Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Öyle ateşkes durumları vardır ki mutabakat sağlanmış olsa da uygulamada sorun üretir.

        Çatışmazlık yerine savaş getirir, negatiftir.

        İdlib konusunda dün varılan Moskova Mutabakatı ise bunun uzağında pozitif bir ateşkes modeli üretiyor.

        Çünkü sahada bulunan Türkiye ve Rusya çatışma olmaksızın çözüm konusunda mutabık.

        Bunun tersinin iki tarafa da çok daha kötü sonuçlar doğuracağı açıktı; özellikle de Türkiye açısından öngörülmedik sürprizleri yaratacağı da kesindi…

        Moskova’da 2 saat 40 dakikası Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin’in baş başa geri kalanın da heyetlerin görüşmesiyle tamamlanan 6 saatlik müzakere sonunda açıklanan mutabakat belki eleştirilebilir.

        Baştan sahaya girmenin yanlışlığına da işaret edilebilir.

        Ancak bu eleştiriyi getirenlerin mutabakat sağlanmasaydı ne olurdu sorusuna da yanıt bulması gerekir…

        Çünkü mutabakatsızlık büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya bırakırdı, çok daha ağır sonuçlar yaratırdı.

        Dolayısıyla dün imzalanan ve bir önceki İdlib Mutabakatı'nın yerine geçen Moskova Mutabakatı sahada çatışmazlıkla beraber yeni bir durum da yarattı.

        Dolayısıyla sahanın bundan sonraki okuması bu Mutabakat üzerinden yapılacak.

        Mutabakatın en zor kısmı ise M-4 otobanının 6’şar kilometrelik kuzey ve güney bölgesinde bulunan radikal unsurlara ne derece hakim olunabileceği.

        Çünkü İdlib Mutabakatı'na da uymamışlar ve sorunun bu noktaya gelmesine gerekçe yaratmışlardı.

        Anlaşılan o ki Türkiye de bundan böyle bu kesimlere eskisi gibi davranmayacak.

        Yanında da Ruslar olacak...

        RADİKALLER SIKINTI YARATIR

        Ayrıca unutulmasın ki bu bakış sadece Ruslar'da değil, bu grupların sahayı zor durumda bıraktığı görüşü bir süredir Türkiye’ye destek mesajları veren ABD tarafında da mevcut.

        Nitekim, İletişim Başkanlığı’nın dün İstanbul’da düzenlediği Uluslararası İdlib Konferansı’nda konuşan ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey de bu noktaya işaret edip, özetle şunları söyledi:

        “Bölgedeki terörist gruplar ateşkes yapılırsa bozarız diyor. İdlib’in öncekilerden farkı ise bu grupların gidecek başka yerlerinin olmaması... Sahada çok sayıda güç var ve küçük alanda birbirleriyle çatışıyorlar…”

        Bu durumda, sürekli sorun ürettiğinden söz edilen ve sayıları 35 ile 70 bin arasında değiştiği varsayılan bu radikal gruplar nasıl kontrol altına alınacak?

        Jeffrey’in daha önce işaret ettiği gibi bu kişiler “vatanperver silahlı savaşçılar” olarak mı görülecek, yoksa dün Mutabakat açıklamasında Putin’in de altını çizdiği gibi BM Güvenlik Konseyi tarafından ilan edildiği gibi terörist örgütler olarak mı görülecek?

        Üstelik Putin sorunun bu muhalif radikal güçlerden kaynaklandığını söylerken, Erdoğan’ın rejimin sorunun kaynağı olduğu yönünde iki farklı açıklaması varken…

        GÖZLEM NOKTALARININ DURUMU

        Gözlem Noktalarına gelince…

        M-4 otobanının altında kalan ve bir süredir rejim tarafından çevrilmiş bulunan gözlem noktalarına yönelik bir hüküm mutabakat metninde yer almadı.

        Konunun uzmanlarının aktardığına göre bu konuda Milli Savunma Bakanlıklarının 7 gün süresince yapacakları görüşmeler sonucunda bir karara varılacak; muhtemelen bu noktalar M-4 otoyolunun kuzeyine taşınacak.

        Bölgede sığınmacıların ülke toprakları içinde yaşam sürmesinin zemini hazırlanacak.

        M-5’İ KUZEYDEN KONTROL

        Şurası açık ki bu Mutabakat ile Türkiye, M-4 otobanının kontrolünü Rusya ile birlikte yapmak üzerinde mutabık kalarak aslında önemli bir adım attı.

        Çünkü Rusya baştan beri M-4 ve M-5 otobanlarının kontrolünün Şam yönetiminde olması gerektiği konusunda bastırıyordu.

        Gelinen noktada uzlaşı sağlandı.

        Her ne kadar M-5 otobanında Mutabakat metninde atıf yapılmayıp, fiili durum kabul edilerek rejimin kontrolüne bırakılmış gibi görünse de aslında durum farklı.

        Çünkü, Irak sınırından çıkıp, Şam'a kadar giden ve aort damarlardan biri olarak kabul edilen M-5 kuzeyde Türkiye’nin kontrolündeki sahadan geçtikten sonra Halep’e ulaşıyor.

        Yani M-5’in Al Bab bölgesinden geçişinin kontrolünü Türkiye elinde tutuyor.

        Türkiye M-4 kontrolünü Rusya ile birlikte sağlamasıyla da önemli bir kazanım elde etmiş bulunuyor.

        YENİ POLİTİKA

        Bütün bunların ışığında şunu söyleyebilirim ki İdlib konusu Türkiye’nin bundan sonraki dönemde bölge stratejisini gözden geçirmesine de fırsat verdi.

        Öncelikle İdlib sahası uluslararasılaştı, Ankara eski müttefiklerini de bu sahada etkin şekilde rol almaya zorladı.

        Onlar da çekinceleri olmakla birlikte, kendilerine yüklenen İdlib rolü konusunda reddeden tutum sergilemedi.

        Öyle görülüyor ki Ankara son dönem yaşadıklarından sonra bölge politikasını Rusya ile tek başına belirlemek yerine, kadim müttefiklerini de elini taşın altına sokacağı bir işbirliğine zorlar.

        En azından bunun zeminini yaratır.

        İdlib sorununun çözümünde bundan böyle ABD ve NATO dahil Avrupa ülkeleri de önemli rol üstlenir.

        Zaten sorun da ancak bu şekilde kalıcı hale getirilebilir…

        Yoksa bir 4 milyon sığınmacıyı daha ağırlamaktan başka yol bırakılmaz…

        *

        M-4 ve M-5 otobanları ile ilgili duruma 1 Mart'taki yazıda işaret etmiştik.

        Diğer Yazılar