Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anayasa Mahkemesi’ni diğer yüksek yargı kurumlarından ayıran özellik, verdiği kararlarla siyaset kurumunun sınırlarını da tayin ediyor olmasıdır.

        Hatta bununla kalmaz, yasamaya da yol gösterir.

        Bundan dolayı Yargıtay’dan bir nebze farkı, yasama organına daha çok etki eden kararlarıyla toplumsal sözleşmenin yaratılmasındaki rolüdür.

        Adı ondan dolayı Anayasa Mahkemesi’dir (AYM)...

        Siyaset kurumu da bu nedenle AYM’nin kararlarını gözeterek hareket eder; emsal kararlarla yolunu belirler.

        Anayasa hukukçusu Yrd. Doç. Ozan Ergül’ün de dün altını çizdiği gibi, bir süredir yaşanan sorun Anayasa Mahkemesi’nin başkaları için bağlayıcı kabul ettiği içtihatlarına kendisinin uymaması...

        Uzun tartışmalar sonucu vardığı, yoğun emek sarf ettiği, bizzat kendisinin ürettiği kararlara kendini bağlı hissetmemesi...

        Bu, hukuk devleti açısından ciddi sorun yaratır.

        Çünkü hukukun “müstakar içtihat kazanmış” yani durulup istikrar bulmuş sistemsel niteliğini bozar; hukuku ahlaktan ayıran özelliğini yok eder.

        YETKİSİZ KALDI

        Eğer kararlar daha 13 ay gibi kısa zaman geçtikten sonra değişirse, siyaset kurumunun AYM’yi kerteriz alarak hareket etmesini zorlaştırır; hoyrat davranmasına neden olur.

        AYM’yi etkisizleştirir...

        Bütün bunları yazmamın nedeni, AYM’nin OHAL kapsamında çıkan kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) görev alanı dışında olduğuna dönük önceki günkü yetkisizlik kararı.

        Oysa 1991’de iki ve 2003’te bir kararında AYM, “OHAL’in gerekli kıldığı konularla sınırlı değilse bu KHK’lara bakma hakkının olduğunu belirtip” içeriğine girmiş ve bazı hükümlerini de iptal etmişti.

        Karşı oy kullananlar da dahil neredeyse tüm üyeleri, “OHAL’in gerekli kıldığı haller dışında kalması” durumunda KHK’ların AYM’nin görev alanı içinde olduğuna hükmetti.

        AYM, önceki günkü kararıyla bu emsal hükmü kaldırdı; yeni bir norm yarattı.

        Bundan böyle kimse KHK’lar konusunda 1991’e atıf yapmayacak, 12 Ekim 2016 kararını norm alacak.

        Bu durumda şu soruya da yanıt bulunması gerekiyor.

        Görevsiz veya yetkisiz olduğuna karar verdiği KHK’lardan kaynaklı hak ihlaline uğradığını iddia eden kişinin bireysel başvurusuna AYM nasıl bakacak?

        Sanırım AYM ya da Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki danışma organı Venedik Komisyonu’nun bir yanıtı vardır.

        Özetle, AYM’nin kararı hükümetlerin elini rahatlattı.

        Bununla da kalmadı, siyaset kurumuna bugüne kadar AYM’nin müstakar içtihat kazanmış birçok emsal kararı konusunda da adım atma serbestisi kazandırdı.

        YEREL SEÇİM KARARI

        Örneğin, yerel genel seçim kararı...

        AYM, 13-14 Haziran 1988’de mahalli idareler seçiminin 5 yılda bir yapılması gerektiğine, öne çekilemeyeceğine hükmetti.

        Bugüne kadar da siyaset kurumu yerel seçimle ilgili kararlarında AYM’nin bu kararına göre hareket etti; yerel seçime dokunamadı.

        Oysa yeni durum karşısında dilerse yerel seçimle ilgili karar da alabilir.

        Yerel seçimlerin 5 yıllık süresine ilişkin emsal kararı göz önünde tutmayabilir.

        Milletvekili seçimi ile yerel seçimi ayırma çabasının sürdüğü dönemde böyle bir karar alınırsa, AYM bu kez ne yapar, artık kestirmek zor...

        Diğer Yazılar