Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KİLİS’ten Fırtına toplarıyla bombalanması, “Afrin’e operasyon hazırlığı” olarak değerlendirildi.

        Hükümetten gelen bazı açıklamalar da bu yöndeki beklentiyi artırdı.

        Bu konuda söz söylemeye sahip isimlerden adının yazılmasını istemeyen etkin isme önceki gün doğrudan soruyu yönelttim.

        Türkiye’nin, Afrin bölgesinden gelen taciz atışlarına misliyle karşılık vermek amacıyla bombalamayı gerçekleştirdiğinin öncelikle altını çizdi.

        Net konuştu:

        “Bu aşamada Afrin’e doğrudan girme gibi niyetimiz yok. Ancak, PYD/PKK o bölgede İdlib’e doğru bir hareketlenme içine girerse, biz de gereğini yapmaktan kaçınmayız; orada bırakmayız.”

        PYD’nin İdlib’e doğru hareketlenme içinde olduğuna yönelik verilerin b ulunduğunu da vurguladı.

        Bu da Afrin’de tansiyonun bir anda neden yükseldiğini anlatmaya yeter.

        İDLİB HEDEFİ

        Oysa Türkiye bir süre önce İdlib’de Rusya ile hareket edeceğini açıklamış, buna ilişkin görüşmeler de yapılmıştı.

        Son kararın Astana görüşmelerinde sonuca bağlanması kararlaştırılmıştı; görüşmeler beklendiği gibi gitmedi, tıkandı.

        Ayrıca bütün bu gelişmelerin ötesinde, Türkiye’nin Afrin’de bombaladığı alanlardan askerini çeken Rusya’nın, PYD’ye bakışını değiştirdiğine de tanıklık edilmedi.

        Bölgeye tamamen yerleşen Rusya, önceliğini ileride kendisi için sorun teşkil edecek İdlib’in bugünkü yapısının farklılaşmasına vermiş durumda.

        Arka bahçesinin temiz kalmasını ve başının ağrımamasını istiyor, o nedenle İdlib’e özel önem atfediyor.

        Bu kapsamda Türkiye ile al-ver ilişkisi içinde hareket ederken, Şam yönetimi ve PYD ile Afrin’deki temasını da diri tutuyor.

        Hatta El Bab’ın altına yerleşen Rusya desteğindeki Şam askerlerinin kontrollü müsaadesi kapsamında, PYD güçlerinin Kobani ile Afrin arasında malzeme, güç ve ihtiyaç aktarımı da devam ediyor.

        Şam’a bağlı komutanların son dönem Afrin’de boy gösterdiğine de sık tanıklık ediliyor.

        Türkiye de bunu gördüğü için İdlib bölgesindeki ağırlığını bazen bombalamalar yoluyla, bazen de bölgedeki güçleri harekete geçirerek gösteriyor.

        Bütün bunlara karşın, tercihini İdlib bölgesinde Rusya ile birlikte çalışmadan yana kullanıyor.

        Dolayısıyla bölgede güneş her gün, kontrollü değişken ittifakların o gün nasıl şekil alacağının bilinmezliği içinde doğuyor.

        DOĞU VE BATI’DAN

        Sohbette, Rusya’dan alınması planlanan S-400 füze savunma sistemi konusunu da sordum.

        NATO’nun Macaristan’ın askeri amaçlı kullanacağı bilgisayarlarını Çin’den alımına dahi karşı çıktığını anımsattım, şu önemli bilgiyi paylaştı:

        “Füzelerin dost-düşman ayrımını yapan güvenli şifre modu IFF dediğimiz yazılımı ve sistemi Türkiye’de üretilecek ve monte edilecek. Alım şartımız buna dayanıyor, onun için görüşmelere ASELSAN da katılıyor. O da NATO itirazını kaldırıyor. Çünkü doğrudan NATO sistemine entegre edilmeyecek.”

        “Füzeler NATO kapsamı dışındaki üssümüzde konuşlanacak” dedi.

        “1950’den bu yana var olan ABD’den aldığımız MIM14 Nike Hercules füzelerinin de NATO kapsamı dışında konuşlandırıldığını” anımsattı.

        Anlaşılan o ki Türkiye, Rusya’dan alacağı S-400 ile kalmayacak; Fransa-İtalya üretimi EUROSAM ile ABD’nin sistemleriyle de ilgileniyor.

        Bir Batı’dan, bir Doğu’dan alarak güçlü hale gelmek istiyor.

        Diğer Yazılar