Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MERAL Akşener ve arkadaşları, yeni partinin ilk resmi adımını dün itibarıyla attı.

        Koray Aydın’ın da yeni parti örgütlenmesine katılması için düzenlenen törende Akşener bunu, “Bir büyük yürüyüşü bugün başlatıyoruz” cümlesiyle açıkladı.

        Partinin siyaset zeminindeki adresi “merkez” diye açıklanıyor.

        Ancak, Aydın’ın katılım töreninde bulunanlara bakarak tanım yapanlar, yeni partiyi “MHP’den uzaklaştırılan ya da ayrılanların örgütlenmesi” diye okurlarsa yanılırlar.

        Çünkü MHP’ye yıllarını vermiş Aydın’ın katılımında böyle bir görüntünün olması normaldir.

        Ayrıca Akşener’in sosyal demokrat ve sol hareketler içinde yer almış kişilere teklif götürdüğü de biliniyor.

        Dolayısıyla yeni partiye MHP’de siyaset yapmışların yeni oluşumu gibi bakılmasından kuruluş çalışmasına katılanlar da rahatsız.

        Çünkü siyaset yelpazesinde kendilerini “Sağa dayalı, sola da açık” diye tanımlıyorlar; siyasetin de merkezine koyuyorlar.

        Akşener ve arkadaşlarının bu yeni konumlanmasının kamuoyunun ilgisini ve dikkatini çektiği de ayrı bir gerçek.

        ‘TURŞUYA BENZEMEZ’

        Ancak, Hikmet Kıvılcımlı’nın siyasi tarihe mal olmuş “Parti kurmak turşu kurmaya benzemez” sözü de ortada; yani yeni parti kurmanın güçlükleri de oldukça fazla.

        Hele ki Akşener ve arkadaşlarının ilke haline getirdiği, “Ömrü siyasetin cambazlıkları içinde geçmiş kişiler olmasın, yeni isimlerle yola çıkalım” arayışı hâkimse...

        Bu arayışın, iyiler kadar siyaseti zorlayan yüksek egolu kişilere de kapı araladığı yaşanmış gerçek.

        En güzel örnek de Deniz Baykal’ın 1993’te CHP’yi yeniden kurarken “Yeni ve genç simalar olsun” diyerek bazı yerlerde il teşkilatını teslim ettiği kişilerin, 9 saat toplantı yapıp seçmeni unuttukları dönemdir...

        Koray Aydın’ın parti kurma çalışmasına katılmadan kamuoyuna açıkladığı, “Teşkilatı ben kuracağım” söylemi ise bir başka zorluk.

        Eğer bu cümle “eşbaşkanlı parti” yapılanması öngörüldüğünün ilanıysa, ideolojik partiler dışında tutması zor.

        En iyi örneği de ANAP-DYP bütünleşmesinde yaşandı.

        Eşbaşkanlık yoksa da bu kez, örgütlenmenin tek elde toplandığı anlamına gelir, ötekinin gelişini engeller, merkezin oluşumunu güçleştirir.

        HAREKETLERİN DÖNEMİ

        Hele ki son yıllarda bütün dünyada siyasi partilere olan ilginin düşüp yerini hareketlere bıraktığı süreçte...

        Unutulmasın ki eğer Trump ABD Başkanı olabildiyse bu Cumhuriyetçi Parti’de onu diri tutan hareketlerin başarısıydı.

        Benzer şekilde Fransa’da Macron’u iktidara taşıyan da “Yürüyüş” hareketiydi...

        Dolayısıyla ekonomik ve toplumsal değişimler, aynı siyasi görüşten olmayanların bir araya gelip siyasete yön verdiği hareketleri oluşturuyor.

        Ayrıca internetin getirdiği kolaylıkla, siyasi parti teşkilatından çok daha hızlı örgütlenip sonuç alınıyor.

        Türkiye de buna tanıklık etti.

        Gezi Hareketi’nin ilk başında olanlar bunun yansımasıydı.

        Son referandum da hem “Hayır”, hem de “Evet” bileşenleri açısından toplumsal hareketti.

        CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü de bir başka örneğiydi.

        Hiçbir partinin kazanmak için gerekli olan % 50 artı bire ulaşmadığı dikkate alındığında, gelecek sandıkta da toplumsal hareketler etkili olacak.

        Toplumsal hareketi örgütleyip yöneten siyaset kazanacak...

        Diğer Yazılar