Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AFRİN operasyonu bugün itibarıyla 3’üncü haftasını tamamlarken, sahanın bazı gerçekleri de kendini göstermeye başladı.

        Şurası önemli ki operasyonun başından bu yana doğru taktikle diplomatik ataklarını yapan Dışişleri Bakanlığı bu gerçeklerin farkında.

        Daha önemlisi, “Her şeyi ben bilirim” anlayışından uzak, başkalarını da dinlemeye açık bir yöntemle Afrin meselesine yaklaşıyor.

        Bunun bir örneğine de Bakan Çavuşoğlu’nun Twitter hesabından dün yaptığı, “#Ortadoğu uzmanı #thinktank temsilcileriyle bölgemizde yaşanan gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunduk” paylaşımında rastladım.

        Bu da gösteriyor ki Ankara geçmişte sergilediği birçok olumsuzluktan uzaklaştı.

        MÜTTEFİKİMİZ KİM?

        Ancak bunlar sahadaki zorlukları ortadan kaldırmıyor.

        Daha önemlisi, sahadaki mücadelesini müttefiksiz tek başına veriyor.

        Çünkü ABD’nin PYD/PKK’ya desteği ve Münbiç’teki tutumu müttefikliğini engelliyor.

        Rusya ile de müttefiklik içinde olmayan “al-ver”e dayalı işbirliği yapıyor.

        Nasıl ki Halep’in muhaliflerden boşaltılması karşılığı El Bab operasyonu gerçekleşti veya çatışmaların durması karşılığı arkasını güvene alan Rusya desteğindeki Şam güçleri Deyrizor’a ilerledi, Ankara da İdlib’de istediğini aldıysa, bundan sonraki gelişmeler de bu zeminde ilerleyecek.

        İdlib bölgesinde uçağının düşürülmesi sonrası Rusya’nın kendisi ve Şam jetleri dışındaki uçuşlara Suriye hava sahasını kapatması da bunun bir başka yansıması.

        Her ne kadar Rusya hava sahasını kapatmasını kontrol için teknik düzenleme yapmaya bağladıysa da Türk jetlerinin hava saldırılarından bunalmış PYD/PKK güçlerine de bir nebze nefes aldırdı.

        Sahadaki diğer aktör İran ise sessizliğini bozup Fransa ile aynı paralel içinde Afrin operasyonuna tepki koymaya başladı.

        Çünkü İdlib bölgesindeki hâkimiyetini güçlendirmek, yeni koridorlar açmak istiyor.

        Çavuşoğlu’nun önceki gün apar topar Tahran ziyaretinin gerisinde de bu yatıyor.

        İran bölgede kazandığı hâkim varlığına üçüncü ortak istemiyor; Rusya da çıkmak istediği bölgeyi güçlü bir İran’a tek başına bırakmayı arzu etmiyor, alandaki güçleri dengeleme oyunu sergiliyor.

        AFRİN’İN ÖNEMİ

        Ankara ise bütün bunların ışığında bölgede PYD/PKK yapılanmasının en önemli sinir ucuna operasyonu tamamlamakta kararlı.

        Nedeni de demografik, coğrafi açıdan zorlukları bulunan Afrin’in örgütün en önemli merkezi olması nedeniyle PYD/PKK üzerindeki psikolojik etkisi.

        Ancak bazı handikapları da yok değil.

        Bunun başında da uluslararası camiadan ve medyadan gelen ve gittikçe olumsuzluğa dönüşen yaklaşımlar ile buna prim veren ÖSO güçlerinin alandaki davranışlarını yayınladıkları sosyal medya paylaşımları...

        İçeride ise “Zafer çok hızlı gelecek” algısına dönük söylemlerin yarattığı yüksek oranlı beklenti ve kamu diplomasi ayağının güçlü bir şekilde sergilenememesi.

        AFAD ve Kızılay’ın hayatı daha yaşanılır kılan yardımlarını ön plana çıkarma yerine, öldürülen terörist sayısına odaklı politikada kalınması.

        Uluslararası arenada, operasyonun gerekliliğini savunan sivil toplum örgütlerinin söylem gücünden de yararlanılmaması...

        Zor sahaların yumuşak güçle daha kolay aşılabileceği gerçeği görülmüyor...

        Diğer Yazılar