Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son dönem yaşanan gelişmelerin öteki muhalefet partilerine etkisi ne oldu?

        Veya başka bir şekilde yönelteyim:

        “CHP odaklı yürüyen muhalefet zemininde, öteki muhalefetin işi ne denli kolay?”

        Bu soru CHP dışı muhalefetin son günlerde en çok tartıştığı konu…

        Çünkü parlamentonun üçüncü büyük partisi MHP, AK Parti ile ittifak içinde olması dolayısıyla muhalefet yapmaktan uzak, muhalefete muhalefet içinde.

        TBMM’nin üçüncü büyük partisi HDP ise seçilirken haklarında iddia bulunmayan belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlar ve sine-i millete dönüp dönmeme tartışmasıyla içe dönük muhalefetle uğraşıyor.

        Zaten dışa dönük muhalefet yapmaya kalktığında kurtulamadığı “PKK prangası…” dibinde hortluyor.

        İTTİFAK KORUMACILIĞI

        Saadet Partisi ise TBMM’de zaten çok az sayıda temsil edilmenin güçlüğü içinde, ayrıca içinden çıkan yeni partinin getirdiği başta Genel Merkez binası olmak üzere bazı zorlukları aşmakla meşgul.

        Ayrıca seçim döneminde Millet İttifakı ile girdiği işbirliğinin getirdiği yaklaşım da muhalefet yaparken, birlikte hareket ettiklerini gözetmesini zorunlu kılıyor.

        Aynı durum İYİ Parti için de söylenebilir.

        CHP’ye yönelik atak ister istemez İYİ Parti’yi ittifak ortağını korumacı pozisyonda kalmaya itiyor.

        Bunun üzerine yeni bir politika oturtması gittikçe zorlaşıyor.

        En iyi örneği de ‘Beştepe’ye giden CHP Genel Başkan adayı’ yalan haberinin odağında yaşanıyor.

        Propagandasını farklı zeminde yürütmek isterken, yeni gelişme İYİ Parti’yi ittifak ortağı nedeniyle korumacı zemine çekti; kullanacağı araçlarını atıl bıraktı.

        KAZANCI SAVURAN

        CHP’deki durum çok daha sıkıntılı.

        Şurası açık ki, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü eyleminden bu yana partideki muhalefet etme yöntemini farklılaştırdı ve bu muhalefetle ötekine ulaşabilme anlayışını değiştirdi.

        Bunun sonucunu da hem ittifaklar sürecinde milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de yerel seçimde aldı.

        Unutulmamalı ki daha şunun şurasında 8 ay önce yapılmış bir seçim var ve bunun sonucunda CHP, İstanbul, Ankara, İzmir gibi üç büyük megapolle birlikte, Türkiye’nin nüfusunun ağırlığının bulunduğu Adana, Mersin, Muğla, Aydın, Antalya, Eskişehir, Tekirdağ’ın arasında bulunduğu çok önemli merkezleri de kazandı.

        CHP 1989’dan bu yana elde edemediği başarı çıtasına erişti.

        Ancak bunu bir türlü pazarlama şansını elde edemedi, tekrar klikçi içe dönmek zorunda bıraktı.

        Adalet Yürüyüşü sonrası elde ettiğini kurultayda harcadığı gibi son olay da yine içe döndü, hatta içe büzük hale geldi.

        Bugünkü CHP ile 8 ay önceki CHP’nin aynısı olduğunu kim söyleyebilir?

        Nedeni de açık; CHP’nin önleyici kriz yönetimi konusunda sürekli aynı hatayı tekrar ediyor olması ve her sorunun çözüm adresinin Kılıçdaroğlu’na bırakılmasından başka izahı yok.

        MİDE ÖZSUYU OLMAZSA

        Böyle olunca CHP hem kendini hem de muhalefeti muhalefetsizleştiriyor…

        Bu durum iktidar ortakları açısından da çok sağlıklı değil.

        Çünkü muhalefet, mide salgısı gibidir; satırın kesemediğini dahi midede un ufak edecek kadar yakıcı ve öğütücüdür.

        Mide suyu tükenirse ya kusturur ya da kabız eder.

        Biri herkesin kendi muhalefetini sokakta yapmaya kalktığı durumdur, yani kusma halidir.

        Diğeri ise içe kapanık, özgüvensiz, sessiz yığınlardır ki bu da toplumsal kabızlıktır…

        Her ikisi de bünyeye zarar verir…

        *

        Dizi köleliği

        Bir arkadaşım bir süre dizi film sektöründe çalıştı.

        Önceleri çok keyif alıyor, her akşam geniş kitlenin izlemesinden mutlu oluyordu.

        O denli ki çektikleri dizi filmler yurt dışında da gösterime giriyor ve iyi kazanç elde etmelerine de neden oluyordu.

        Bir süre sonra karşılaştığımızda dizi film sektöründen çıktığını ve bir daha da olmak istemediğini belirtti.

        Nedenini sorduğumda verdiği yanıt aynen şöyle oldu:

        “Tam bir kölelik hali. Öyle ki birbirimizi köle haline getiriyoruz. Bir bina günlük kiralanıyor ve o gün o çekimin o bölümünün tamamlanması gerekiyor. Bu bazen 16-17 saat alıyor. Kuru gıda, etli ekmek, sandviç, ıvır zıvır atıştırmalıkla günümüz geçiyor. Hafta sonum, gecem gündüzüm birbirine karıştı. Kendim olmaktan çıktım, psikolojim bozuldu ve bıraktım…”

        Bunu söylemekte haksız da değildi, çünkü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da dizi film setlerini “tehlikeli” sınıfına dahil etti, “iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili geniş çaplı riskler içerdiği” kararına vardı.

        KAYNANALARDAN BUGÜNE

        Oysa yakın geçmişe kadar her alanda en iyi getiriyi sağlayan sektörün başında geliyordu.

        Daha ilerisi, 1974 yılında TRT’de yayınlanan “Kaynanalar” dizisi ile başlayan dizi film geleneği, 1980’li yıllarda çok tutmuş, “Perihan Abla”, “Bizimkiler”, “Bizim Bakkal” ile toplumsal beğeni kazanmıştı.

        O gün atılan temeller üzerinde yükselen dizi film sektörü sağlam bir zeminde yükselme şansını da bu sayede yakaladı.

        Zirveye ulaşması da o gün atılan temellerle gelişti ve “Pembe Dizi” diye nitelenen İspanyol veya Güney Amerika kökenli dizi sektörüne fark attı.

        Türkiye’nin tanıtımına da önemli katkı verdi, yumuşak gücünün en etkili aktörü haline geldi.

        Hatta o denli ki, bazı dost ülkeler “halkın ana dilini bozuyor, dizi nedeniyle Türkiye Türkçesi ile konuşmak ülkemde moda haline gelmeye başladı” diye tedbir alıp, dizi filmleri kendi lehçesinde yeniden seslendirdi.

        Bugün de aynı başarıyı devam ettiren dizi filmler söz konusu; örneğin Show TV’de yayınlanan Çukur veya Kuzey Yıldızı İlk Aşk…

        Ancak bir tarafta büyük emekle elde edilen yüksek başarıyı gölgeleyenler de yok değil.

        ERBAŞ’IN ÇABASI

        MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş da dizi film sektörünün yarasına da merhem olmak, orada çalışanların emeğinin de değer kazanmasını sağlamak amacıyla bir süredir kolları sıvamış durumda.

        Erbaş ile dün sohbet ederken bu duruma dikkat çekti ve bu konuda bir kanun teklifi içinde olduklarını belirtti.

        Aktardığına göre bu konuda dizi film sektörünün önde gelenleri ile de görüşmüş ve onların önerilerini de dikkate alan adımlar atmaya karar vermiş.

        Hedefinde de kaliteyi yükselten ve dizi film sektörünün başarısını aşağı çeken faktörleri ortadan kaldıracak ve önlemler alacak düzenlemeler var.

        Başında da dizi köleliğine hem çalışan, hem ve izleyen için son vermek geliyor.

        Diğer Yazılar