Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Libya, Arap Baharı’nın başladığı, lideri Muammer Kaddafi’nin öldürüldüğü 2011’den bu yana çatışıyor.

        Sınırının yanı başında daha ağır travmalar yaşandığı, göç derdiyle uğraştığı için Türk toplumu dikkatini 8 yıldır pek veremedi.

        Ancak ne zaman ki Deniz Yetki Alanı Sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat imzalanıp, denizden sınırdaş olundu, Libya öne çıktı.

        Aslında 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan, “Dayılar” yapılanmasından, “Yeşil Kitap"ına, son sözün kadında olduğu, erkeklerin örtündüğü Tuareg kabilesinden, Afrika kökenli Tabu ile Arap kökenli El Zeviya kabilelerinin çatışmasına kadar çok iyi bildiği Libya ile yeniden tanıştı.

        EN ÇOK DUYACAKLARIMIZ

        TBMM’den büyük olasılıkla bugün çıkacak Libya’ya asker gönderme Tezkere’si ile de bunlara ilave detaylara hakim olacak.

        Yeni Libya uzmanlarımız çıkacak…

        Nasıl ki hemen yanı başındaki Suriye’nin birçok kentini, kasabasını ve kimin kim olduğunu kısa sürede öğrendiyse, Libya konusunda da benzer sürecin çalışacağından emin olabilirsiniz.

        Bütün bunlardan dolayı da Türkiye belki de Suriye kadar, hatta ondan da fazla Libya konuşacak.

        Yeni isimler öğrenecek, Irak ve Suriye’de pek rastlamadığı kadar da aşiret ve askeri güç dengesiyle karşılaşılacak; bazen de kafası karışacak.

        En çok da Tebriz, Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Başkan Feyyiz es-Saraj, Tobruk Merkezli Yönetim (TMY), Temsilciler Meclisi, muhalif General Halife Hafter, oğul Halid Hafter, BM Libya Özel Temsilcisi Ghassan Salame, Taureg, Tabu, Ensar Uş Şeria (İŞİD) isimleri dillendirilecek.

        Cenevre’nin ardından, Berlin Konferansı da en çok işiteceğimiz cümle olacak…

        Uzun yılların ardından yeniden Libya’yı kentlerini ve aşiretlerini öğrenmeye başlayacağız.

        ‘DAYI’LANAN AŞİRETLER ÜLKESİ

        Çünkü Libya, Kaddafi döneminde de olduğu gibi güçlü otoriter bir liderin ayakta tutabildiği, kabile ve aşiretlerden oluşmuş ülke.

        Bir yanı Arap, diğer yanı Afrika, bir kısmı da kendilerinin Anadolu’dan geldiğine inananlardan oluşan ülke, 1553’ten 1911’e kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldı.

        Önce İtalya, sonra da İngiliz hakimiyetine girdi ve 1951’de Sosyalist Libya Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını ilan etti.

        “Dayı” diye tanımlanan, aşiret liderlerinin dükalık davranışının yüksek olduğu yönetim biçimini hep yaşadı, ne zaman “Dayı”landı, Kaddafi’nin ağır baskısını görüp geri çekildi.

        ANAERKİL KABİLE TUAREG

        Arap Baharıyla, 2011’de Kaddafi yıkılınca aşiretler Dayılık sistemi öne çıktı, Afrika kökenli Tabu ile Arap kökenli El Zaviye’nin insanlıktan uzak çatışmalarına tanıklık etti.

        Anaerkil yapısıyla, son sözün kadında, hatta erkeğin örtündüğü Tuareg kabilesi de komşu ülkeler Çad, Nijer, Cezayir’in bazı bölümlerini içine alan bağımsız bir devlet için harekete geçti.

        İç savaşlar ve sonrasında El Kaide’nin kolu olan İŞİD odaklı Ensar Uş Şeria’nın hareketiyle Fransa, İtalya’nın başat olduğu, Rusya’nın etkisini gösterdiği, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin de doğrudan taraf olduğu iç çatışmanın kapısını araladı.

        ENSAR UŞ ŞERİA İLE MÜCADELE

        Fransa 4 bin 500 kişilik ordusu ile girerken, İtalya’da 400 asker gönderdi ve askeri destek verdi ve Ensar Uş Şeria’nın yenilmesini sağladı.

        Bunun ardından BM Genel Sekreteri’nin çabası ile taraflar 17 Aralık 2015’te Fas’ın Suheyrat kentinde “Libya Siyasi Anlaşması”na imza koydu ve ortak Ulusal Mutabakat Hükümetini (UMH) oluşturdu.

        Kurucu hükümet, Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanlığı’na da Sarraj getirildi.

        Ancak, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi, aşırı İslamcı kesimlerin bazı konulardaki diretmesi sonucu toplanamadı, Libya muhalif General Hafter ile meşru UMH lideri Sarraj arasında ikiye bölündü.

        Güneyde de uzun süredir hedefledikleri yeni devlet için harekete geçti.

        Günde 1,5 milyon varil petrolün üretildiği, kıyıları yakınında doğalgazın 4 katı değerinde Hidrad bulunan Akdeniz’in enerji tankeri Libya’dan pay almak için iç çatışmaya elini sokmayan devlet kalmadı.

        HAFTER’İN ASKERİ GÜCÜ

        Şunu hemen belirteyim ki, ülkenin %80’ine Türkiye’ye de tehditler savuran yönetimin başındaki Hafter hakim, ciddi sayıda silah, asker ile hava ve deniz gücünü de elinde bulunduruyor.

        Kaddafi’den kalma silahları ele geçirmesi bir yana, Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, BAE’den de son dönem epey silah yardımı aldı.

        Buna karşın taraflar uzun süredir savaşıyor, ancak denge bir türlü diğer tarafın hakimiyetiyle sonuçlanmıyor

        Buna neden de ülkenin ağırlıklı bölümünün çöl, yani yerleşimi olmayan kum olması, galibiyetinde çok toprak aldı gözüküyor, yenilince de aynı büyüklükte geri çekiliyor...

        ORDUNUN BAŞINDA OĞLU VAR

        Libya Ulusal Ordusu’nun 38 bin civarındaki askerinin başında bulunan General Hafter’in en önemli vurucu gücü ise oğlu Halid Hafter’in kumandasında olan 106’ncı Tugayı…

        Hafter’in ağırlıklı bölümü Rus yapımı olan 300 civarında muhabere tankı ile çok sayıda uçaksavar ve roketatara sahip; en dikkat çekenler de Rus yapımı ZU ve ZPU cinsi olanlar.

        Bunun yanı sıra ABD yapımı M40, Çin yapımı çoklu roketatar Type 63 de elinde tuttuğu silahlar arasında.

        Hava gücü de oldukça yüksek, 20 savaş, 20 saldırı uçağının yanında, 27 askeri helikopteri, 5 kargo uçağı, 530 zırhlı askeri aracı, bir fırkateyn ile 4 devriye gemisine sahip.

        BEŞ ÜLKE ARKASINDA

        Ancak bunları kullanma kabiliyeti o denli yüksek değil, özellikle uçakların uçmasında son dönem ciddi sıkıntılar yaşıyor, desteğindeki 4 ülkenin yanı sıra, Fransa da el altından verdiği destekle hareket ettirebiliyor.

        BM’nin ambargosuna rağmen, bu ülkelerden aldığı silahlar, yenilince çekilmek zorunda kaldığı Griyan’ın da arasında bulunduğu depolarda ortaya çıktı.

        Sarraj hükümeti ise meşruluğunun yanı sıra Taureg’in de arasında bulunduğu aşiretler ile bazı başat ülkeleri, Katar ve Türkiye’nin desteğiyle ayakta duruyor.

        Ülkede yabancı savaşçıların sayısı ise son yıllarda en üst noktaya ulaşmış durumda ve tam bir vekaletler savaşına tanıklık ediliyor.

        Buna Rusya’nın Wagner, Sudan’ın Bağımsızlık Hareketi, Çad’ın Savaşçıları, Suriye’den kaydırılan grupların da arasında bulunduğu hükümetlerin kontrolündeki vekil savaşçılar da eklendiğinde Suriye sahasında olan bitenin aynına tanıklık ediliyor.

        DEMOKRASİ İLE EKONOMİ ARASINDA

        Hafter, Sarraj’ı aşırı dinci IŞİD yanlısı gruplarla işbirliği içinde olduğunu ileri sürerken, Sarraj da Hafter'i ülkeye diktatörlük getirme heveslisi olmakla suçluyor.

        Aslında Afrika ve Arap kesimin ayrıştığı, Türkçeye de yerleşen, kabilelerin 19’uncu yüzyılda etkili olan “Dayılık” sistemini yeniden başlattığı bir ülke şu an Libya…

        Ülkenin yarısı, Libya topraklarının ağırlıklı bölümüne hakim ve “sükûneti sağlayıp, ekonomik büyümeyi geliştirmesini” beklediği Hafter’e destek veriyor.

        Sarraj’ı Mısır’da yenilen İslami odaklı İhvan hareketine Libya’da hayat vermekle suçluyor.

        Diğer yarısı ise Libya’yı parçalanmaya hazır yapıdan çıkaracak, Kaddafi benzeri Hafter’den kurtarıp, askeri diktatörlük yerine demokratik parlamenter çoğulcu sistemi getireceğine inandığı Sarraj’ı destekliyor.

        Böyle bir parçalı yapıdan, bütünleşik Libya’nın çıkmasının olasılığı da Almanya’nın önderliğinde başlatılan Berlin Konferansı’nda şekillenecek…

        Şurası kesin Berlin Konferansı’ndan sonuç alınmaz ise Libya, bırakın ikiyi, en az 3 parçalı hale gelir…

        Diğer Yazılar