Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suikaste kurban giden Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Gennadiyeviç Karlov ile son röportajı yaptığımda sormuştum:

        “Suriye’de yerel güçler mi, yoksa yine küresel güçler mi çözümü sağlar? Rusya kendini nasıl konumlandırıyor?”

        Kısa süre düşündükten sonra, “Soruya yanıtım 2 gün sürer” diye esprili girip şu yanıtı vermişti:

        “Global ve bölgesel çözüm dengelenmesine bakıldığında bölgesel olarak IŞİD sorununun çözülmesi aslında küresel oyuncuların da bundan menfaat kazanmasına neden olacaktır... Bu bölgede, bu oluşum (IŞİD) darbe yerse küresel çözüme kendisini daha da yakınlaştırırız.”

        O tarihte ABD’nin yeni yönetimi henüz belli olmamış, Astana görüşmesi de gerçekleşmemişti.

        Ancak Rusya’nın baştan bu yana konuya yaklaşımı, Karlov’un da altını çizdiği gibi küresel aktörlerin menfaatini de gözeten yaklaşımdı.

        Zaten cümlesinin devamında, DEAŞ sorununu yerel ve küresel aktörlerin birlikte çözüme kavuşturması gerektiğinin altını çizmişti.

        KÜRESEL AKTÖRLER

        Bunları tekrarımın nedeni, Washington’un yeni yönetiminin de Moskova’yla aynı noktaya gelmiş olması.

        Bir de Ortadoğu üzerine çalışmalarıyla bilinen arkadaşım Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek’in şu tezi:

        “Soğuk Savaş’ta hep rekabete dayalı bir düzen içinde sürekli olarak ABD’nin bölgeyi düzenlemesine tanıklık ettik. Bugün ise hiç denenmemiş şekilde ABD ve Rusya, iki küresel aktör olarak bölgeyi birlikte düzenleme kararı aldı. Bu, bölgedeki yerel aktörleri de ciddi şekilde etkileyecek yeni bir şey...”

        Aslında nasıl bir yöne gideceğini kestirmek için ABD Başkanı Donald Trump’ın dışişleri ve milli savunma bakanlığına getirdiği iki ismin senato komitelerindeki mülakatlarını görmek yeterli.

        Hem dışişleri bakanı olan Rex Tillerson, hem de Milli Savunma Bakanı James Mattis, “Kürtler dahil, bölgedeki güçleri kullanarak yenilenmiş bir koalisyondan” ve “Suriyeli Kürtlere, Rakka’ya ilerlemeye devam edebilmeleri için destek taahhütlerini yenilemekten” söz etti.

        Washington Post’ta (WP) yer alan ve yalanlanmayan yoruma göre, Obama ekibinin önerdiği Suriye planını Trump reddetmiş olsa da PYD’den vazgeçme eğiliminde değil.

        Türkiye’nin artık hiç de arzu etmeyeceği PYD’yi korumaya alabilecek bir “güvenli bölgeden” söz ettiği de unutulmamalı.

        YENİ DURUM

        Buna ilave Trump’ın, Suriye için 30 günde rapor istediği 2 kişiden biri olan ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, öteden beri Rakka operasyonunu PYD-YPG/SDG odaklı planlıyor.

        “Rakka için yeni bir bakış açısıyla yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğunu” söyleyen diğer isim Mattis ise “müttefikler ve Suriye Kürtleri gibi güçlerle de entegre bir strateji geliştirmekten” söz ediyor.

        WP’nin, “Trump’ın Rakka için Rusya, Suriye ve Esad ile işbirliği yapmasına karar vereceği ya da YPG ile yola devam edeceği” yorumuna, PYD’nin Moskova’nın ardından yakında Washington’da ofisaçacağı haberini de eklemek gerek.

        Moskova’da hazırlanan yeni Suriye Anayasası’nın Kürtlere sağladığı ayrıcalıkları Türkmenler için öngörmediği de ortada.

        Ankara da ortaya çıkan bu yeni durumu değerlendiriyor.

        El Bab da dahil olmak üzere, Astana’da yapılacak ikinci görüşme öncesi tarafların pozisyonunu okuyor.

        Şimdiden belirteyim ki, referanduma giderken Suriye konusunda sürpriz bir gelişmeyle karşılaşılırsa şaşmamak lazım...

        Diğer Yazılar