Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı’nın TBMM’nin açı- lışında yaptığı konuşmalar, hem iç, hem de dış siyasetin gelecekteki zeminini belirler.

        Gelecekte hangi konuların öncelik kazanacağı, hangi alanların devlet açısından önem arz edeceğinin işaretini verir.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada bu işaretler açıklıkla yer aldı.

        Ayrıca hem içerik, hem de Meclis salonunun ortamı açısından geçen yıl ile arasında farklılıklar vardı.

        CHP, Cumhurbaşkanı salona girdiğinde selamlamak için ayağa kalkmama protestosunu bu yıl sonlandırdı; birkaç kişi ayağa kalkmamayı sürdürse de CHP Lideri dahil çoğunluk ayaktaydı.

        HDP, geçen yıl salona girmemişti; bu yıl girdi, ancak selamlama için ayağa kalkmadı.

        MHP ise geleneksel tavrını sürdürdü.

        Erdoğan’ın konuşması da belki Yenikapı ruhunun devamının getirisinden olsa gerek, ortaya çıkan bu yeni duruma uygundu.

        İÇERİDE UYUM

        Örneğin, bu kez en büyük tartışma konusu başkanlık sistemine ilişkin arzusunu dile getirmedi.

        Ancak bu durum, “Erdoğan beklentisinden uzaklaştı” diye yorumlanmamalı.

        Nasıl ki başlattığı Lozan tartışmasına veya OHAL’in uzatılmasına girmediyse, buna da girmemiş olması iç politikadaki havanın bozulmamasına dönük diye okunabilir.

        Nitekim iç politikayla ilgili bölü- mün sonunda milletvekillerinden kendisine yönelik gelen eleştirilere atıf yaparak söylediği, “İnşallah, bugünden sonra bu anlamsız tartışmayı da geride bırakmış olacağımızı ümit ediyorum” cümlesi de bunun yansıması.

        Bu da gösteriyor ki mini Anayasa revizyonuna kadar kavgasız politika sürecek.

        Bunda Başbakan Yıldırım’ın yarattığı iklimin payı da büyük...

        DIŞARIDA SORUN

        Kullanılan cümlelere bakıldığında, söz yazarlarından daha az yararlanılıp yakın çevresinin ağırlığının çok hissedildiği konuşma metninin en önemli bölümü ise dış politika paragraflarıydı.

        ABD Büyükelçisi’nin altını çizip not aldığı bu bölümde cümlelere bakarak Washington ve Brüksel’le ilişkilerin gelecekte iyi zeminde yürümeyeceğini söyleyebilirim.

        Nitekim Erdoğan da ABD ile geleneksel ittifak ilişkisinin bozulduğunu söylemekten kaçınmadı, Suudi Arabistan’a dava açılmasına olanak tanıyan kongre kararını da eleştirdi.

        Fethullah Gülen’in iadesi konusuna ise girmedi...

        “Açık söylüyorum” diyerek uyardığı AB ile ilişkilerin bu ay içinde şekilleneceğine yönelik söylemi ise önemliydi.

        “Türkiye veya Türkiye’siz yoluna devam etme seçimi AB’ye aittir” diyerek de restini çekti.

        Bununla birlikte Rusya ve İran’la ilişkilerin geliştirilmesine atıf yaptı.

        Bu cümleleri sıraladığı paragrafların hemen öncesinde Suriye’nin ardından Irak’ta Musul operasyonunda da Türkiye’nin yer alacağını, Şii ve Kürt gruplara karşı Arap ve Türkmenlerle birlik olacağını ifade eden cümleleri de okununca dış politikanın bundan böyle bölgesel gelişmelere endeksli olacağını söyleyebilirim.

        Dolayısıyla Ankara bir süredir dile getirdiği gibi bölgede bundan böyle küresel değil, bölgesel çözüm arayanlarla birlikte olmayı önemsiyor.

        Masada olmak için Musul operasyonuna katılmayı istiyor ancak orada da kendisini istemeyenlerin sorunuyla karşılaşıyor.

        Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının bütü- nüne bakarak gelecek okuması yapılırsa, “içeride uyuma, dışarıda soruna devam edeceği” anlamını çıkarabiliriz...

        Diğer Yazılar