Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin birlikte götürdüğü Arap tezlerinden vazgeçip İsrail’le yakınlaşması...

        Ortadoğu politikasında Batılı müttefikleriyle farklılaşması...

        İçeride yükselen Osmanlıcılığın, Arap coğrafyasındaki milliyetçiler tarafından da aynı derecede hissedilir hale gelmesi ve Türkiye karşıtlığını artırması...

        Hatay sorununun yeniden alevlenmesi...

        Bunların üzerine Moskova’nın Suriye’de yer tutması, buna İran’ın eklenmesi...

        Ve ekonomik krizin pik yapması...

        Bunları sıralarken bugüne işaret ettiğim sanılmasın.

        Tam 59 yıl öncesinden, 1957’de yaşananlardan söz ediyorum.

        Esad üzerine akademik çalışmaları olan Uluslararası Güvenlik Analisti, arkadaşım Dr. Kaan Ataç ile dün Suriye üzerine sohbet edip anlattıklarını dinlerken dejavu içindeydim.

        Aslında o gün olanlar iç politik geliş- melerin dış politik yansımasından öte değildi...

        Her şey o gün de Washington’un Şam yönetimini devirmek için harekete geçmesiyle başladı.

        Çünkü Şam yönetimi, Moskova’ya yanaşıp ekonomik ve askeri destek almış, bunun karşılığında da Rusya’ya Lazkiye’de üs vermeyi kabul etmişti.

        Moskova’nın sıcak denize açılacağından kaygılanan ABD, bunun üzerine 6. Filo’yu Akdeniz’de harekete geçirirken Batı Avrupa ve Türkiye’ye de jetlerini yollar.

        Türkiye ve Irak’ı, Suriye sınırı boyunca asker yığmaları konusunda da teşvik eder.

        BAYAR SİYASETİ

        Türkiye ekonomik kriz içinde yakaladığı soğuk savaş bunalımını lehine çevirmek için harekete geçer.

        Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes, Ürdün ve Irak krallarıyla Türkiye’de yaptıkları toplantıda birlikte hareket etme kararı alır; ABD’nin de katılımıyla koalisyon oluşur.

        Tam bu sırada İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Mansour, Cumhurbaşkanı Bayar’a Moskova’nın hükümetine yolladığı, “Türkiye, Suriye’ye karşı bir harekete girerse bunu sessiz karşılamayız” mesajını iletir.

        Ve “Hükümetim Moskova’yı anlayışla karşılıyor” der...

        Bayar, Mansour’a Suriye’ye saldırı düşüncesinde olmadıklarını bildirir, ancak sınırdaki asker sayısını da artırır.

        Krizi durdurmak için Suudi Arabistan’dan gelen arabuluculuk teklifine ise Şam karşı çıkar.

        Ankara, bunun üzerine Arap ve Batılı müttefiklerine, “Siz olmasanız da ben tek başıma Suriye’ye girerim. Çünkü Şam, Hatay’ı almayı planlıyor” mesajını yollar.

        Bayar ve Menderes iç politik konuşmalarında, “Bu bir ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğü, beka meselesidir” söylemini tekrarlar.

        KRUŞÇEV’İN GELİŞİ

        Ankara, Moskova’yı Washington’a karşı manivela olarak kullanmaya başlar; Ruslarla yakınlaştığını ve sorunu çözmeyi planladığını iletir.

        Bayar, NATO ülkelerine, özellikle de Washington’a, “Ruslar sorunu çözmemiz için ciddi teklif yapıyor. Hür dünyanın uç ülkesi olarak buna tabii ki karşıyız, ama milletvekillerimizi ne kadar ikna ederiz bilmiyoruz” der.

        ABD, Türkiye’ye hem ekonomik hem de askeri yardımını en üst seviyeye çıkarır.

        DP, 1957’de parlamentoyu ilk kez erken genel seçime götürür ve seçimi kazanır.

        Suriye bunalımı ise 29 Ekim 1957 günü Moskova Büyükelçiliği’nin düzenlediği Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’na Sovyetler Birliği Lideri Kruşçev’in katılmasıyla son bulur.

        Bakalım dejavu nasıl sonlanacak?..

        Diğer Yazılar