Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) son dönem en çok düşündüren “bireysel başvuru” konusu...

        Çünkü son dönem gelenlerle sayı 75 bine ulaşmış.

        Bu rakam, 2012’den bu yana yapılan toplam başvuruların neredeyse yarısına yakınının birkaç ay içinde gerçekleştiği anlamına geliyor.

        Tartışılan ise bu kadar çok dosyanın altından nasıl kalkılacağı...

        Çünkü FETÖ soruşturması nedeniyle hakkında işlem yapılan soluğu AYM’de alıyor.

        Son örneği dün Jandarma’da bin 218 ihraçla yaşandığı gibi kamudan ihraçlara da her gün yenisi ekleniyor.

        Bu da AYM’nin iş yükünün artacağı anlamına geliyor.

        Bunların dışında gelenler de eklenince sayı gittikçe kabarıyor.

        AYM 17 yıl uğraşıp elde ettiği bireysel başvuru hakkıyla ilgili kazanımını, iş yükü altında kalarak tehlikeye düşürmek istemiyor.

        AİHM’nin AYM’yi de iç hukuk yolu olarak kabul eden kararına halel gelecek olmasından çekiniyor.

        Çözüm arıyor.

        Aktarıldığına göre, bu konuda hükümet de bir formül üretilmesi için bazı hukukçularla görüş alışverişinde bulunmuş.

        Nitekim dün konuştuğum AK Parti’nin hukukçu milletvekilleri de bunu doğruladı.

        Başvuruların ağırlıklı bölümünü kamudan atılanların oluşturduğu idari konunun nasıl çözüme kavuşturulacağı konusunu tartıştıklarını belirtmekle yetindi.

        İDARİ YARGI ZOR

        Ancak idari sorunla ilgili açmaz burada ortaya çıkıyor.

        Çünkü Danıştay, OHAL döneminde çıkarılan KHK’lara bakamayacağını, Trabzon’dan yapılan bir başvuruyu reddederek ortaya koydu.

        Gerekçesinde de haklı, KHK’lar idari yargının denetleyeceği işlemlerden birini oluşturmuyor; yönetmelik ya da idari tasarruf aykırılığı içermiyor.

        Dolayısıyla idari yargının OHAL KHK’larına bakmaması kadar doğal bir şey olamaz.

        1402’LİKLER FORMÜLÜ

        Yrd. Doç. Dr. Ozan Ergül’ün de dikkat çektiği gibi, 1980 darbesi sonrasında 1402’liklerin geri dönmesinin de yolunu açan içtihat birleştirmeye benzer uygulama da yapılamaz.

        Çünkü o dönem, sıkıyönetim uygulamalarının normal dönemde geçerli olmayacağına hükmedilmişti.

        Bugün FETÖ’nün darbe girişimi ortada iken böyle bir adımın atılması öncelikle kamu vicdanında tepki oluşturur.

        Geriye iki yol kalıyor; ya yargı yapılanın idari işlem olduğuna karar verecek, ki bunu söyleyebilecek ne bir yargıç ne de mahkeme olabilir.

        Veya Avrupa Konseyi’nin hukuk alanındaki danışma kurulu niteliğindeki Venedik Komisyonu’nun bir ara formül üretmesine ihtiyaç duyuluyor.

        Şu aşamada olanak dahilinde değil...

        Geriye yürütmenin yasamayla birlikte bu konuda bir formül üretmesi kalıyor.

        Bu konuda ne yapılabileceğine ilişkin birçok formül tartışılıyor.

        Henüz olayın sıcaklığının etkisinin geçmediği, daha birçok konu üzerindeki müphemliğin ortadan kaldırılmadığı bir süreçte yürütme ve yasamanın da kısa vadede adım atmasını kimse beklememeli.

        Ancak AYM’nin uzun uğraşlar sonucu elde ettiği, Türkiye’yi tazminattan, yurttaşını da AİHM’de davasının görülmesini beklerken uzun yıllar süren hak kaybına uğramasından kurtaran kazanım da dikkatten kaçmamalı.

        Ya bir yol bulunmalı ya da bir yol üretilmeli.

        Diğer Yazılar