Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER sandık sonrası yaşanan seçim hukuku tartışmasının yeni bir boyutuyla karşı karşıyayız.

        Mühürsüz ve usulsüz oylara ilişkin başvurusunu YSK reddedince, CHP Anayasa Mahkemesi’ne (AYM), olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götüreceğini açıkladı.

        Bu da yeni bir tartışma başlattı.

        Çünkü bir seçimde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla AİHM’ye ancak “yasama organı, yani milletvekili genel seçimi” için gidilebilir.

        Nedeni de AİHM’nin dayandığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 No’lu protokolünün 3. maddesinin şu hükmü:

        “Serbest seçim hakkı: Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler.”

        Nitekim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın söz ettiği CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mansur Yavaş’ın başvurusunun reddi de buna dayalıydı.

        Yani “yasama organı” değil, “yerel seçim” olduğu için AYM bireysel başvuruyu kabul etmedi.

        Çünkü Anayasa ve kanunlar, yerel ve genel seçim ile referandum sandıklarında sağladığı hakları aynı potada toplamış olsa da AİHM konuya sadece yasama organı açısından bakıyor.

        Ülkelerin yurttaşlarına tanıdığı ileri hakların, kendisi açısından bağlayıcı olmadığını belirtiyor.

        Buradan yola çıkarak yasama organı seçimi olmadığı için referandumla ilgili başvuruyu da AİHM’nin kabul etmeyeceği varsayılabilir.

        Bununla birlikte, eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen’in dün Hürriyet’teki makalesinde atıf yaptığı Mc Lean/İngiltere kararından yola çıkarak referandum için de başvuru kapısının aralı olduğu söylenebilir.

        YSK KARARLARI

        Bunların ötesinde bir başka nokta daha var; o da Yüksek Seçim Kurulu’nun bizzat almış olduğu kararlar.

        Buna da Anayasa konusunda Meclis’te birçok hukukçu siyasinin de görüşüne başvurduğu arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Ozan Ergül dikkat çekti.

        Sözünü ettiği AİHM’nin Söyler/Türkiye (2007) ile Murat Vural/Türkiye kararları.

        AİHM bu iki kararında taksirli suçlardan mahkûm olanların oy kullanmasına getirilen kısıtlamanın kaldırılmasına hükmetti.

        YSK da AİHM hükmüne uyarak, 2015’teki genel seçim haricinde 2014 yerel seçimi ve bu referandumda da mahkûmlara oy kullanma hakkı verdi.

        Yani yasama organı seçimiyle sınırlı tutmadı; ayrıca AİHM kararlarına da uzun atıflar yaptı.

        Dolayısıyla AİHM’nin seçim kararını sadece genel değil, yerel ve referandum için de uygulanır buldu, karar geliştirdi.

        SONUÇ DOĞURUR MU?

        Buradan yola çıkılarak AİHM’ye gidilmesi halinde sonuç doğuracağı ileri sürülebilir mi?

        Ergül’ün de dikkat çektiği gibi “AİHM bunu ülkelerin yurttaşlarına özgürlük alanı genişletmesi” olarak kabul edip başvuruyu reddedebilir; kimse de itiraz edemez.

        Ancak unutulmaması gereken bir nokta daha var, bu referandum yasama organıyla ilgili düzenlemeleri de kapsıyor.

        Ayrıca AİHM’ye danışmanlık görevi veren Venedik Komisyonu da referandumla ilgili rapor hazırladı; buna bir de AGİT raporu eklendi.

        “AGİT gözlemcileri teröristlerle poz verdi” diye raporu önemsenmeyebilir.

        Ancak Avrupa kurumları kişilerin eylemine değil raporun içeriğine bakar.

        Bu da istenmeyen gelişmelere ve sonuçlara yol açar...

        Diğer Yazılar