Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇOK değil 20 yıl önce başka ideolojinin etkin temsilcisini listeye koymaya kalkan, liderlikten olurdu.

        Oysa bugün bütün partiler, on yıllar önce Daniel Bell’in “İdeolojilerin Sonu” adını koyduğu teorisinin peşinden gidiyor.

        Bundan sonra da böyle olacak.

        Bir parti toplam oyların yarısından fazlasına ulaşamadığı, yürütmenin veya parlamentonun iktidarına tek başına sahip olma gücüne erişemediği sürece de bu devam edecek.

        Bir diğerini listesinde göstermeden Türkiye genelinde veya bir ilde kazanma olanağına kavuşamayacak.

        ÖTEKİNE ULAŞMAK

        AK Parti diğer toplumsal tabanların da oyundan koparabilmek için yakın geçmişe kadar Ertuğrul Günay örneğinde de görüldüğü gibi farklı ideolojilerin temsilcilerini milletvekili yapmaktan kaçınmadı.

        Ancak CHP ve MHP uzun yıllar kendi toplumsal tabanının talebine uygun isimlerin dışına çıkamadı, tepkiden çekindi.

        Bir bölgede eğer güçlü değilse yıllardır o ilden milletvekili çıkarmamayı kabullenmek zorunda kaldı.

        Liberalizm ile popülizm arasındaki sıkışmışlığını bir türlü aşamadı; içsel yorgunluğu her geçen gün arttı.

        Bir ara popülist taleplerin muhafazakâr arzularını yatıştırmak için göstermelik adaylar koydu, ama onlarla birlikteliği de uzun ömürlü olmadı.

        Parti teşkilatı bir türlü içselleştirmedi; hatta onların CHP’nin yararına attıkları adımları dahi kabullenmedi.

        Toplumsal tabanı ne kadar uğraşsa da bir gün bir milletvekili çıkaramayacağı inancı içinde ilinde çaresizliğine razı oldu.

        Ancak yeni sistem sola da tabanına da yeni dönemin ruhuyla gitmezse bir daha sonuca ulaşmasının olanaksızlığını gösterdi.

        CHP’nin milletvekili listesinin birinci sırasına bugün bir zamanlar mücadele ettiği düşünceden insanları, hatta bizzat temsilcilerini koyması da bunun göstergesi.

        MUTEDİL SOL

        CHP bu anlamda “mutedil sol”un ilk adımını attı.

        Bu ne Blair’in üçüncü yoluna, ne yeni gerçeklere, ne de Avrupa solunun yeni demokrasi yaklaşımına benziyor.

        CHP, içindeki bazı isimler çıkıldığında, retoriğe dayalı politika yapan, ancak güçlü getiri sağlamayan kadrolarıyla yolunu ayırdı.

        Parti kurumlarıyla ürettiği politikasını her adımda tökezleten, ancak söylemin ötesinde de bir etki yaratmayan, keskin milliyetçi solla vedalaştı.

        Aslında CHP Lideri Kılıçdaroğlu uzun süredir bu kadrolarla bağını bir şekilde koparmayı başarmış; teşkilat kadrolarından uzaklaştırmıştı.

        Şimdi ise kalan keskin uçları da törpüledi.

        Seçime kısa bir süre kalması, törpülenen kadroların da eylem gücünün yüksekliği CHP’ye istemediği sonuçlar yaratabilirdi.

        Ancak onu da Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı frenler.

        Aktarıldığına göre önceki akşam adaylar belirlenirken, İnce ve çevresiyle yaşanan krizin anında çözülmesinin gerisinde de bu yatıyor.

        İnce’ye destek veren 14 milletvekilinden sadece ikisinin listede yer alması üzerine durum bir daha gözden geçirilmiş ve bu isimlerden bazıları yeniden listeye eklenmiş.

        İnce de bunun üzerine dün mitinglerine kaldığı yerden başladı.

        İdeoloji, uzun süre sonra listelere yenik düştü...

        Diğer Yazılar