Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Irak’a yönelik Birinci Körfez Harekatı’nın ilk günleriydi.

        Ankara Büro’nun en üst katını ev haline getirmiş, Serdar Turgut’u da “CNN’i takip şefi” olarak atamıştık.

        Serdar Turgut sabahtan akşama CNN izleyip savaşın tüm detaylarını alıyor ve ertesi gün hiçbirimizin bilmediği önemli detayları yakalayıp manşete taşıyordu.

        CNN EFEKT DÖNEMİ

        Eğer Ankara’da olduğunu bilmesem Bağdat’tan bildirdiğini sanırdım.

        Detaylar o derece önemliydi ki…

        Batılı birçok gazetecinin fark etmekte zorlandığı detayları, ABD yönetimini tanıyan gazeteci olmanın ötesinde, bu coğrafyanın evladı olmanın avantajı ile detaylandırıyordu.

        Savaşın televizyondan canlı yayınlanmasına ilk kez tanıklık edildiği dönemdi.

        Savaş muhabirliği de yöntem değiştirmiş, “Film Gibi Savaş; Ekrandan Canlı Savaş veya CNN Efekt” isimlerini almıştı.

        Özetle “Savaş ekranda varsa savaştır” aşamasına geçilmiş, “savaşı kazanmak için tek başına sahadaki başarının yetmeyip, ekranda da kazanılması gerektiği” kuramının ilk provası yapılmıştı...

        Bizler için de yeni bir durumdu.

        Peter Arnett ve Chiristiane Amanpour’un, Bağdat’ta otelin çatısından yayınlarını nasıl gerçekleştirdiğini merakla izliyor, detaylarına vakıf olmaya çalışıyorduk.

        Akıllı bombalar, hayalet uçakları ilk kez öğreniyorduk.

        Savaşın evde koltuğuna oturup naklen izlendiği ilk medya olayına tanıklık ediyorduk.

        CNN’in elindeki olanakların o denli büyük olmadığını İkinci Körfez Harekatı’nda Bağdat’a gidince anladım.

        Şemsiye şeklindeki uydu vericisini El Raşit Oteli’nin çatısına Amanpour’un yayını öncesi kurulduğunda fark ettim ki medya işi iyi bir organizasyonu ve aklı gerektiriyordu.

        DAEŞ KOMUTANININ ÖLÜMÜ

        Amanpour da verilenleri aktarıyor, gerçekle ilgilenme gereği dahi duymuyordu.

        Kaldığımız El Mansur Melia Oteli’nin çatısında da durum benzerdi…

        İkinci Körfez Savaşında da bu kez CNN’e karşı El Cezire farkını gösterdi…

        Medyanın savaş üzerinde yarattığı en büyük etkinin ne olduğunu Bağdat’ın o sıcağında etrafta bombalar patlarken o an fark etme olanağı bulmuştum.

        Aradan yıllar geçti, Suriye iç savaşı ile birlikte göç başladığında, Diyarbakır Büro Şefimiz Veysi İpek ile Suruç bölgesindeydim.

        Göçle gelenleri canlı aktarmakla kalmıyor, DAEŞ’in Kobani’yi işgal girişimi ve buna karşı direnişi Korali bölgesindeki bir evin çatısında anbean izliyor ve görsel olarak aktarıyorduk.

        Veysi İpek’in DAEŞ komutanının vurulma ve ölüm anını anbean çektiği görüntü ise hâlâ hafızamda duruyor.

        HABERTÜRK’ÜN BAŞARISI

        Bütün bunları aktarmamın nedeni dün Habertürk’ün başarısını devam ettirdiğini bir daha göstermesi…

        Yayıncılığın da bir operasyon gibi baştan sona örgütleme, planlama, sahayı belirleme işi olduğunu bir daha gösterdiler.

        Diğer kanallar GSM hatları üzerinden yayın yapan donanımla gelirken, Habertürk canlı yayın aracı ile bölgeye gitmişti.

        Dolayısıyla operasyonun başlamasıyla birlikte GSM hatlarının kesileceğini baştan öngörmüş ve tedbirini buna göre almıştı.

        Sonunda diğer kanallar yayın yapamazken, Habertürk yayın ekibi Mehmet Akif Ersoy, Veysi İpek, Çetiner Çetin ve Abdullah Ağar ve kameraman arkadaşlarım, kesintisiz şekilde, hem de bombaların ilk düştüğü andan itibaren televizyon gazeteciliği sorumluluğu içinde kaldı.

        Birçok kuruluş da Habertürk’ün görüntülerinden Barış Pınarı Operasyonunu verdi.

        Tıpkı Körfez Savaşı’nda CNN’den aldıkları gibi…

        Ancak bir farkla…

        Ne iliştirilmiş gazetecilik yaptı, Habertürk yayıncılık ilkelerinden geri durdu.

        Ne abarttı, ne de hayalcilik yaptı; yayın sorumluluğu içinde, televizyon haberciliği görevini başarıyla ifa etti.

        Önemliydi, etkiliydi ve sadeydi; çünkü gördüğünüz gibi verdi…

        Yayının gerisindeki aklı da yayındaki başarıyı da kutlarım…

        *

        Kılıçdaroğlu ve Akşener “İttifak tazelemesi” yaptı

        İYİ Parti’den gelen “HDP ile arasına mesafe koymazsa biz yokuz” yaklaşımı CHP’de kaşların kalkmasına neden olmuştu.

        Hatta yine İYİ Parti kaynaklı olarak “iki partinin arasındaki ittifakın seçimle birlikte tamamlandığına yönelik açıklamalar” da Millet İttifakı’nın noktalandığı şeklinde değerlendirilmişti.

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da iki partinin ayrı tüzel kişilik olduğunu vurguladıktan sonra İYİ Parti ile aralarının açılması için “Saray’ın (Cumhurbaşkanlığı) çaba içinde olduğunu, istihbarat elemanlarını da bu çabanın içine soktuğunu” ileri sürdü.

        Bunlar olurken özellikle AK Parti çevrelerinde İYİ Parti’nin de Cumhur İttifakı’na dahil olması gerektiği, bu konuda adımların atıldığına yönelik açıklamalar geldi.

        Bütün bunlar da CHP ile İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın sona ereceği algısını yükseltti.

        İçinde bulunulan durum bir süredir CHP’de de yüksek sesli olmamakla birlikte yakınmalara da yol açtı…

        İYİ Parti Sözcüsü Ağıralioğlu’nun sözlerinin parti yönetiminin görüşünü yansıtıp yansıtmadığı sorgulanmaya başlandı.

        AKŞENER’İN VEKİLLERE UYARISI

        Anlaşılan o ki bu hassasiyeti gören İYİ Parti lideri Akşener’in devreye girmesine yol açmış.

        Akşener, pazar günü Turan Güneş’teki bir otelde Meclis’in yeni yasama döneminin de başlamasını gerekçe göstererek toplantı yaptı.

        Aktarıldığına göre Akşener, önce Ağıralioğlu’nun açıklamasına atıf yapmadan konuyu gündeme getiriyor ve Millet İttifakı’nın devamından yana olduğunu açık bir şekilde ifade ediyor.

        Bununla da kalmıyor, “Benim ne AK Parti’nin bir yetkilisi veya görevlendirilmiş kişisi ne de Cumhurbaşkanı ile görüşmem oldu” açıklaması yapma gereği duyuyor.

        AK Parti ile böyle bir süreçte beraber hareket etmelerinin de olanaksızlığının altını çiziyor.

        “CUMHUR İTTİFAKI SÖZ KONUSU DEĞİL”

        Bu aşamada milletvekillerinden Aytun Çıray’ın, “Ağıralioğlu’nun sözleri…” diye devreye girme çabasını da Akşener, “Bitti, bitti, o konu kapandı. Bir daha olmayacak” diye kesmiş.

        Milletvekillerine de bu konu üzerinde daha fazla tartışma yaratmamaları ve daha temkinli cümleler kurmaları konusunda uyarmış.

        Toplantı sonrasında da özel sohbetlerinde “Ağıralioğlu parti sözcümüz olarak bundan böyle AK Parti’ye yönelik eleştirilerini de açık dille söyleyecek” demiş.

        Cumhur İttifakı’na dahil olmalarının mümkün olmadığının da altını çizerek, “Tabanımız buna müsaade etmez” tespitinde bulunmuş.

        İKİ LİDERİN GÖRÜŞMESİ

        Burada da kalmamış, önceki gün akşam saatlerinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Millet İttifakı üzerinde geniş kapsamlı görüşme gerçekleştirmiş.

        Her iki taraftan da aktarıldığına göre Akşener, Millet İttifakı’nın devamı konusundaki kararlılıklarını dile getirmiş, bunun zarar görmemesi için her iki tarafın da temkinli olması gerektiğini belirtmiş.

        Belirtildiğine göre görüşme oldukça uzun sürmüş.

        Kılıçdaroğlu da bu kapsamda düşüncelerini aktarmış.

        Gelişmeyi her iki taraf da Millet İttifakı’nın tazelenmesi olarak değerlendiriyordu.

        Bu arada şunu da belirtmeliyim ki Kılıçdaroğlu ve Akşener zaman zaman telefon görüşmesi veya ihtiyaç duyduklarında da karşılıklı parti ziyaretlerini gerçekleştiriyordu.

        YENİ YOL HARİTASI

        Hatta geçen hafta Akşener’in, “Milletvekiliniz İbrahim Kaboğlu yerine, bir başka arkadaşınız ile Yargı Paketi üzerinde çalışabilir miyiz?” ricasını ilettiğinde de Kılıçdaroğlu bunun gerçekleşmesi için çaba göstermiş ve başka bir ekiple görüşmeyi sağlamıştı.

        Son görüşmeyi diğerlerinden ayıran ise Millet İttifakı konusunda seçimden sonra iki liderin ilk kez kararlılıklarını ortaya koymaları.

        Ve yeni yol haritasını da çizmeleri.

        Diğer Yazılar