Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SURİYE iç savaşı ya da odağındaki DEAŞ; kavramları, ittifakları, hasımları da değiştirdi.

        Dün savaşanları bugün öpüşür hale getirirken, yarın ne olacaklarını da konjonktüre bıraktı.

        Küresel ittifaklar dönemi tükendi; yerini akışkan ittifaklar veya hasımlıklar sürecine terk etti.

        En iyi örneği de askeri örgütsel ittifakın en büyüğü NATO...

        Suriye sahasında NATO ülkelerinin ittifak ilişkisine dayalı hareket ettiğini kim söyleyebilir?

        Hatta son gelişmeler de gösterdi ki NATO pasifleşti, yerini coğrafi ittifak veya güç birliği aldı...

        Türkiye’nin Afrin’de gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı da bunun en iyi göstergesi.

        Çünkü NATO’nun gerektirdiği şekilde beraber olması gerekenler, karşıtlarla ittifak içinde.

        Daha ilerisi, birbirlerine de karşıt kampta muamelesi çekiyorlar.

        Türkiye ile ABD’nin ilişkisini de bu kapsamda görmek gerekiyor.

        IRAK’TA UYGULADI

        ABD, NATO’nun kendisinden sonra en fazla askere sahip üyesi Türkiye’yi ulus devlet olma aşamasına gelmesi bir yana ordusu bulunmayan etnik bir örgüte tercih ediyor.

        Müttefikinin terörist kabul ettiği yapıya silah yardımı yapması bir yana, 30 bin kişilik ordu kurdurmak için de kolları sıvıyor.

        Onların savunmasını da müttefikinde konuşlandığı üslerden karşılıyor.

        Yeni fark etmiş gibi, “Aslında bizim aklımızda 10 kilometrelik derinlik vardı; gördük ki Türkiye’ye gelen füzeleri önlemek için 30 kilometre olması gerekiyor” yaklaşımını sergiliyor.

        Kilis’e atılan ve sivil halkın ölümüne neden olan füzeler koruması altında tuttuğu sahadan gelmiyormuş gibi davranıyor.

        Körfez Savaşı döneminde Irak’ta 36. paralelin kuzeyinde hayata geçirip PKK’ya güç kazandırdığı “güvenlikli bölge” uygulamasını şimdi de Suriye’de ısıtıyor.

        Türkiye açısından bakıldığında da durum farklı değil.

        ABD’nin bu tutumu karşısında Türkiye de karşı ittifaktaki Rusya’yla veya müttefiklerinin ilişkisinin bozuk olduğu İran’la hareket ediyor.

        Sahadaki tüm operasyonlarını ve yakın gelecek askeri planlamalarını müttefikleri yerine coğrafi ittifakıyla gerçekleştiriyor.

        KİMİNLE, KAÇ KEZ?

        Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Yerhov’un verdiği bilgiye göre, Erdoğan ile Putin, 1 yılda 7 kez baş başa, 14 kez de telefonda konuşmuş.

        Oysa önceki akşam yaptıkları telefon görüşmesinin açıklaması dahi sıkıntı yaratan iki müttefik ülke lideri Erdoğan ile Trump, 1’i ayaküstü olmak üzere sadece 4 kez yüz yüze konuştu.

        Telefon görüşmeleri ise bir elin parmak sayısına ulaşmadı.

        Unutulmamalı, bu yeni akışkan ittifak sürecinde yarın tersi de olası. Özetle, küresel ittifaklar coğrafi güç birliklerine dönüştü.

        Stratejik ortaklık yerine konjonktürel ittifak veya hasımlıkları ortaya çıkardı.

        Sürekli inisiyatif almaya, risk analizlerini çabuk yapmaya, esnekliği maksimumda tutmaya dayalı bu yeni akışkan model, ittifakları da konjonktürel hale getirdi.

        Son dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirdiği gibi bunu en başarılı yapan da kazandı.

        Hollanda, Avustralya gibi en negatif olanların da hakkını teslim ediyor olması, bunun en iyi örneği...

        Diğer Yazılar