Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni dünya düzeninde hiçbir şeyin bu denli uzun süre gizli kalmayacağı açıktı.

        Nitekim uçağın düştüğü anda tesadüfen çekilmiş cep telefonu görüntülerinden ve pilotların telsiz temaslarından yola çıkılarak yerden atılan bir füze ile vurulduğu anlaşılmıştı.

        İran’ın daha fazla gizleme olanağı da yoktu.

        Oysa Tahran yönetimi, aymaz bir tutumla sanki ortaya çıkmayacakmış gibi gizlemeye çalıştı.

        Irak’taki ABD üslerini 22 füze atarak vurmazken, içinde dünyanın farklı ülkesinden insanların olduğu yolcu uçağını tek füzeyle vurup 176 kişiyi öldürme becerisinin gizli kalacağını sandı.

        Zaten İran’ı uçağın düşmesinden çok, baştan sona gösterdiği bu tutumu sıkıntıya sokacak.

        Çünkü uçağı düşürdüğünü bildiği halde inkar ve gizleme yoluna gitti.

        ÜZÜNTÜ DE YAS DA YOKTU

        O derece ki, Kasım Süleymani’nin Kirman’daki cenazesinde ölenler için yas ilan ederken düşürdüğü uçakta ölenleri yok farz etti.

        Oysa, Kasım Süleymani’nin ölümü ambargolar nedeniyle gittikçe zorlaşan hayat şartlarından dolayı iç muhalefeti törpüleyip, içeriyi de konsolide etmişti.

        Hatta ABD’nin Ayn El Esad yakınlarındaki üssüne attığı 17 füze ile 50’yi aşkın ABD askerinin öldürüldüğünü de iddia etmişti.

        Hatta o derece ki Devrim Muhafızları Ordusu Hava Uzay Kuvvetleri Komutanı General Hacızade, ardına Hizbullah, Ensarrullah, Haşdi Şabi, Hamas, Fatimiyyun, Zeynebiyyun örgütlerinin bayraklarını sıralayıp, savaş çağırısında bulunmuştu.

        Oysa dün “Keşke ölseydim de olay yaşanmasaydı” açıklamasından da anlaşıldı ki General Hacızade’nin bu açıklamasını yaptığı dakikalarda başında olduğu Hava ve Uzay Komutanlığı’nın yolcu uçağını vurduğunu biliyormuş…

        Daha ilerisi yıllardır petrol gelirleri dahil tüm gücünü savunma sanayine yatırmış İran’ın, bundan en fazla payı alan askeri komutanlığı olarak havadakinin bir füze mi, yoksa yolcu uçağı mı olduğunu da anlayamamış.

        Yaptığı açıklama tam bir akıl tutulması, gerekçesi işlediği suçtan beter…

        BECERİKSİZLİĞİN İFŞASI

        Hem de öyle bir açıklama ki ileri teknolojinin tüm araçlarının, denetim mekanizmalarının bir kenara bırakılıp, tüm kararın bir insanın inisiyatifine terk edildiğini de itiraf ediyor.

        Bunu da yolcu uçağının düşürülmesine hafifletici gerekçeymiş gibi sunuyor.

        Sadece silahlı kuvvetlerinin kendi arasında değil, ülkenin hava savunma sistemi ile ilgili sivil birimlerle, en azından hava kontrol merkeziyle temasının bulunmadığını da ifşa ediyor.

        Aslında cenaze namazında gösterdiği beceriksizlik sonucu 50’den fazla kişinin öldüğü, 200’den fazlasının da yaralandığı Kasım Süleymani cenazesindeki beceriksizliğin bir başka versiyonunu sunuyor.

        ÖLENLERİN 26’SI 18 YAŞ ALTINDA

        Hem de öldürdüğü, 82’si İran, 63’ü Kanada, uçuş personeli dahil 11’i Ukrayna, 10’u İsveç, 4’ü Afgan, 3’ü İngiliz, 3’ü Alman olan 176 yolcudan 26’sının 18 yaşın, 13’ünün de 10 yaşın altında çocuklar olduğunu görmezden geliyor.

        Attığı onlarca füzeyle bir ABD askerini dahi öldüremezken, bir füzeyle dünyayı nasıl vurup, karşısına aldığını anlamıyor.

        İran içinde bulunduğu bu açmazdan nasıl çıkar bilinmez.

        Ancak ABD Başkanı Trump’ın eline önemli bir koz verdiği de açık.

        Bundan böyle ambargolar konusunda isteksiz davranan ülkeler de kaçınılmaz olarak destek vermek zorunda kalacak.

        NÜKLEER FÜZE OLSAYDI!...

        İran’ın son gelişmeler karşısında rest çekip, nükleer silah konusunda önemli adımlardan biri olan uranyum zenginleştirme programına devam edeceğini açıklamış olması da tüm dünyanın tepkisini çekecek.

        Çünkü bir yolcu uçağını füze sanıp düşüren mantığın, yarın bir füzeyi de nükleer başlıklı sanıp, kendisindekini ateşleyebileceğini de gösterdi.

        İran oldukça ağır bir yükün altına girmekle kalmadı, bu olayla içerde de sıkıştı.

        Tahran’ı uçakta öldürdüğü insanların ailelerine ödeyeceği yüksek tazminat da kurtarmaz…

        Üzerine yapışır kalır, on yıllar da geçse çıkmaz…

        Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var; o da son bir haftada yaşananlar bile Orta Doğu’nun ne denli riskli ve çılgınlıklarla dolu hale dönüştüğü…

        Diğer Yazılar