğine vurgu yaptı, “İç organlarında morarma, kan değerlerinde bozulma var; doktor görevi yargı kurumuna düşüyor” dedi.

        Batı’dan gelen tepkilere dikkat çekti, “emir alan ve verenin ayrılması” gerektiğini, olayın içinde olmayan gözaltındaki erlerin bırakılması gerektiğini vurgulayıp ekledi:

        “Türkiye’nin normalleşmesi, işleyen bir demokrasiye sahip olması için üç şeyin kayıt altına alınması gerekir: 1- Ekonomi, 2- Siyaset, 3- Din... Dindeki kayıtdışılık yaşadığımız olaydır. Kim kimin yanında ve para kaynağının ne olduğunun bilinmesi gerekir.”

        ‘METASTAS YAPMASIN’

        Bunları sıraladıktan sonra gelen cümlesi ise 2007’de yaptığı uyarı gibiydi:

        “Bu musibetten ders çıkarmalıyız. Metastas yapmış uru temizlerken, başka urların oluşmasına izin vermemeliyiz. Siyaset kurumunu güçlendirmeliyiz...”

        Dilerim Çiçek’in sözünün anlamını kavramak için bir 9 yıl daha beklenmez...

        Diğer Yazılar