Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KURULTAY, siyasal partilerin dönemsel politikalarının saptandığı en üst organıdır.

        Bununla kalmaz, yeni yönetim kadrolarını belirlemekle birlikte bir sonraki buluşmaya kadar izlenmesi gereken siyasal ve örgütsel faaliyetlerin de yol haritasının sınırlarını çizer.

        CHP’nin hafta sonu yapılan kurultayında bunlardan hangisi vardı derseniz, yanıt belli; birinci bölüm vardı, ikincisi ise hiç yoktu...

        Olması için de kimse çaba göstermedi; kimin ne kadar oy aldığı daha öne çıktı.

        Zaten Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun açış konuşmasının son bölümünde maddeler halinde teşkilata aktardığı gibi bu kurultay, “görevlendirmeden” ibaretti.

        Delege de bu şekilde yorumlamış olacak ki Kılıçdaroğlu’nu yeniden seçmekle kalmadı, istediği kadroyu üzerinde çok fazla değişiklik yapmadan bonkör bir şekilde kendisine sundu.

        Bir önceki kurultayda Genel Başkan listesinden 28 kişiyi çizip yerine yenilerini koyarken, bu kurultayda sadece 7 ismin çizilmiş olması da bunun göstergesiydi.

        Kurultayın en dikkat çeken yönü, Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce arasındaki yarışta 49 kişinin her iki listeye birden imza vermesi sonucu ortaya çıkan “lütuf” tartışması bir yana bırakılırsa PM’deki yarıştı...

        PM için 475 kişi birbirinin ayağına basmadan, saygı içinde demokratik mücadelesini hayata geçirdi.

        LİYAKATLİ KADRO

        Çıkan sonuca bakan, “Delegenin dediği ile yaptığı aynı olmadı” diyebilir.

        Çünkü delege, kurultay salonunda da seslendirdiği gibi, “masaya yumruğunu vurdu mu deviren, anında laf çakan, savaş kabinesi” arıyordu.

        Belki bu olmadı ama alanında oldukça uzman kişiler PM’ye girdi.

        İlk kez siyasete adım atan Türkiye’nin eski Moskova ve Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz bu isimlerden biri...

        Doç. Dr. Yunus Emre veya geçen dönem dışarıda kalan ekonomik kurumları en iyi bilen Faik Öztrak, yönetime tüm muhalefetine karşın Selin Sayek Böke ile sendikacılıkta var olmuş parti emektarı Yaşar Seyman da eklenebilir...

        Belki masaya yumruk vurmayı, hamaset yapmayı beceremez, ama Kılıçdaroğlu üslubuyla işi eksiksiz tamamlar; bunu yaparken de inadıyla karşısındakini sinir eder.

        Bütün bunların ötesinde ayrıca genç bir ekibin de PM listesine girdiği unutulmamalı...

        İLKE İTTİFAKI

        Ayrıca sandığa en çok 14 ay kalan süreçte PM veya MYK’nın da bir önemi kalmayacak.

        Teşkilatın sahadaki varlığı ve parti politikasını en geniş kitleye hangi oranda ulaştırdığı öne çıkacak.

        Bunu yapabilen veya sosyal medya da dahil iletişim araçlarını en iyi kullanan seçimi kazanacak.

        Eğer sahadaki mücadele, kurultayda görüldüğü gibi 4-5 belediye başkanı, yani kişiler üzerine kurulur, teşkilata yayılmazsa CHP’nin başarı şansı da kalmaz.

        Mehmet Bekaroğlu veya Sezgin Tanrıkulu gibi CHP’nin klasik üye yapısında olmayanları içselleştirmeyip, “Sen git Diyarbakır’dan aday ol” veya “Ne işi var Saadet’e gitsin” diye dışlayarak da bir yere varamaz.

        Parti yönetimi bunu gördüğü için kişilerden çok ilkeler üzerine kurulu bir seçim propaganda modeli üzerinde duruyor.

        İlk olarak parlamenter demokratik düzene tekrar geçişin hangi kurallarla olacağına ilişkin Anayasal zeminin hazırlığını yapıyor.

        Anlaşılan o ki sandıkta kazanmak için gereken % 50+1 ittifakını kişilerden soyutlayıp ilkeler üzerine oturtmayı hedefliyor...

        Diğer Yazılar