Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YSK’nın İstanbul seçimine ilişkin "Gerekçeli Kararı"nı iki gündür okuyorum.

        Zaten 200’üncü sayfasına kadar iddialar ve yazışmalara yer verilmiş.

        Başlangıcına AK Parti’nin itirazları konulmuş, ardından YSK’nın ilçe seçim kurulu başkanlarına gönderdiği yazılar ve onların verdiği yanıtlar sıralanmış.

        Böyle 200 sayfa dolmuş.

        Geri kalan 50 sayfanın 38 sayfasında ise aralarında YSK Başkanı Sadi Güven’in de bulunduğu iptale karşı çıkan 4 üyenin karşı oy yazısı yer almış.

        İmza sayfası da düştüğünde geriye kalan 11 sayfada ise 7 üyenin neden iptal istediklerine ilişkin görüşleri yer bulmuş.

        Gerekçeli kararı kelime atlamaksızın Ankara gazeteciliği ve parlamento muhabirliğinin öğretisi doğrultusunda iki kez okudum.

        John Lock’tan, Montesqieu’ya uzanan bütün demokrasilerin dayandığı güçler bölüşümü kavramındaki can damarın, eleştiri kültürü olduğu inancını taşıyarak yaklaştım.

        Lafı uzatma ne buldun derseniz, adını kullanmama izin vermediği için benden çok daha iyi özetleyen Cumhur İttifakı'nın etkin isminin bana söylediği cümlesiyle aktarayım:

        “İmamoğlu’nun aradığı bir gözdü, verildi iki göz…”

        GÜVEN’İN İTİRAZI

        Politik tespiti bir kenara bırakıp gerekçeli karara gelirsem…

        Kısa karar hüküm niteliğinde olup, gerekçeli kararın da bununla uyumlu olması gerekirken, karar genişletme yoluna gidilmiş.

        Detaylı aktarıma geçmeden bir hakkı da teslim etmeliyim… “Gerekçeli Karara” ilişkin en detaylı çalışmayı Danıştay kökenli üye Yunus Aykın karşı oy görüşünde buldum.

        YSK Başkanı Sadi Güven ise kararla ilgili önemli tespitler yapmış, hatta gerekçeli kararın emsal teşkil etmemesi için elinden gelen çabayı da göstermiş.

        Ama altında imzası olan kısa karar hükmünün dışına çıkılıp, karar genişletmesi konusuna girmemiş.

        Ancak Bursa Mustafakemalpaşa kararına ilişkin iptal kararına imza koyan 7 üyenin yaklaşıma da hukuki tekzibi göstermekten geri durmamış…

        Özetle YSK Başkanı, üyelerini tekzip etmiş.

        Gerekçeli Kararın 205’inci sayfasında bunu görmek olası…

        Bu sayfada 7 üye iptal gerekçelerine dayanak sunarken, bu dönem aldıkları kararla ters düştüklerine ilişkin eleştirilere de yanıt verme gereği duymuş.

        Mustafakemalpaşa, Yeşilli ve Pasinler’deki ret kararlarına karşın, İstanbul’da neden kabul kararı aldıklarına ilişkin bir nevi savunma yapmış.

        Bu aşamada YSK’nın verdiği ve sonuca bağladığı bir dosyayı yeniden açmış ve sandık görevlilerinin kamu görevlisi olup olmadığına bakarak kararın alındığı yönünde önceki karardan farklı gerekçe yaratmış.

        Başkan Sadi Güven de ileri sürüldüğü gibi kararların sandık kurulu üyelerine yönelik olmadığını, başvuruların 2 Mart tarihinden sonra yapılması nedeniyle alındığını belirterek 7 üyeyi tekzip etmiş.

        KURUM MU, GÖREV Mİ?

        Madem 205’inci bu sayfadan başladım devam edeyim…

        Aynı sayfada Yeşilli ile ilgili duruma işaret edilirken şöyle bir ifade yer almış:

        “Yeşilli ilçesindeki kamu kurumlarında çalışan kişiler olduğuna karar verilerek siyasi partinin itirazı reddedilmiş olup…”

        Dikkat edilirse “kamu kurumunda çalışanlar” diyor…

        Oysa İstanbul’daki iptale gerekçe yaptığı durum, kamu kurumunda çalışıyor olması değil, kamu görevlisi olmaması…

        Bu durumda Fatih, Bağcılar, Eyüpsultan ve diğer ilçelerin sandık kurulu başkanlarının yeterli eleman bulamadıkları için kamu kurumunda çalışan sözleşmeli öğretmenleri görevlendirmelerini de haklı gerekçe olarak kabul etmesi gerekirdi.

        Oysa tam tersine seçim iptalinin gerekçesi yaptı…

        RAKAM KARMAŞASI

        Dikkat çeken noktalardan bir diğeri 97’nci sayfada sandıklardan çıkan oy pusulalarına ilişkin.

        Cumhur İttifakı'nın adayı Binali Yıldırım açıklamalarında sandık kurulu başkanlarından bazılarının seçmene büyükşehir oy pusulalarını vermediğini belirtmişti.

        Gerekçeli kararlarında 7 üye, 31.280 sandıkta oy kullanan seçmen sayısı ile tutanaklara işlenen oy sayıları karşılaştırıldığında, 18.174 kanunun aradığı eşitliklerin sağlanmış olduğunu, buna karşın 14.410 sandıkta rakamsal olarak tutarsızlıkların olduğunu vurgulanıyor.

        Ancak, bir sonraki paragrafta bu rakamı 12 bin 410 olarak yazıyor.

        KAYMAKAMLIK LİSTESİ SORUNU

        Gerekçeli Kararın 207’nci sayfasında ise şu ilginç cümle var:

        “754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yukarıda yer verilen yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği görülmektedir. Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir.”

        Yukarıda da belirttiğim gibi ilçe başkanları YSK’nın sorusu üzerine neden kamu görevlileri yerine başkalarını atamak zorunda kaldıklarını tek tek sıralamış.

        Örneğin, yakın zaman önce İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenen, Fatih İlçe Seçim Kurulu Başkanı, kamu görevlisi talebinde bulunduğu tüm devlet kurumlarını sıralamış.

        KAPIDAKİ TEHLİKE

        Kaymakamlıklardan kendilerine gelen kamu görevlisi sayısının yeterli olmadığını, kurum kimlikleri ile başvuranların MERNİS incelemesinde de ilçede oturmadıkları ya da devlet memuru olmadığı tespit ettiklerini yazıyor.

        Özellikle şu nokta dikkat çekiyor:

        “Tebliğin başlamasından itibaren sandık kurullarında görev alanların birçoğunun İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına müracaat ederek sağlık raporu, görevi yapmaya engel hali oldukları, küçük çocuğuna bakacak kimse olmadığı, süt izni, doğum izni, ücretsiz izin, asker, evde bakacak hastaları olduğu, yurtdışı görevlendirmesi, yakını hasta olması nedeniyle il dışına çıkma gibi nedenlerle birçok sandık görevlisinin mazeret dilekçesi sundukları…”

        Aslında gelecek seçimler açısından çok ciddi bir uyarıyı da yapmış oluyor, yakındaki tehlikeyi gösteriyor.

        Çünkü Gerekçeli Kararla, bir seçim bölgesinde yeteri sayıda kamu görevlisi yoksa ne yapılacağı konusunda ilçe seçim kurullarının eli kolu bağlandı.

        YETERİ KADAR YOKSA

        Belki de bu yönde gelebilecek eleştiriler de dikkate alınmış olacak ki İstanbul’da toplam 31 bin 280 sandık bulunduğu belirtildikten sonra bu sandıklarda görev alması için toplam 93 bin 558 kamu görevlisine ihtiyaç olduğu belirtiliyor.

        İstanbul’da 12.259’u adliye personeli, 108.472’si devlet okullarındaki kadrolu öğretmenler olmak üzere toplamda 220 bin kamu görevlisinin olduğu belirtiliyor.

        Ancak bunların ilçelerdeki yoğunlaşması dikkate alınmıyor.

        Bu da gelebilecek sorunu göstermeye yetiyor.

        Çünkü Kanun, ilçede görevli tüm kamu görevlilerinin listesi mülki idare amiri tarafından, yerleşim yerinin esas alınarak hazırlanması gerektiğine hükmediyor.

        Bu durumda, ilçe başkanlarının da yazılarında vurguladıkları gibi kamu görevlisi sayısı sandıkta görev yapması gerekenden az ise nasıl bir çözüm üretilecek?

        24 HAZİRAN KONUSU

        Gerekçeli Kararda sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmasına ilişkin 13 Mart 2018 tarihindeki düzenleme sonrası iki seçim yapıldığı da anımsatılıyor.

        Bunlardan ilkinin de 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi olduğuna vurgu yapıldıktan sonra şu tespitte bulunuyor:

        “Bu seçim sonucunda (24 Haziran) sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlendiği yolunda bir itiraz intikal etmediğinden, Kurulumuzca bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır.”

        Böyle bir ifadeye neden gerek duyulur anlamış değilim.

        Hele ki Sadi Güven’in tam kanunsuzluk halinde süre sınırı olmadığını belirttiği karşı oy yazısı orada dururken…

        Diğer Yazılar