Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yerel iktidarın ağırlıklı bölümünü ele geçiren CHP için en büyük sorunun istihdamın olacağını daha önce belirtmiştim.

        Yanılmamışım, ilk patlağı da artı sıra vermeye başladı.

        Önce Karaburun Belediye Başkanı’nın kendini belediye şirketine ataması geldi.

        Onu Torbalı Belediye Başkanı’nın oğlunu genel müdür yardımcısı yapması takip etti.

        Durmadı ardı da geldi…

        Safranbolu Belediye Başkanı kardeşini, Seyhan Belediye Başkanı’nın da damadını Özel Kalem Müdürü olarak atadıkları belirlenirken, Menderes Belediye Başkanı’nın da amcasının oğlunun eşini aynı göreve getirdiği belirlendi.

        Menemen Belediye Başkanı’nın da halasının eşini başdanışman yaptığı ortaya çıktı.

        AK Partili Bursa Büyükşehir Başkanı’nın da tüm şirketlerine kendisini atadığı söylenebilir, ancak CHP açısından farklı olan geçmişten bu yana ağır şekilde eleştirdiğini bugün kendisinin yapıyor olmasıdır sorun.

        Dikkat edilirse, akraba, eş dosta çıkar sağlama, kısaca nepotizmin ortaya çıktığı yerlerin çoğunluğu da öyle yeni alınmış belediyeler değil.

        Torbalı, Karaburun ve Menderes CHP’li kadrolar tarafından on yıllardır yönetilen İzmir’de…

        Paradoks ise hafta sonu biten Afyonkarahisar’daki Belediye Başkanları kampında CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki uyarısına karşın görevlendirmelerin devam etmesinde…

        CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, kamp sırasında sosyal medyaya Torbalı olayı düşünce anında Belediye Başkanı’nı “Oğlunuz derhal belediyeden istifa edecek” demiş.

        Diğerlerini de benzer şekilde uyarmış…

        Ancak CHP’deki kaygı, bunun başka yerlere de nüksetmesi.

        İKİ ADIMLI ÖNLEM

        O nedenle iki adımlı uygulamanın devreye alınması kararlaştırılmış.

        İlk olarak Seyit Torun başkanlığındaki bir heyet Anadolu’yu gezerek belediyelerle konuyu masaya yatıracak, varsa yakın akraba bunların hepsinin görevlerinden alınması konusunda belediye başkanları doğrudan uyarılacak.

        Bu amaçla Genel Merkez bünyesinde de İzleme Koordinasyon Merkezi adı altında bir birim kurulacak; amacı belediyelerle ilgili her konunun gözlenmesi.

        İkinci ayağını ise Grup Başkanvekili Özgür Özel’in de dile getirdiği,

        “belediyelerdeki nepotizmi engelleyecek, hısım, akraba atamalarının önüne geçecek” yasal düzenleme…

        KILIÇDAROĞLU’NUN TEPKİSİ

        Şu kadarını söylemeliyim bu gelişmeler, bir süre önceki sohbetimizde “Belediyelere 1989 sendromunu tekrar yaşatmayacağım” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun canını sıkmış; ne gerekiyorsa yapılması talimatını vermiş.

        O nedenle sorunun önüne geçme konusunda kesinlikle kararlılar…

        CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da dünkü sohbetimizde bunu net bir dille ortaya koydu ve “Gereken neyse yapılacak, hısım, akraba, yakınların liyakatsiz bir şekilde tayinlerine derhal son verilecek” dedi.

        Konuyu bizzat yakından takip ettiğini de belirtti.

        TABANIN SUSUZ KALMIŞ UMUDU

        Bu işin bir yönü…

        Bir başka yönü daha var ki o da CHP kadrolarının buna ne kadar direnebilecekleri?

        Çünkü 17 yıldan daha uzun süredir CHP kadrolarının kamu kurumlarında işe girme olanağı yok.

        En iyi puanı almış olsa da sözlü sınavda elenmenin hayıflanmasıyla 17 yıldır iş arıyor.

        İşsizliğin bu denli yüksek olduğu dönemde, belediye başkanlarının da toplantıda altını çizdiği gibi, “gelen taleplerin üçte ikisinin iş talebi” oluşturuyor.

        Tabanın bir kamu kurumunda iş bulabilmek için bu denli susuz kalmış umudunun bir daha tükenmesine yol açmadan bu sorun nasıl çözülecek?

        Çünkü bırakın seçmen tabanını, CHP yöneticileri kamudan umudunu kestiği için belediyeleri evlatlarının iş bulma güvencesi olarak görüyor.

        LİYAKATI VARSA DEVAM

        CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’a dün bu durumu da anımsatınca, “Bizim sözünü ettiğimiz ve karşı duruş sergilediğimiz eş, akraba, yakınlarına çıkar sağlama, nepotizme dayalı kadrolaşma” dedi.

        Bunun dışında kalan “liyakate dayalı kadro ihtiyacının karşılanmasına parti ayrımı gözetmeksizin devam edileceğini” belirtti.

        Torun, “Biz bunu yaparken kayırmacı olmayacağız, siyah ve beyaz gibi farkımız da zaten burada ortaya çıkacak” deyip ekledi:

        “Hükümet, kendinden olanı alıp, olmayana da olanak tanımıyordu. Biz ise ne eğer liyakati esas alacağımız için hangi partiden olacağına bakmıyoruz... Bu da farkımızı gösteriyor.”

        ***

        CHP'li 14 başkandan Çin'e kredi çıkarması

        Hükümetin yeni ekonomik tedbirlerinde bazı yatırımların kısılmasına, %70’in altındaki projelerin de durdurulmasına karar verilmişti.

        Üzerine bir de belediyelerin önemli projelerinde destek bulduğu AB fonlarının ve Avrupa Yatırım Bankası kredilerinin kesilmesi eklendi.

        Dolayısıyla zaten hükümetten gelen destekten yakınan CHP’li belediyelerin eli daha da bağlandı.

        Torun’a Belediye Başkanları Toplantısı’nda bu konuların ele alınıp alınmadığını da sordum.

        Gördüm ki CHP’li belediyeler AB’nin fonları kısacağından haberdar olduğu için ara çıkış formüllerinin yanı sıra, başka alternatiflere de yönelmiş.

        Mersin’in de arasında bulunduğu bazı CHP’li belediyeler, “Kardeş Belediye” kapsamı içinde bir süre önce Çin’de incelemeler yapıp, yatırımlarına destek olanağının olduğunu görmüş ve bunu arkadaşlarıyla paylaşmış.

        Torun, 4-5’i büyük şehir olmak üzere 14 il ve büyükşehir ilçe belediye başkanının Çin’e gideceğini organizasyonlarının yapıldığını bildirdi.

        “Çin’in elinde 110 milyar fazla gibi bir para var ve bunu ortak yatırımlara dönüştürmeyi amaçlıyor” anımsatmasında bulunup devam etti:

        “Belediye başkanlarımız da ellerindeki projeleri aktaracak ve finansmanının Çin tarafından sağlanması şekliyle bunların hayata geçirilmesi olanağına bakacaklar…”

        CHP’de AB fonları kesince, “Para Çin’de de olsa git bul” hedefine odaklanmış.

        SAHA İLE %90 UYUMLU

        CHP’nin hafta sonu tamamlanan Afyonkarahisar Arama Toplantısı’nın en önemli yanı ise belediyelerin ihtiyaç ve malzeme paylaşımı konusundaki uyumları olmuş.

        İş makinası kullanım değişiminden, büyük şehir belediyelerinin ellerinde olan ve atacak yer bulamadıkları ihtiyaç fazlarının bazı ilçe belediyeleri için nimet değerinde olduğunun fark edilmesi sağlanmış.

        Sahada elde edilen taleplerle, belediye başkanlarının hedefledikleri icraat planlamasının %90 uyuştuğu görülmüş.

        En dikkat çeken de belediye başkanlarının en büyük sorununun ekonomik olacağı varsayılırken, aslında imar olduğunun ortaya çıkmasıymış.

        TALEP ÜRETİMİNE DOĞRU

        Üç ay sonda tekrarına karar verilmiş…

        Önceki yazımda da vurguladığım gibi CHP’de zihniyet ile birlikte kantitatif, yani saha çalışmasıyla elde edilen örnek sorunların hangi uygun araçlarla çözüleceğine yönelik bakışı da geliştirdi…

        Katı klikleşmiş yapısından arınıp, dekolizasyon, yani yük paylaşımı ve dağılımını yapma becerisine kavuşmaya başladı.

        CHP bu adımlarıyla siyasal arz üretiminde başarılı oldu, bu sayede belediyeleri kazandı.

        Ama henüz “anlam talebini” üretemedi.

        Yani, hem siyasal tüketiciyi, hem de onların taleplerinin ne olacağını baştan belirleyip, çözüm modellerinin sadece kendisinde bulunduğuna ilişkin anlam üretme aşamasına geçemedi.

        Çözümün sadece CHP’nin elinde olduğu, o olmazsa veya kaybederse kendisinin de kaybedeceği fikrini seçmenin herhangi bir katmanında yaratamadı.

        Eskişehir, Aydın, Muğla ve İzmir’de belediye öncülüğünde yeni tip kooperatifçilik modeli ile adım attı ama tam oluşturamadı.

        Ancak bu Afyonkarahisar’daki çalışma modeliyle devam ederse ona da ulaşması uzak değil…

        ***

        Osman Gürün’den acı itiraf: “Temiz kalabilmek için 5 milyar lira gerekiyor…”

        Fethiye körfezindeki “alg” patlamasını yazınca Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün aradı…

        Sorununla ilgileneceğini belirtti, “Ama bilesiniz ki belediyelerin kontrol mekanizması yok” kaydını da düştü…

        Yetkinin tamamen Çevre Bakanlığı’nın elinde olduğunu, denize giden atıklara dönük bir denetim yetkilerinin dahi bulunmadığının altını çizdi.

        “Kaotik bir durumun olduğunu ben de kabul ediyorum” deyip devam etti:

        “Muğla olarak nüfusum 1 milyon gözüküyor; İller Bankası’ndan alabildiğiniz 30 milyon lira kredi. Oysa denizleri temiz tutabilmem, çevreyi koruyabilmem için yapacağım yatırım yazları 5 kat artan nüfusa göre olmalı, bu da 5 milyar lira…”

        Türkiye’nin en fazla arıtma tesisi ve en büyük “çöp depone (toplayıp imha etme)” alanlarına sahip tek kenti olduklarını belirten Gürün, ilk kez bu yıl Bodrum’da çöp alanı yangı ile karşılaşılmadığını anımsattı.

        BEŞ YILDA 1226 PATLAK

        Su isale hattının 1226 kez patladığını da belirterek trajikomik hikâyesini paylaştı:

        “Bir isale (suyu kaynağından şebekeye taşıyan) hattı beş yılda 1226 kez patlama yapabilir mi? Bu hattı DSİ yaptığı için sürekli övünüyor; iyi de çalışmayan, sürekli sorun çıkaran hattan söz ediyorum. Kuralına uygun yapılmamış ki patlıyor. Bürokratlar, sorunun olduğunu kabul ediyor ama hattın değişimine karşı çıkıyor. Çünkü hattın değişimini kabul etse kuralına göre yapılmadığını da kabul etmiş olacak. Bu da baştan yanlış yapıldığını kabul ve kendisinden hesap sorulacağı anlamına geldiği için değişime karşı çıkıyor.”

        Gürün sözlerini, “Ben tek başına bir Muğla değilim, Türkiye’yim, yazın 8 ay boyunca Türkiye’nin her bir yerinden insan akıyor” diye noktaladı.

        HEP BİRLİKTE BATAR

        Haksız da değil…

        Çünkü oya işlenmiş gibi kıyılarıyla Türkiye turizminin en önemli merkezlerini bünyesinde barındıran Muğla, başlı başına bir değer…

        Bodrum, Dalaman Datça, Fethiye, Marmaris, Köyceğiz, Milas, Seydikemer, Ortaca, Ula, Yatağan, Menteşe, Kavaklıdere; her biri Anadolu’nun birçok ilini katlayacak nüfusa sahip…

        Yaz aylarındaki nüfusları ise büyükşehirleri geride bırakacak boyutta.

        Peki, yatırımlar yapılamazsa, belediyelere getirilen ekonomik blokajlar artarsa ne olur?

        Şunu belirteyim ki, turizmde bugün gelinen noktada kimsenin “bu benim sorumluluk alanım değil” demesi olanaksız.

        Birinin sorumluluğu diğerine yüklemesinin yaratacağı etkiyi görmek için Fethiye körfezinde geçen hafta ortaya çıkan alg patlamasına bakılmasında yarar var.

        Bunun bir an olup bittiğini de kimse sanmasın, eğer önlem alınmazsa bir iki günde patlama olup bitmez, sürekli alg patlamalarına dönüşür.

        Sorunun boyutunu anlamak için yakın geçmişte alg patlamaları yaşayan İtalya’ya ne maliyet getirdiğini turizm işiyle uğraşanlara sorsun…

        Onun içine batarsa sadece yerel yönetim veya o bölgenin turizmi batmaz, toptan batılır…

        ***

        AK Parti Mersin İl Başkanı: “MHP değil, CHP ve HDP”

        AK Parti İl Başkanları toplantısında AK Parti Mersin İl Başkanı Cesim Ercik’in uzun yıllar sonra HDP’den aldıkları Akdeniz Belediyesi’nde yaşadıkları sıkıntıyı aktarmıştı.

        Toplantıdaki sözleri de bu sütunda önceki gün yer aldı.

        Ercik dün arayıp, arkadaşlarının sözlerini yanlış anlamış olabileceğini belirtip, “Akdeniz’de MHP’nin 2 meclis üyesi var, onlardan yana bir sıkıntımız yok, birlikte çalışıyoruz” dedi.

        Anlaşılan o ki kastı Akdeniz’de Belediye Meclisi’nde çoğunlukta olan CHP ve HDP birlikte hareket etmesiymiş, ittifak derken onlardan söz ediyormuş…

        Diğer Yazılar